ALLAH GÖKLERİ VE YERİ YOKTAN VAREDENDİR
İnsanlar binlerce yıldan beri kainatın nasıl meydana geldiğini merak etmişler; ''evren nasıl başladı, evrenin bir sonu olacak mı, madde nasıl ortaya çıktı'' gibi sorulara cevap aramışlardır.
Bu konu ile ilgili ortaya atılan çeşitli teorilerin arasında hakkında en fazla doğrulayıcı delil bulunan ''Big-Bang''(Büyük Patlama) teorisidir. Teori, hakkında toplanan deliller günümüzde hemen hemen bütün bilim adamlarınca kabul görmektedir.
Artık bir çok delille desteklenen Big Bang teorisi evrendeki yerimiz ve evrenin yaratılışı gibi soruları yanıtlama potansiyeline sahiptir. Bu yüzden de konu kozmologları, matematikçileri, fizikçileri olduğu kadar bizleri de yakından ilgilendirmektedir.
Bilim tarihçisi ve matematiksel fizikçi E.T.Whitaker 1942 yılında şöyle diyordu:
''Madde evreninin gelişimini saf bilimsel yöntemlerle zaman içinde geriye doğru izlediğimizde şu anda bildiğimiz biçimleriyle doğa yasalarının uygulanmış olamayacağı kritik bir duruma ulaşırız: Bu ''yaratılışın'' kendisidir. Fizik ve astronomi bizi herşeyin başlangıcına giden yolda yönlendirebilirler ve bir ''yaratılışın'' olması gerektiğini gösterirler."
Bir başka bilimadamı, bir kozmoloji uzmanı olan Robert Jastrow ise şu sözleri sarfetmiştir:
"Sanki bilim, yaratılışın dışında, evrenin varlığına bir açıklama bulmayı hiçbir zaman başaramayacakmış gibi görünüyor. Mantığın gücüne inanan bilimadamı için öykü kötü bir rüya gibi bitiyor: Cehalet dağlarına tırmanmıştır, tam en yüksek tepeyi fethetmek üzere yolunun üzerindeki son kayayı aştığı sırada yüzyıllardır orada oturan teologlar(din adamları) tarafından karşılanmıştır."
Bu açıklamalar şu manaya gelmektedir: Bilimin henüz bugün ulaşabildiği gerçekleri Allah'ın varlığına inananlar yüzyıllardır zaten biliyorlardı. Bilim materyalizm ile arasını gittikçe açarken din ile bilimin aslında ne derece içiçe olduğu ortaya çıkmaktadır. Robert Jastrow'ın da söylediği gibi bu yaratılışı inkar edenler için kötü bir rüya gibidir. Ancak bu bir rüya değil gerçeğin ta kendisidir. Allah gökleri ve yeri yoktan var etmiştir:
''O gökleri ve yeri yoktan varedendir''(Enam Suresi-101)
Bilim zaman içinde ateistlerin söylediği gibi açıklanamayan olaylara mantıklı açıklamalar getirmekte, ancak onların söylediklerinin aksine yaratılışı, Allah'ın yaratmada ki gücünü defalarca ispat etmektedir.
Big Bang kuramı kısaca: Evrenin zamanın başlangıcında sonsuz yoğunluktaki bir durumdan doğduğunu söyler. Big Bang açıkça bir yaratılışa işaret etmektedir. Eşi benzeri olmayan tek bir olay.
Big Bang teorisinin delilleri olarak ortaya konan sonuçlar ise bu teoriyi gerçeğe dönüştürmekle kalmamakta aynı zamanda tamamen Kuran ayetleri ile mutabık sonuçlara işaret etmektedir. Bunlardan biri evrenin genişlemesidir. Evrenin genişlemesinin keşfi kozmolojide 21. yüzyılın devrimi olarak kabul edilmiştir. 1920'lerden önce hemen hemen her yerde evrenin durağan olduğuna ve merkezinin de bizim Samanyolu galaksimiz olduğuna inanılıyordu. Bu görüş 1929 yılında Edwin Hubble'ın şu anda evrenin genişlemesi olarak yorumlanan kırmızıya kayma-uzaklık yasasını bulduğunda tümüyle tepetaklak olmuştur. Bu tek sonuç ise modern kozmolojinin doğmasına, kozmoloji ile ilgili her türlü buluş ve kuramın yeniden gözden geçirilip düzenlenmesine sebep olmuştur.
Hubble yaptığı araştırmalarda uzak yıldızların ışıklarının uzaklığa bağlı olarak kızıla kaçtığını buldu. (Bize doğru hareket eden ışığın tayfı mor yöne doğru, bizden uzaklaşan ışığın tayfı ise kızıl yöne doğru kayar. "Doppler kayması" denilen bu kaymanın yıldızlar veya galaksiler uzaklaştıkça daha fazla olması, evrenin genişlediğine bir delildir. Son dönemde bulunan bu bilimsel gerçekler ise Kuran'da 1400 yıl öncesinde haber verilmektedir:
''Ve göğü kuvvetle bina ettik, muhakkak ki biz onu genişleticiyiz''(Zariyat Suresi, 47)
Peygaberimizin yaşadığı dönemin bilim düzeyi günümüzle karşılaştıralamayacağına göre, ayetle bildirilen gerçeğin zamandan ve mekandan münezzeh, yaratılmış herşeyin bilgisi katında apaçık kitapta bulunan Allah'tan gelen bir vahiy olduğu ortadadır. İşte bazı bilimadamları bu noktada ulaşılan bu apaçık gerçekleri kabul edememekte, hatta bu delillerin Allah'ın varlığına işaret ettiğini söyleyenleri hayretle karşılamaktadırlar. Oysa esas şaşırtıcı olan delilleri bu kadar kuvvetli iken Yaratıcı'yı ve dini kabul etmemektir.
Büyük patlamanın evrenin genişlemesi dışında da çeşitli delilleri bulunmuştur. Bunlardan biri evrende rastlanan bir tür radyasyon çeşididir.
Fizik kurallarına göre büyük bir patlama olayının ardından çok yüksek bir ısı ortaya çıkar ve daha sonra patlama yayılırken ortamın ısısı düşer. Isı düştükçe radyasyon da azalır. Ancak Big Bang ile başlayan evrenin bugünkü ortalama ısısında devam edebilen bir fosil radyasyonun kalması gerekecekti. İşte Penzias ve Wilson adlı bilimadamları 1965 yılında Bell araştırma laboratuarında temiz radyo yayınları elde etmek için yaptıkları çalışmalarda buldukları Uzay gürültüsü evrenin her yanından gelen bir radyasyonun elektromanyetik alıcılarda yarattığı etki idi ve evrenin ortalama sıcaklığı olan 2.7 Kelvin(-270,45 C·) altında kayboluyordu. Ayrıca radyasyon olağanüstü bir eşyönlülük arzetmekteydi. Dolayısıyla bulunan radyasyon yerel kökenli değil evrenin tümünü ilgilendirmekteydi.
Bu buluşla ''Big-Bang'' teorisine bir delil bulanPenzias ve Wilson 1978'de Nobel Fizik Ödülünü kazandılar.
Big-Bang teorisinin bir başka delili de bugün kainatta tesbit edilen hidrojen-helyum oranıdır. Teoriye göre kainatın başlangıcında maddenin yüzde 22-28 oranında helyum ve geri kalan kısmı da hidrojen olmak üzere iki element atomlarına taksim edilmiş olmalıydılar. Bugün yıldız ve galaksiler üzerinde yapılan gözlemler de aynı hesabı doğrulamaktadır. Bu miktardan daha aşağı seviyede helyum ihtiva eden bir yıldıza rastlanmamıştır. Böyle yüksek miktarda helyumun, kainatın yaratılışından sonra yıldızların merkezlerindeki nükleer reaksiyonlarda meydana gelmiş olmasına ise ihtimal verilmemektedir. Buna karşılık yapılan hesaplamalar yüzde 20 ila 30 arasında bir miktar helyumun yıldızlardan önce meydana gelmiş olması gerektiği ortaya çıkmıştır.Bu rakamda bizi Big-Bang kuramının kendisine götürmektedir.
Böylece materyalist felsefenin ''doğanın diyalektiği'' adı altında ileri sürdüğü ''maddenin sonsuzdan beri var olduğu'' varsayımının ne bilimsel ne de akılcı bir temele dayanmadığı anlaşılmış olmaktadır. Materyalist George Politzer'in dediği gibi ''Yaratılışı kabul edebilmek için, herşeyden önce, evrenin var olmadığı bir anın varlığını, sonra da, hiçlikten(yokluktan) birşeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir." Bu ise Big-Bang ile artık ortaya çıkmıştır. Yüzlerce yıldır, tüm inananların bildiği ve emin olduğu bu gerçeği bilim ancak 20. yüzyılda bulabilmiştir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder