"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-7-
BEDİÜZZAMAN'IN TEVAZULU AHLAKI
Tevazu Kuran'da övülen bir güzel ahlak özelliğidir. Allah'ın kudretini, büyüklüğünü ve sonsuz aklını fark eden bir insan, doğal olarak kendi acizliğini hisseder. Allah'a muhtaç bir kul olduğunu ve sahip olduğu her şeyini Allah'a borçlu olduğunu bilir. Aklını, bedenini, evini, sağlığını, gücünü, hafızasını, servetini yaratan ve idare eden Allah'a karşı tam teslimiyetli ve itaatli olur. İşte bu bakış açısının insanda meydana getirdiği sonuç,gerçek tevazudur.
Tevazu sahibi bir insan, hiçbir zaman çevresine karşı büyüklük duygusu içine girmez, sahip olduğu bir özellikten dolayı şımarmaz, alaycı olmaz. Dünyada olabilecek en yüksek makam, en büyük servet veya en geniş imkanlar önüne sunulmuş olsa bile tevazusunda bir değişiklik olmaz. Allah'a derin bağlılığın, yüksek bir aklın ve dini çok iyi kavramış olmanın bir insana kazandırdığı böyle bir tevazuya, dünya tarihinde örnek verilebilecek nadir insan vardır. Bu değerli kişilerden biri de Bediüzzaman Said Nursi'dir.
Üstad, dünya Müslümanlarına bir çok özelliğiyle örnek olmuştur. İslam ahlakını en mükemmel şekilde uygulamaya gayret etmiş ve çok zorluk görmüş olmasına rağmen de ahlakından hiçbir şekilde taviz vermemiştir. Allah yolunda hizmet ederken gösterdiği sabır, kararlılık, fedakarlık, cesaret ayrı ayrı ele alınabilecek konulardır. Çünkü bir insanın İslam ahlakını bu kadar kararlı ve samimi bir şekilde yaşayabileceğini görmek, bütün Müslümanlar için hem çok güzel bir örnek, hem de büyük bir şevk kaynağıdır. Dolayısıyla Üstad'ın hayatını çok iyi incelemek, tavırlarını, konuşmalarını, kişiliğini iyi bilmek gerekir.
Üstad'ın tevazusu da bütün Müslümanlar için güzel bir örnektir. Üstad çok akıllı, zeki, kültürlü ve en önemlisi de güzel ahlaklı bir insan olmasına rağmen, hiçbir zaman bu özelliklerinden dolayı insanları küçük görmemiştir. Aksine Üstad'ın eserlerine baktığımızda, çevresindeki insanlarla kıyas edilmeyecek kadar zeki ve bilgili olmasına rağmen, her zaman kendi nefsini kınadığını ve daima Allah karşısındaki acizliğini dile getirdiğini görürüz.
Örneğin Bediüzzaman milyonlarca insanın imanına vesile olan, hem içerik yönünden hem de edebi yönden dünyada eşine rastlanmayacak şekilde mükemmel bir külliyatın sahibidir. Üstelik Üstad bu külliyatı, evi, yardımcıları, kaynak kitapları, rahat bir ortamı olmadan yazmıştır. Bu külliyat kimi zaman hapishanenin soğuk ortamında, kimi zaman yağmur altında tarlalarda, kapısında jandarmaların beklediği sağlıksız barınaklarda, ölüm tehlikesi altında ve büyük bir bölümü de hasta, yaşlı ve bedeni olarak zor bir durumdayken yazılmıştır. Külliyatın yazılmasını engellemek için her türlü girişimde bulunulmuştur. Üstad'ın evinden kağıt kalemler toplatılmış, eserin müsveddelerinin bulunduğu kağıtlar imha edilmek üzere aramalar yapılmış, yazı yazması yasaklanmış, eve giriş çıkışlar engellenerek bu yazılı nüshaların basılmak üzere dışarı çıkması önlenmeye çalışılmıştır.
İşte Said Nursi bu külliyatı, neredeyse "yazmanın imkansız" olduğu bu ağır koşullar altında meydana getirmiştir. Çok emek vermiş, çok fedakarlıkta bulunmuş ve büyük risk altına girmeyi göze almıştır. Bu durumda değil bir külliyat, en ufak bir kitapçık yazan herhangi bir insan için, yazdığı bu eser hayatının en büyük övünme konusu olur. Ancak Bediüzzaman hayatı boyunca hiçbir zaman bu eserin sahibinin kendisi olduğunu söylememiştir. Eserin gerçek sahibinin Allah olduğunu, kendisini sadece vesile ettiğini, Allah'ın her kelimeyi ona ilham ettiğini ve kendisinin bile bu eseri yazarken büyük bir hayret yaşadığını belirtmiştir. Kendi aklına, hafızasına, zekasına, yeteneğine sahip çıkmamış ve tüm bu özelliklerin asıl olarak Yüce Rabbimize ait olduğunu kendisinin sadece bir kul olarak bu eserin insanlara ulaştırılmasına vesile olduğunu ısrarla vurgulamıştır.
Üstad'ın bu konuyla ilgili açıklamalarından bazıları şu şekildedir.
"Ben itiraf ediyorum ki, böyle makbul bir eserin mazharı olmak hiçbir vecihle o makama liyakatım yoktur. Fakat küçük ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi ağacı halk etmek, kudret-i ilahiyenin şe'nindendir ve adetidir ve azametine delildir." (Şualar, s. 642)
"Baki bir hakikat fani şahsiyetler üzerine bina edilmez.; edilse hakikate zulümdür. Her cihette kemalde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye maruz şahsiyetlerle bağlanmaz, vazifeye ehemmiyeti zarardır." (Tarihçe-i Hayat sf.485)
Ben kasemle temin ederim ki, Risale-i Nur'u senadan maksadım, Kur'an'ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid, ispat ve neşirdir. Halik-i Rahimime yüzbinler şükür olsun ki kendimi kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi başkalarına beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adam, arkasındaki fani dünyaya riyakarane bakması acınacak bir hamakattir ve deşhetli bir hasarettir. (Şualar. Sf. 62)
Bediüzzaman'ın tevazusu ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı gibi İslam ahlakından kaynaklanan gerçek bir tevazudur. Üstad yerde ve gökte olan herşeyi idare eden gücün Allah'a ait olduğuna gönülden inanan gerçek bir muvahhiddir. Kendisiyle ilgili tevazu dolu bu açıklamaları, Allah'a olan sevgisinden, saygısından ve bağlılığından kaynaklanmaktadır. Allah'a olan sadakati ona hayranlık uyandıracak bir tevazu kazandırmış ve sıradan insanların kendilerini övmek için kullandıkları tüm fırsatları, Allah'ı yüceltmek, ululamak için kullanmıştır. Üstad'ın aşağıdaki sözü tüm bu anlattıklarımızı teyit eden çok hikmetli açıklamalarından biridir.
"Sen ey mağrur nefsim üzüm ağacına benzersin. Fahirlenme, salkımları o ağaç kendi takmamış; başkası onları takmış."
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder