DÜNYA HAYATINDAKİ EKSİKLİKLERİN BAZI HİKMETLERİ
İnsanlar hayatlarının her an kusursuz olmasını ve hiç bir zorlukla karşılaşmamayı isterler. Karşılaştıkları en ufak bir kusurda son derece öfkeli ve tahammülsüz olurlar. Örneğin insanların bir çoğu yaşlanmayı bir bela olarak görür. Hiç bir zaman yaşlanmak istemez. Bedeninin gün geçtikçe daha fazla yıpranması, güzelliğinin zamanla azalması, cildinde kırışıklıklar meydana gelmesi, ellerinin titremesi, eskisi gibi rahat hareket edememesi onu çok korkutur ve üzer. Dünyanın bu eksikliğini kabullenmek istemez.
Hastalık da insanların bela olarak gördüğü olaylardan biridir. Özellikle ağır hastalıklar bir felaket olarak görülür. Hasta olan insanlara üzüntü ve acımayla karışık bir tedirginlikle yaklaşılır. Verdiğimiz bu iki örnek gibi dünya hayatına has olan çok fazla kusur ve eksiklik vardır.
Halbuki dünyaya ait olan tüm bu eksikliklerde insanlar için büyük hayırlar ve hikmetler vardır. İnsanların korktukları ve olmasını istemedikleri her olay, Allah'ın planına uygun olarak yaratılır. Dünyadaki bütün eksiklikleri, kusurları yaratan Rabbimizdir. Ancak tüm bunlar sanıldığı gibi bir felaket değil aksine görebilen insanlar için büyük bir merhamet ve güzelliktir. Çünkü insan gaflete eğilimli yaratılmış bir varlıktır. Eğer dünya hayatına mahsus olan bu tip korku ve eksiklikler olmasa belki de bir çok insan son derece pervasız ve Allah'tan uzak bir hayat yaşayabilirdi. Ancak bu zorluklar insanlara hep ölümün yakınlığını, Allah'ın kudretini, ve kendi acizliğini hatırlatmaktadır.
Ayrıca eksiklikler insanın nefsini terbiye ederek eğitmesi için de vesiledirler. Örneğin, sıkıntı ve zorluğu bilen bir insan, çok ince düşünceli ve insaniyetli olur. Allah'ın nimetlerine şükredicidir. Her nimetin kıymetini bilir, hiçbir şeyi hor ya da küçük görmez. Güzellikleri takdir edebilir, görmezden gelmez. Aksine, zenginlik, ihtişam ve lüks iman etmeyen insanları azgınlaştırır, şımartır. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
"Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık." (Zuhruf Suresi,33)
Bu nedenle dünya hayatının eksiklikleri olarak görülen her türlü olayı şükür ve sevinçle karşılamak gerekir. Yaşlılık insanlar için büyük bir nimetir. Çünkü insana ölümün yakınlığını, dünya hayatının aslında çok kısa olduğunu, dünyaya bağlanmamak gerektiğini hatırlatır, insana acizliğini hissettirir. Kazalar, hastalıklar, kötülükler insanların Allah'a yönelmelerine vesile olur. Bir çok insanın azgınlaşmasını, sahip olduğu nimetlerden dolayı şımarmasını, gaflete düşmesini engeller. Allah'ı unutan insanlar Allah'ı hatırlarlar, dünyayı hiç bitmeyecek zannedenler hayatın ne kadar kısa olduğu gerçeğini kavrarlar, kendilerini güçlü zannedenler ne kadar güçsüz olduklarını görürler. Bu nedenle tüm bunlar birer felaket değil, insanlara sunulan bir hediye ve fırsat hükmündedir. Nitekim Üstad bu gerçeğe şu hikmetli açıklamasıyla dikkat çekmiştir.
"Ey hastalıktan şekva eden bîçare adam! Hastalık bazılara ehemmiyetli bir definedir, gayet kıymetdar bir hediye-i İlahiyedir. Her hasta, kendi hastalığını o neviden tasavvur edebilir. Madem ecel vakti muayyen değil; Cenab-ı Hak, insanı yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf u reca ortasında ve hem dünya ve hem âhireti muhafaza etmek noktasında tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiş. Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır. Bazı öyle bir kazancı olur ki; yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor. Ezcümle, arkadaşlarımızdan -Allah rahmet etsin- iki genç vardı. Biri İlama'lı Sabri, diğeri İslâmköy'lü Vezirzade Mustafa. Bu iki zât, talebelerim içinde kalemsiz oldukları halde, samimiyette ve iman hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim. Vefatlarından sonra anladım ki; her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalık vardı. O hastalık irşadıyla, sair gafil ve feraizi terkeden gençlere bedel, en mühim bir takva ve en kıymetdar bir hizmette ve âhirete nâfi' bir vaziyette bulundular. İnşâallah iki senelik hastalık zahmeti, milyonlar sene hayat-ı ebediyenin saadetine medar oldu. Ben onların sıhhatı için bazı ettiğim duayı, şimdi anlıyorum dünya itibariyle beddua olmuş. İnşâallah o duam, sıhhat-ı uhreviye için kabul olunmuştur.
İşte bu iki zât, benim itikadımca, on senelik bir takva ile elde edilecek bir kazanç kadar bir kâr buldular. Eğer ikisi, bir kısım gençler gibi sıhhat ve gençliğine güvenip, gaflet ve sefahete atılsaydılar; ölüm de onları tarassud edip tam günahlarının pislikleri içinde yakalasaydı; o nurlar definesi yerine, kabirlerini akrepler ve yılanlar yuvası yapacaklardı. (Hastalık Risalesi, s.21)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder