İNSANI MÜKEMMELE GÖTÜREN YOL; ELEŞTİRİ
Hiç şüphesiz eleştiri, istifade edebilen kimseler için çok büyük bir nimettir. Aynı zamanda bir kimsenin teşhisinden, tavsiyesinden, tecrübesinden, aklından faydalanabilmek, kişinin kendisini daha mükemmel hale getirebilmesi bakımından da önemli bir fırsattır. Çünkü kimi zaman insanın içinde yaşamaya alıştığı düzenin dışına çıkıp, kendisini gerçekçi bir şekilde değerlendirmesi, dolayısıyla da eksikliklerinin, yaptığı hataların farkına varması mümkün olmayabilir. Oysa bu kişiye dışarıdan bakan bir kimse pek çok detayı kolaylıkla görebilir ve o kişinin eksikliklerini telafi edebilecek tavsiyelerde bulanabilir. Nitekim Allah'ın kurmuş olduğu bu mükemmel sistem sayesinde birbiriyle dost ve kardeş olan müminler yaptıkları öğüt ve hatırlatmalarla, eleştirilerle birbirlerini tamamlama, eksiklerini giderme imkanına sahip olurlar.
Kuran'ın kıstas alınmadığı, ahiret inancının zayıf olduğu toplumlarda ise eleştiri gerek yapılış şekli, gerekse amacı itibariyle çok farklıdır. İmanın vesile olduğu ihlas ve samimiyet olmadığı için cahiliye toplumlarında eleştiri kimi zaman hased, kimi zaman da intikam kökenli olur. Dolayısıyla bu tür olumsuz niyetlerle yapılan eleştiriler yapıcı da olmaz. Amaç söz konusu hatayı düzeltmek, bir eksikliği tamamlamak, ya da zayıf olan bir yönü güzelleştirmek gibi iyi bir niyet taşımadığından tam tersine tahrip edici bir özellik kazanır.
Üstelik bir kişi bizzat kendisi eksikliklerinin, hatalı yönlerinin söylenmesini talep etse bile çevresinden samimi bir kanaat öğrenmesi mümkün olmaz. Çünkü dinin yaşanmadığı bir yerde haset, kıskançlık, çekememezlik ağır basar. Hiçkimse bir başkasının kendisinden daha mükemmel, daha iyi olmasını istemez, dolayısıyla da insanlar birbirlerine samimi eleştirilerde bulunmaktan özenle kaçınırlar.
Halbuki müslümanlar arasında eleştiri halis niyetle yapıldığından pek çok olumlu gelişmelere de vesile olur. Ayrıca son derece dostane, sıcak bir havada, şefkat ve güzel ahlakın verdiği rahatlıkla ve güzellikle yapılır. Müminler eleştiriyi de Allah rızası için, ibadetleri olduğu bilinciyle yaptıklarından eleştiriyi nimet bilmek, karşıdaki kişinin iyiliği için yapmak gibi bir bakış açısı da sadece müslümanlara has bir özelliktir. Dolayısıyla mümin kardeşinin bir eksiğini, bir hatasını gördüğünde, onun bu haline kesinlikle razı olmaz. Bunu kendisine hatırlatarak, Allah'ın daha çok hoşnut olacağı bir ahlakı kazanmasına vesile olmak ister. Bediüzzaman eleştirinin yapılış şeklinin nasıl olması gerektiğini bir sözünde şöyle tarif etmektedir:
"Tenkidin saiki ya nefretin teşeffisidir. Veya şefkatin tatminidir. Dostun veya düşmanın, ayıbını görmek gibi. Saik-i tenkid, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i salihinin tenkidleri gibi." (Sünuhat, Tuluat ve İşarat, sf. 90, 91; Rumuz, s.8)
Tüm bunlara karşılık kendisine eleştiri yapılan kişinin de bu halisane tavra aynı üstün ahlakla karşılık vermesi gerekir. Kaldı ki bu nimet karşısında alınganlık ya da gurur yapan kimse, ancak kendisini kayba uğratmış olur. Daha güzel bir ahlaka sahip olabilecekken, her yönüyle daha doğru, daha kusursuz olabilecekken azına razı olmuş olur. Hepsinden önemlisi de kişi Allah'ın huzuruna hatalı tavırlarını düzeltmiş, manevi kirlerinden arınmış olarak gidebilecekken, kendisine yapılan eleştiriyi gurur konusu edindiği için bu fırsatlardan mahrum kalır.
Oysa yapılan en ufak bir hatırlatmayı, eleştiriyi dahi hemen dikkate alıp, davranışlarını düzelten kişi hem dünyada hem de ahirette kazançlı olur. Çünkü eleştiriye açık, tevazu sahibi olanlar bu nimetten istifade edip, ahlaklarını güzelleştirirler. Kendi aklına çok güvenen, eksikliği, hatası olabileceğine ihtimal vermeyen, aciz bir varlık olduğunu kabullenmeyen bir kimse ise doğal olarak eleştiriye ve böyle bir ilerlemeye kapalıdır.
Örneğin kendisine cehennem azabı gösterilmiş olan bir kimse, üstelik o an için cennete mi cehenneme mi gideceğini bilmiyor olsa, ve cehennemin kenarından insanların yakarışlarını duysa, azap çekişlerini görse eleştirinin ne kadar kıymetli olduğunu derhal anlayacaktır. Öyle bir ortamdayken, yanındaki kişi kendisine küçük bir hatasını dahi hatırlatılacak olsa, bunu büyük bir nimet olarak görecek, ciddi bir teslimiyetle, şevkle kendisine hatırlatılan hatasını hemen düzeltecektir. Çünkü cehennemin yanıbaşındaki kişi arınmayı içten arzu eder, içinde bulunduğu ahlakla karşılık görmek istemez, dolayısıyla hiç geciktirmeden ve hiç gurur yapmadan kendisine hatırlatılanı kabul eder.
Öte yandan eleştiriyi yapan kişi açısından da nefsin araya karışmaması, bu kişinin kendisini hatasız ya da kusursuz görmemesi de önemli bir husustur. Çünkü kendisi sadece bir hatırlatıcı, bir aracı konumundadır. Belki aynı hatayı ertesi gün kendisi yapacak, kendisi başka bir müslüman kardeşinden bu yönde bir eleştiri alacaktır. Eleştiri yapan kişinin üslubunın da yıkıcı, yıpratıcı değil yapıcı; sadece teşhis amaçlı değil, aynı zamanda tedavi maksatlı olması son derece önemlidir. Bunun için hatırlatılan yönlerini düzelttiği takdirde neler kazanacağını, düzeltmediğinde ise kayıplarının neler olacağını anlatmak, Kuran'dan ayetlerle ögütte bulunmak, gerektiğinde bu kişinin olumlu yönlerini de vurgulayarak şevklendirmek, zora, karmaşaya, çözümsüz bir durum yaratmamak çok güzel bir yöntem olacaktır. Ayrıca eleştirilen kişinin gururuna ağır gelmeyecek, onu rencide etmeyecek bir üslup kullanmak, güzel bir ahlak sergileyerek bu eleştirinin kişinin hayrına yapıldığını hissettirmek de önemlidir. Bunun için yapılan hata ne kadar ciddi olursa olsun, bir anlık bir niyetle o hatasını düzeltebileceğini, samimi talep ettiği takdirde Allah'ın kendisine yardım edeceğini, yapılan hatanın bir tecrübe olacağının hatırlatılması da önem taşır.
Kısacası vicdanın sesini dinleyerek yapılan eleştiri karşıdaki kişinin de vicdanına etki edecek ve böylece hayırlı bir sonuç getirecektir. Bediüzzaman da bir sözünde eleştirinin gerektiği gibi yapıldığı takdirde vesile olacağı sonuçlardan şöyle bahsetmektedir: "En müthiş bir maraz ve musibetimiz cerbeze (aldatıcı kurnazlık) ve gurura istinad eden (dayanan) tenkittir. Tenkid eğer insafı işletirse hakikatı rendeçler. Eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar..."
Sonuç olarak eleştiri yapmak özen gerektiren bir ibadettir ve temiz akılla, vicdanla yapılması isabet kaydedilmesi bakımından son derece önemlidir. Çünkü hata Allah'ın iman edenleri dünya hayatında eğitmek için verdiği bir denemedir. Hata yapmak çok doğaldır, önemli olan telafisini geçiktirmeden yapabilmektir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder