MÜLKÜN TEK SAHİBİ ALLAH'TIR
İman eden ile iman etmeyen bir kişinin hayata bakışı arasında adeta uçurumlar vardır. Çünkü inkar eden kişinin hayata dair tüm kanaatleri içinde yaşadığı toplumdan, ailelerinden ya da dost çevrelerinden edindikleri ile kısıtlıdır. Kararlarını kendi kişisel yargılarına göre verir, buna göre şekillenen bir ahlakı güzel görür ve tüm hayatlarını buna göre oluşturur.
Bu durumun en belirgin örneklerinden biri de kuşkusuz kişinin ihtiyaç içindeki insanlara sadaka vermesi, Allah yolunda malından infakta bulunması konusunda yaşanır. Çünkü kendi kıstasları doğrultusunda düşünen bir kişi, malını kimseyle paylaşmadığında, saklayıp biriktirdiğinde daha zengin olacağını ve kendisinin geleceğini de ancak bu şekilde garantiye alacağını zanneder. Malından vereceği bir miktarın da -ihtiyacının fazlası olsa bile- kendisini mağdur edeceğine, kendisinden eksilenin ileriki günlerdeki rahatını riske atacağına inanır. Ancak durum hiç de zannedildiği gibi olmaz. Çünkü Alalh'ın Kuran'da bildirdiği bir mucizesi olarak Allah yolunda infak eden ve sadaka veren kişinin malı artar, bereket kazanır.
Ancak olayları dış görünüşüyle değerlendiren insan şeytanın bu kandırmacasına kolaylıkla aldanabilir. Örneğin gömleğini ihtiyacı olan birine verecekken şeytan bu kişiye bunu verdiğinde kendisininkinin eksileceğini, birgün ona ihtiyacı olabileceğini, sonuç olarak vermemesinin kendisi için daha iyi olacağını telkin eder. Gerçekten de zahirde bir gömleği azalmış olur, ancak bu kişi Allah'ın dilediği kişiye kat kat arttırdığını, ihsanı bol olan olduğunu hesaba katmamaktadır. Nitekim Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
'Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir.' (Bakara Suresi, 261)
Dolayısıyla şeytanın bu aldatmacalarına kulak asmayıp malını ihtiyacı olana veren kişi kendisi için asıl hayırlı olan şeyi yapmış olur. İnfak etmenin, Allah yolunda harcama yapmanın hem ecrini almış hem de bereketini kazanmış olur.
Öte yandan kişinin vermekteki amacı daha fazlasını elde etmek de olmamalıdır. Çünkü asıl olan malın verilmesindeki salih niyettir. Kaldı ki yapılan bu ibadeti Allah katında geçerli kılan da bunun gönülden, karşılık beklmeden, ihlasla yapılmasıdır. Kuran'da Allah'ın bu konuyla ilgili verdiği bir diğer örnek ise şöyledir:
"Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip- güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer..." (Bakara Suresi, 265)
Bu bakımdan malını biriktirip Allah yolunda harcamayanlar, ya da harcama endişesiyle cimrilik edip ellerinde tutanlar Allah'ın bu rahmetinden habersiz beyhude bir hesaba girmiş olurlar. Çünkü Allah malların infak edilmesi konusundan 'harcama yetkisi verdiği şeylerden infak edin' (Hadid Suresi, 7) şeklinde bahseder. Bu ayetten de anlaşılacağı gibi mal sahibi görünen kimse aslında Allah'ın kendisine vediği emanete sahiptir. Kainattaki malın ve mülkün tek sahibi Allah'tır ve dilediği kişiye dilediği kadarını, dilediği süreyle verir. Bu bakımdan malını veren kişinin cimrilik etmesinin ya da vermek istememesinin hiçbir mantığı, hiçbir makul yönü yoktur. Kaldı ki kişinin hesabını yaptığı malını Allah dilerse tamamını elinden de alabilir. Nitekim doğal bir afetle kişinin malı dediklerinin bir anda enkaza dönüşmesi bunun en açık örneğidir. Bediüzzaman Said Nursi de kişinin mal, mülk üzerinde tasarruf etme hakkı olmadığını bir sözünde şöyle ifade etmektedir:Her kim kendisini Allah'a mal ederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim Allah'a mal olsa, bütün eşya aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise, bütün eşyayı terk ve herşeyin O'ndan olduğunu ve O'na rücu ettiğini bilmekle olur... Cenab-ı Hakkın sana in'am ettiği vücudla vücuda lazım olan şeyler, temlik suretiyle değildir. Yani, senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir. Ancak o gibi nimetlerde, Allah'ın rızasına muvafık tasarruf edilebilir.(Mesnevi-i Nuriye, 1321)
Öte yandan şeytan kişiye çeşitli yollarla yaklaşarak, mazeretler öne sürmesine yardımcı olur. Verdiği türlü kuruntularla insanların bu değerli ibadetine engel olmaya çalışır. Kendisini çevresiyle kıyas ederek 'onca zengin, mal mülk sahibi varken ben neden vereyim' gibi son derece çarpık bir mantığa kapılmasına sebep olabilir. Burada hatırda tutulması gereken önemli bir sır vardır ki, buna ancak iman sahibi olanlar vakıf olurlar. İnsan hangi ibadeti yaparsa yapsın tüm yaptıkları ancak kendisi içindir. Bu bakımdan ister infak etsin ister mazeret öne sürsün sonucu kendisinden başka kimseyi etkilemeyecektir. İnfak etmeye ihtiyacı olan bizzat kendisidir. Yaptığı her salih amelin, halis niyetle verdiği her sadakanın Allah katında çok büyük bir karşılığı vardır. Dolayısıyla cimrilik eden de ancak kendi nefsi aleyhine cimrilik etmiş olur. Çünkü Allah Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır) olan, tüm malın ve mülkün sahibi olandır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder