BEDİÜZZAMAN'DAN HİKMETLİ SÖZLER - 1
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi bugüne kadar sayısız insanı dinsizliğin içinden çekip çıkartarak imana yöneltmiş, imanlarının kat kat artmalarına aracı olmuştur. Üstad'ın hayatı boyunca kibirini tevazuya, hırslarını kanaate, öfkesini itidale, inkarını imana çevirmeye vesile olduğu belki de milyonlarca insan vardır. Ölümünden bu yana da bu kıymetli ibadeti yapmaya devam etmektedir.
Bediüzzaman'ın ölümünden sonra da bu ibadete devam edebilmesi, bizlere miras bıraktığı Risale-i Nurlar vasıtasıyla olmuştur. Risale-i Nur külliyatı herkesin faydalanabileceği ve inancı her ne olursa olsun her insana hitap eden çok kıymetli bir eserdir. Dinsiz bir insan da, dinine bağlı olan bir insan da, nefsinin kendisine fısıldadıklarını, vicdanını, kararsızlıklarını, hırslarını ve kendisiyle ilgili cevaplamak istediği her soruyu bu eserde bulabilir. Çünkü bütün insanlarda nefis ve vicdan tektir ve Said Nursi insanın sahip olduğu bu iki duyguyu olabilecek en samimi ve en hikmetli şekilde yazılarında tahlil etmiştir. Büyük bir tevazu göstererek kendi nefsinde yaşadıklarını ve nefsini hangi yollarla mağlup ettiğini anlatarak, insanlara bu yolları göstermiştir. İnsanların dünyaya yönelik ne gibi hırsları olabileceğini, nasıl korkuları olabileceğini ve insanların İslama yönelmesine engel olan bu gibi suni problemleri gündeme getirmiş, bunların nasıl aşılacağını teker teker tarif etmiştir.
Dolayısıyla insanlar bu eserin her satırında dine yönelmelerine engel olarak gördükleri yanlış düşüncelerini bulacak, doğruları görecek ve Allah'a teslim olmanın önemini kavrayacaklardır. Bu nedenle Bediüzzaman'ın Risalelerde yazdığı her satırın ve her kelimenin uzun uzun düşünülmesi ve burada yazanlardan ders alınması gerekir. Ben de bu yazı dizisinde sizlere Bedizzaman'ın insanlara daima doğru yolu gösteren hikmetli sözlerinden örnekler vereceğim.
"Eğer insan, enaniyetine istinad edip hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde muvakkat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde boğulur gider. Ona verilen bütün cihazat ve alat ve letaif, ondan şikayet ederek haşirde onun aleyhinde şehadet edeceklerdir. Ve davacı olacaklardır. Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zat-ı Kerimin izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarfetse, öyle bir geniş daire içinde uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder. Sonra ala-yı illyyine kadar gidebilir."
Bu satırlarda Üstad, tüm insanlar için geçerli olan büyük bir tehlikeye dikkat çekmektedir. Bu tehlike, hayat ve geçim derdi içinde, ahiretin ve ölüm gerçeğinin unutulması ve gaflet içinde yaşanmasıdır. Bu insanlar, hayatın sadece bu dünyada yaşanacağını ve biteceğini sanır ve ölümden sonraki yaşamlarını bir hayal gibi düşünürler. Ahiretin dünya kadar gerçek olacağına inanmazlar. Bu nedenle "her ne yaşıyorsak burada yaşayacağız" mantığıyla dünya hayatında kendilerine sınır tanımamaya ve dünyanın hiç bir zevkinden mahrum kalmayaya çalışırlar.
Dünyanın zevklerinden faydalanmanın birinci yolu olarak ise zengin olmayı görürler. Çünkü insan dünyevi nimetlerin büyük bir bölümünü ancak maddi imkanı olduğunda elde edebilir. Güzel kıyafetler, güzel manzaralı lüks büyük evler, mücevherler, evin içine yerleştirilen sanat eserleri, güzel yiyecekler bu hayatta ancak belirli bir maddi güç sahibi olunduğunda sahip olunacak nimetlerdir. Dolayısıyla "hayat kısa, dünyadan ne kadar fazla faydalanırsak o kadar kardayız" zihniyetiyle hareket eden ve ahiretten kuşku içinde yaşayan insanların en büyük hedefi para kazanmaktır. En büyük amacı lüks içinde yaşayabileceği bir kazanç kapısı bulabilmesidir. Bunun için gece gündüz çalışır, bütün güçlerini, akıllarını, emeklerini, bu hedefi gerçekleştirmek için kullanırlar.
Ancak bu güne kadar elde ettiği zenginlikten tatmin olan veya dünya hayatının nimetlerinden tam olarak faydalanabilen bir insan olmamıştır. Olması da mümkün değildir. Çünkü dünya hayatının tüm zevkleri geçicidir. İnsan her güzelliği sonsuza kadar görmek, her lezzeti sonsuza kadar tatmak, her güzel sesi sonsuza kadar duymak ister. Ancak bu hevesini, dünya hayatının geçiciliği söndürür. İstekleri her zaman kısıtlanır, her hayal ettiği heves yarıda kalır. Örneğin insan yediği güzel bir yemeğin lezzeti hep devam etsin ister. Ancak genellikle daha ikinci tabak yemekte bu lezzet yerini acıya ve sıkıntıya bırakmaya başlar. Çünkü Allah açlıkla birlikte tokluk hissini de sadece dünya hayatına mahsus bir eksiklik olarak yaratmıştır. Dolayısıyla insanların aldığı her güzel lezzet bu hisle noktalanır. Dünya hayatına ait her türlü nimetin zevki bu dünyada bir şekilde sınırlandırılmıştır. Çok güzel bir kıyafet hiç bir zaman sonsuz bir zevk vermez, insan bu kıyfatten ya bir süre sonra sıkılır ya da kıyafet eskiyerek kötü bir hal alır. Güzel bir mücevher, güzel bir ev ya da güzel bir araba için de aynı bakış açısı geçerlidir. Bu nedenle Üstad, dünyayı hedefleyerek sadece dünyevi lezzetler için çalışan bir insan için "gayet dar bir daire içinde boğulur gider" ifadesini kullanmıştır. Çünkü bir insanın sonsuza kadar sürmesini istediği lezzetleri dünyada bulması ve bu hissini dünyada tatmin edebilmesi imkansızdır.
Üstad, her sözünde olduğu gibi yukarıdaki bu hikmetli sözünde de dünya için çalışıp bir türlü istedikleri tatmin elde edemeyen insanlara bir çözüm yolu göstermiştir. Bu çözüm, Yüce Rabbimizin yarattığı dünyayı bir misafirhane gibi görmek ve asıl yaşamın ahirette olacağını bilerek rahat rahat hareket etmektir. Nitekim insanın sonsuz zevk alma duygusunu tatmin edebileceği tek yer cennetir. Cennette yemekler, kıyafetler, mücevherler, evler dünyayla kıyas edilmeyecek kadar mükemmel olacak ve herşeyden önemlisi insanlar bu nimetlerden sınırsız zevk alabilme yeteneğine sahip olacaklardır. Cennette tokluk hissi, mide ağrısı, eskime, sıkılma, alışma gibi dünyaya ait olumsuzlukların hiçbirisi olmayacaktır. Dolayısıyla insanlar içlerindeki nimet elde etme arzusunu ancak ahirette tatmin edebileceklerdir. Bu nedenle insanın bu dünyada yapacağı tek şey Allah rızası için yaşamak, dünyanın geçici zevklerine aldanmamak ve sadece ahirete yönelmektir. Bu bakış açısında olan bir insan için hayat rahatlıkla yaşanır hale gelir, dünyanın eksiklikleri, zorlukları insana sıkıntı vermez. Ahiret inancıyla hayat daha güzel, insan daha mutlu ve kalp daha rahat olur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder