İSLAM İNSANLARI BARIŞA DAVET EDER
İnsanların alışkınlık içinde ve üzerinde hiç düşünmeden yaptıkları bazı kabul görmüş davranışları vardır. Örneğin aynı fikirleri savunmayan veya herhangi bir konu hakkında farklı düşüncelere sahip kişilerin birbirleriyle kavga içinde olmaları herkes tarafından çok normal karşılanır. Bu fikir ayrılıkları nedeniyle bu kişiler genelde biraraya gelmez, birbirlerinin hiçbir fikrine değer vermezler. Hatta karşıt fikirdeki kişileri kendilerine düşman olarak görür, sürekli onlara karşı bir savunma içine girerler. Barışla ve hoşgörüyle kendi fikirlerini savunmanın güzelliğini, kardeşçe huzur içinde yaşamanın rahatlığını yaşamazlar.
Oysa bir insanın herhangi bir konudaki fikrinin diğer insanlardan farklı olması çok doğaldır. Herkesin olayları yorumlaması, değerlendirmesi, analiz edip bundan bir sonuç çıkarması farklı olabilir. Kişinin eğitimi, içinde bulunduğu aile ortamı ve karakteri bu yorumları üzerinde çok etkili olur. Ancak bu fikirleri nedeniyle hiç kimse bir diğeri üzerinde zorlama, baskı ya da yaptırım uygulayamaz. Kimse kendi fikrini kabul ettirmek için bir başkasını zorlayamaz. Zaten böyle bir yöntemle kabul ettirilen fikrin de kişi üzerinde olumlu bir etkisinin olması ve topluma bir fayda getirmesi mümkün değildir.
Kuran'da Allah insanlara, başta din olmak, üzere hiçbir konunun zorla anlatılamayacağını, baskıyla anlatılan ya da zorlamayla kabul ettirilen şeylerin bir fayda veremeyeceğini bildirmiştir. Kişi herhangi bir konuyu, özellikle de dini gereklilikleri yerine getirmeyi, kalbiyle tasdik etmediği sürece gerçek bir imandan söz etmek mümkün değildir. Allah Bakara suresinde şu şekilde bildirir:
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır..." (Bakara Suresi, 256)
Ayetlerde de ifade edildiği gibi Allah dinde baskının ya da zorlamanın olamayacağını, doğruların ve yanlışların Kendi katında açıkça ayrıldığını bildirmektedir. Her insan doğru ya da yanlışlarıyla birlikte sonsuz adalet sahibi olan Allah'ın karşısında hesaba çekilecektir. İman edenlere düşen ise Allah'ın varlığı, birliğini, ahiret gününün varlığını, hesap gününü en güzel ve en hikmetli tarzda anlatabildiği herkese anlatmak, insanları dine davet etmektir. Dini anlatmak iman edenlere yükletilen çok şerefli bir görevdir. Ancak dinin anlatıldığı kişiye hidayeti verecek olan, söylenen sözleri kalpte etkili kılacak olan Allah'tır. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (Enam Suresi, 125)
Kuran'da kıssaları bildirilen peygamlerin tebliğlerinde de bu hoşgörülü ve barışçı karakter açıkça görülmektedir. Peygamberler kavimlerine yıllar boyu tebliğ yapmışlar, Kuran ahlakını, Allah'ın emir ve tavsiyelerini, Allah'ın hoşnut olmadığı ahlakı detaylı olarak anlatmışlardır. Kavimleri her seferinde peygamberlerin bu tebliğlerine inkarla karşılık vermiş, iman etmemiş hatta bu değerli insanlara türlü tuzaklar kurmuş, öldürmeye yeltenmişlerdir. Ancak Allah'ın elçileri çok büyük bir sabırla, hoşgörüyle ve güzel sözle tebliğlerine devam etmişlerdir. Allah ayetlerde Hz. Nuh'un çok uzun yıllar boyunca, türlü şekillerde, kavmini iman etmeye davet ettiğini bildirmektedir. Hud Suresinde Hz. Nuh'un tebliği şu şekilde bildirilir:
"Dedi ki: "Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
İman edenler ahlaklarını Kuran ahlakına göre şekillendirdikleri için karşılarındaki kişinin düşüncesi ne olursa olsun asla onunla bir tartışmaya girmezler. Yapacakları tek şey karşılarındaki kişiyi güzellikle imana davet etmektir. Müminlerin fikri ayrılıklardan dolayı karşı tarafa karşı bir kin, kızgınlık ya da öfke duymaları mümkün değildir. Bunun en önemli nedeni de yukarıda da söylediğimiz gibi hidayeti verenin Allah olduğunu bilmeleridir. Ancak bunu iyi kavramak için Allah'ın yarattığı kaderin kusursuzluğunu çok iyi anlamak gerekir. Bu konuyu kavramamış insanlar zorlamanın, baskının, sözün bolca sarfedilmesinin yada sert ve ters konuşmanın kişilerin kalbinde bir etki uyandıracağını, onlara geri adım attırıp inandıkları doğrulardan vazgeçmelerini sağlayacağını zannederler.
Allah'a karşı derin samimiyeti ve hikmetli sözleriyle müminlerin sevgisini ve saygısını kazanmış olan Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri de iman edenlerin tebliğlerinde güzel sözün, muhabbetin, dostluğun, hoşgörünün, affediciliğin ve güzellikle davetin önemli olduğunu bildirmiştir. Üstad bir sözünde düşman kazanmaya, kızgınlık, husumet oluşturmaya neden olacak olan davranışlara karşı iman edenleri "Biz muhabbet fedaileriyiz. Husumete vaktimiz yoktur" diyerek uyarmıştır.
Şu hiç unutulmamalıdır ki Kuran'a dayalı İslam insanlara huzuru, barışı, kardeşliği, anlayışı, affediciliği getirir. Kavgaları, çekişmeleri, tartışmaları dindirir. İnsanların dinleri, inançları, düşünceleri ne olursa olsun zorlama ve baskı olmadan onlara hoşgörü içinde hayat imkanı sağlar, adaletle davranılmasını emreder. Ayette de bildirildiği gibi "Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir." (Yunus Suresi, 25)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder