NEFSİNE UYAN KİŞİNİN BAŞI BELADAN KURTULMAZ
Nefis vicdanın, yani insanı doğruya yönelten ilhamın karşısında yer alan negatif sestir. İnsana kötülüğü, günahı, isyanı, yalanı kısaca doğru olan herşeyin tam aksini ilham eder. Bu nedenle de kişinin nefsinin kötülüklerine uyması için öncelikle vicdanının sesini bastırması gerekir. Bunun ardından ise ortaya Kuran'da bildirilen "Vicdanları kabul ettiği halde zulüm ve büyüklenme dolayısıyla inkar eden" (Neml Suresi,14) insan modeli çıkar. İşte insanların ahlaklarındaki fark doğruyu ilham eden vicdan ile kötülüğü emreden nefsin hangisinin baskın çıktığıyla belirlenir. Vicdanının sesini dinleyen her zaman güzel bir ahlak üzereyken, nefsinin sesini dinleyenler iyi olan herşeyin karşısında olurlar.
Nefsin özünde bulunan kötülüklerin en tehlikelilerinden ve en sık rastlanılanlarından biri ise öfkedir. Allah'ın tavsiye ettiği ahlakı yaşamayan insanlar arasında çok yaygın bir hal olan öfke, insanlara hem dıştan hem de içten zarar veren bir tür afet gibidir. Öfke insanın aklıyla ve mantığıyla değil, duygularıyla hareket etmesine neden olur. Öfkeyle verilen ani kararların, gösterilen tepkilerin büyük bir çoğunluğu ise hem kişiye hem de çevresine zarar verecek niteliktedir. Öfke anında bir insanın sağlıklı kararlar alması, karşı tarafla iletişim kurabilmesi imkansızlaşır. Üstelik öfke insanı hiçbir zaman başarıya iletmez. Öfkeli tavırlar kişinin başarısız sonuçlar almasına, aldığı başarısız sonuçlar da daha çok öfke duymasına neden olur. Öfkeden sakınıp itidalli tavır gösterilmedikçe de bu kısır döngüden kurtulmak mümkün olmaz.
Ancak bunun da ötesinde öfkenin insana verdiği en büyük zararlardan birisi kişinin sinsi ve hain bir karaktere bürünmesine neden olmasıdır. Karşısındaki kişiye duyduğu öfke insanı, karşısındakinin sıkıntılarından ve zorluklarından zevk alır hale getirir. Kuşkusuz bu durum insanı son derece sağlıksız bir ruh haline doğru iter. Kişinin ruhunda yaşadığı bu hastalık bedenine de yansır. Çevresine karşı sürekli öfke duyan kişilerde ani ve zamanından önce yaşlanma ve yıpranma görülür. İmam-ı Gazali de öfkenin insanı içten ve dıştan saran habis bir hastalık olduğuna değinmiş, müslümanları bu tehlikeye karşı şu şekilde uyarmıştır:
"Öfkenin afeti nasıl büyük olmasın ki, zahiri zararlardan dövme, sövme ve dil uzatma gibi zararlara neden olur. Öfkenin sebeb olduğu iç zararlar ise kin, haset, öfkelendiği kimsenin kederlenmesine sevinmek, sevinçli olmasından kederlenmek, sırrını ifşa etmek ve gizli hallerini açığa vurmaktır. Bunlardan her biri habistir, pistir ve öldürücü bir haslettir." (İmam-ı Gazali, Dinde Kırk Esas, sf.185)
İşte bu nedenle müminler herhangi bir durum karşısında öfke duymaktan Allah'a sığınırlar. Mümin anlık olarak içinde öfke hissetse bile asla öfkesine kendisini kaptırmaz, tam tersine irade gösterir ve öfkesini tutup yener. Müminler Allah'ın herşeyi bir kader ile yarattığını bilirler. Yaşadıkları her olay kendileri için binlerce güzellik, hayır ve hikmetle doludur. Dolayısıyla hiçbir olay müminleri üzmez, telaşlandırmaz, kederlendirmez ve öfkelendirmez. Karşılaştıkları her olayda Allah'ın kendilerini denediğini ve ancak Allah'ın hoşnut olacağı bir tavır göstermeleri durumunda güzelliğe erişeceklerini bilen müminler için nefisleriyle yaptıkları mücadele çok önemlidir. Çünkü onlar nefislerinin kendilerine emrettiği şeylere değil, Allah'ın emir ve tavsiyelerine uyarlar. Bu nedenle tüm tavır ve tutumlarında nefislerini sürekli kontrol altında tutarlar. Üstelik bir müminin, mümin bir kardeşine karşı dostluk ve sevgi dışında bir his beslemesi mümkün değildir. Aksinde kendilerini her türlü kötülükten sakındıran ve arındıran müminlerin vicdanı çok büyük sıkıntılar yaşar.
Nitekim Allah Kuran'da müminlerin öfkelerini tutup yendiklerini bildirmiş ve öfkeyi inkar edenlere has bir özellik olarak belirtmiştir. Kuran'da özellikle müminlerin kazandıkları başarılar karşısında onlara karşı inkar edenlerin duyduğu öfkeden bahsedilmektedir.
"… Kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir." (Al-i İmran, 119)
Şüphesiz bu öfkenin altında inkar edenlerin inananların başarıları ve sahip oldukları nimetlere karşı duydukları kıskançlık vardır. İnsanın öfkesine yenilmesi ve bunun sonucunda da nefsinin istek ve arzularının peşinde gitmesi, aslında şeytanı bir haz, şeytani bir zevktir. Nefislerine uyan bu kişilerin kötü ahlaklarının sonucunda hidayete eremeyecekleri Kuran'da şöyle bildirmiştir:
... Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermez. (Kassas Suresi, 50)
Ancak burada unutulmaması gereken nefis ve vicdan arasındaki bu seçimin çok basit olduğudur. Çünkü insan yaratılışı gereği güzellikten, fedakarlıktan, yardımlaşmadan, sevgi ve saygıdan çok büyük zevk almaktadır. Asıl zor olanı insanın nefsinin kötülüklerinin izinden gitmesi, ahlaksızlık yapması, öfkelenmesi, kin ve nefret duymasıdır. Çünkü bunların sonu her zaman için sıkıntı, zorluk ve huzursuzluktur. Bu nedenle insan ölümden sonraki hayatı için ciddi bir çaba göstermelidir. Bunun için tek çözüm insanın vicdanının sesini dinlemesidir. Aksi takdirde insan ölüm meleği ile karşılaştığında sonsuza kadar kurtulamayacağı bir pişmanlık ve ümitsizlik içinde girecektir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder