HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Geçtiğimiz asrın müceddidi olarak kabul edilen büyük İslam alimi Said-i Nursi tüm Müslümanlar tarafından çok iyi tanınmaktadır. Onun hayatı, eserleri, ahlakı ve üstün özellikleri pek çok kitaba konu olduğu gibi, biyografisi de yine Müslümanların büyük bölümü tarafından bilinmektedir. Ancak bu müstesna şahsiyeti iyi takdir edebilmek için onun güzel ahlakı üzerinde dikkatle düşünmek gerekir.
İlmi ve zekası
Bediüzzaman daha küçük yaşlarından itibaren keskin zekâsı, mükemmel hafızası ve üstün kabiliyetleriyle dikkat çekmiştir. Örneğin diğer insanlar için 15 yıl süren klasik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır. Kuran-ı Kerim'i hatmetmiş ve henüz 13 yaşında olmasına rağmen icazet almıştır. Yalnızca medrese eğitimi almakla kalmamış, fen ilimlerinde de kendisini yetiştirmiştir. Her zaman içinde yaşadığı çağın ilmine ve kültürüne vakıf olmuştur. Gençlik çağlarında ise bu ilmiyle dikkat çekmiş, döneminin önde gelen alimlerinin hayranlığını kazanmış ve böylece ilim çevrelerinde hemen kabul görmüştür. Devrin alimleri arasında geleneksel olarak düzenlenen ilmi tartışma ve sohbetlerde verdiği cevaplar, yaptığı açıklamalar ve getirdiği çözümlerle insanlar arasında çok güzel bir etki bırakmıştır. İstanbul'da bulunduğu yıllarda odasının kapısına "Burada her soruya cevap verilir, ancak soru sorulmaz" şeklinde bir ibare yazarak, ilmi sahadaki üstünlüğünü ortaya koymuştur. Kendisine "çağın eşsiz güzelliği" anlamına gelen "Bediüzzaman" lakabıyla hitap edilmesinin sebebi de budur.
Arkasından pek çok Müslümanın hidayetine vesile olacak büyük bir külliyat bırakmıştır. Bu külliyatlarda da onun üstün aklını, engin bilgisini ve derin imanını görmek mümkündür. Said Nursi akıl ve zeka yönünden bu kadar üstün bir insan olmasına rağmen asla kendisini ön plana çıkarmamış, her zaman tevazusu ile dikkat çekmiştir. Daha gençlik yıllarından itibaren istediği takdirde önemli mevkilere gelebilme imkanı olduğu halde, o Allah'ın rızasını daha çok kazanacağını umduğu bir yaşam tarzını tercih etmiş ve insanları Allah'ın dinine davet etmeye başlamıştır.
Devletine bağlılığı ve vatanseverliği
Bediüzzaman tam bir vatanseverdir. Meşrutiyet yıllarında yaptığı konuşmalar ve gazetelerde çıkan yazılarında hep hürriyetin ve meşrutiyetin savunuculuğunu yapmış, bunların İslam'a aykırı olmadığını savunmuştur. Hatta tam tersine baskıcı rejimlerin İslam'da yerinin olmadığını söylemiştir. Meşrutiyetin ilanını takip eden günlerde ise meşrutiyeti savunan konuşma ve nutuklar hazırlayarak, bunları halk önünde okumuştur. Şüphesiz ki bunlar devlete olan bağlılık ve desteğinin güçlü bir ifadesidir. Bu arada çeşitli iftiralara uğrasa da bu amaçla açılan mahkemelerde hep suçsuz bulunarak beraat etmiştir. Hayatı vatanına hizmet için yaptığı çalışma ve fedekarlık örnekleriyle doludur. Örneğin 1. Dünya savaşı sırasında Van'da bulunduğu halde, hemen öğrencileri ile birlikte gönüllü birlikler kurarak, savaşa katılmıştır. Yalnızca kendisi savaşa katılmakla kalmamış, öğrencilerini de bu vatani görev için teşvik etmiştir. Nitekim öğrencilerinden birçoğu bu savaşta şehit olmuştur. Kendisi de yaralanarak, esir düşmüş ve yaklaşık 3 yıl Rusya'da esaret altında kalmıştır. Sonrasında ise buradan kaçarak, çok zor şartlar altında vatanına ulaşmıştır.
Esaret dönüşü İstanbul'a ulaştığında hem saray efradı hem de devrin önde gelenleri tarafından ilgiyle karşılanmış ve Darü'l Hikmet-il İslamiye üyeliğine tayin edilmiştir. Bunun adından Kurtuluş savaşı sırasında Anadolu'daki milli mücadeleyi "isyan" olarak nitelendiren şeyhülislam fetvasına, Anadolu'daki alimlerle birlikte karşı fetva vermiştir ki, bunun önemi çok büyüktür. Anadolu insanının vatan müdafaasına katılmasında bu fetvanın büyük etkisi olmuştur. Böylece Kuvayi Milliye hareketi güç bulmuştur. Vatanseverliğinin bir başka göstergesi ise İstanbul'un İngilizlerce işgali sırasında halkı bilinçlendirmek ve işgalcilerin tuzaklarını bozmak kastıyla işgalcilere karşı yayınladığı Hutuvât-ı Sitte adlı broşürdür.
Zaferden sonra tüm bu hizmetlerinden ötürü bizzat Mustafa Kemal tarafından Ankara'ya Büyük Millet Meclisi'ne dâvet edilmiş, Mecliste resmî bir törenle karşılanmıştır (1922). Bu görüşmelerde kendisine şark umumi vaizliği, Diyanet azalığı ve milletvekilliği teklif edilmiştir. Ancak Bediüzzaman o sıralar dine daha iyi hizmet edebilmek için siyasete atılmamayı uygun bulmuş, Allah'ın rızasını daha çok kazanacağını umduğu için tebliğ faaliyeti yapmayı ve eserlerini yazmayı tercih etmiştir. Fakat hayatının her döneminde devlete destek vermiş, halka vatan ve millet sevgisini aşılamıştır.
Eserleriyle insanların imanlarına vesile olması
Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemde dünya üzerinde materyalizm akımı şiddetlenmiş, Bolşevik devriminin de etkisiyle komünizm toplumları tehdit eder hale gelmiştir. O ise asrın gereklerini kavramış, ülkenin içinde bulunduğu durumu düzeltmek için en etkili ve en faydalı yolu seçmiştir. Maddiyun ve tabiyyun felsefelerine karşı "iman hakikatleri" ile çıkmış, tahkiki iman üzerinde durmuştur. Eserlerinde bu felsefelere karşı gereken cevabı ilim ve mantık yoluyla vermiş ve çok fazla sayıda insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Ardında bıraktığı Risale-i Nur külliyatı ile -vefatının üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen- halen bu hizmeti devam etmektedir.
Risale-i Nur külliyatının en önemli özelliği içindeki izahların Kuran'a dayalı olmasıdır. Bu dev eser insanların Allah'a yakınlaşmalarına, Kuran'ı tanıyıp, sevmelerine vesile olmaktadır. Bu nedenle önemi çok büyüktür. Nitekim Bediüzzaman'ın eserlerinin insanlar üzerindeki etkisi halkın yoğun ilgi ve sevgisinden de anlaşılmaktadır.
Said Nursi çok güç şartlarda dahi olsa iman hizmetindeki bu eserlerin yazılmasına ve çoğaltılmasına büyük önem vermiştir. Kendi döneminde elle yazılarak çoğaltılan eserlerin toplam tirajı 600.000'i bulmuştur. O dönemden bu yana da bu sayı gittikçe artmaktadır.
Bediüzzaman'ın eserlerinde en dikkat çeken yönlerden biri insanları Allah'a yakınlaştırmasının yanı sıra onlara ihlası, sabrı ve tevekküllü kazandırmasıdır. Üstad eserlerinde çok samimi bir dil kullanır, nefsini karşısına alarak ona öğütler verir. Bu aynı zamanda onun tevazusunun da göstergesidir. Çünkü kendisi çok üstün özelliklere sahip, imanı çok kuvvetli, takva sahiplerine önder olan bir kişidir. Tefekkürleri, sade ve anlaşılır üslubu, hikmetli anlatımı pek çok insanı iman ve inanç esasları üzerinde düşündürmüş ve hidayetlerine vesile olmuştur. Daima iman açısından acil ve öncelikli konuları seçmiş, önemsiz konulara girmemiştir. Üslubu da her zaman için Müslümanları birleştiren, onları tesanüte çağıran, ihtilaftan kaçınan bir üsluptur. Bu da yine Bediüzzaman'ın ihlasının önemli bir göstergesidir.
Onun insanlar üzerinde bu derece etkili olmasının ana sebebi ise güzel ahlakıdır. Gelecekten daima ümitvar olması, asıl yurdun ahiret olduğunu bilmesi, Allah'dan gelen herşeyden razı olması da onun takvasının delillerindendir.
Bununla birlikte onun eserlerinin en önemli yönlerinden biri de okuyan kişilerin şevklerini artırmasıdır. Bu özelliği her eserde bulabilmek mümkün değildir. Ancak ihlasla ve şevkle yazılmış eserlerde bu özellik görülebilir. Bediüzzaman ihlası ve şevkiyle örnek bir insan olması sebebiyle onun eserlerinin insanları şevklendirici özelliği vardır. Onun eserlerini okuyan, hayatını bilen kişiler ihlasla göğüslediği zorluklar, yaptığı fedakarlıklar, ulaştığı başarılar karşısında çok şevklenmekte, ona benzemeye, onun gibi olmaya niyet etmektedirler. Şevkli olmak önemli bir mümin alameti olduğu gibi müminleri şevklendirmek de aynı şekilde mühim bir mümin alametidir. Fakat Bediüzzaman'ın samimiyetini anlamak için asıl olarak hayatına bakmak yeterlidir.
Zorluk ve sıkıntı içinde geçen hayatı ve fedakarlıkları
Bediüzzaman'ın samimiyetinin asıl kanıtı yukarıda da belirtildiği gibi zorluklar içinde geçirdiği hayattır. Yaşamı boyunca defalarca mahkemelere çıkmış, hapishanelere girmiş, göz hapsinde tutulmuş, iftiralara uğramış, çeşitli suikastlere uğramış ve daha çok çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Fakat asla vazgeçmemiş, yılmamış, şevkini ve ümidini yitirmemiş, her zaman Allah'a tam güvenmiştir. Bunun sonucunda ise hakkında açılan tüm davalardan beraat etmiş, her seferinde de suçsuzluğu ispatlanmıştır. Hastalıkları, zorlukları, sıkıntıları, hapis ya da iftiraları güzellikle karşılamış, her birini verenin aslında Allah olduğunun, Allah'ın kendisini bunlarla denediğinin şuurunda olmuştur. Karşılaştığı zorluklarda gösterdiği tevekkülü ve sabrı ile hep örnek olmuştur. Hiçbir zaman maddi kaygılar içine girmemiş, bunlara tenezzül etmemiş, rızkı verenin, barındıranın Allah olduğunu unutmamış, gelecek endişesine düşmemiştir. Dünya sevgisinden ömrü boyunca kaçınmış, daima ahiretteki asıl yurdu düşünüp, anmıştır. Nitekim ölümünün ardından kalanlara bakıldığında dünyada mal mülk edinmekten kaçındığı, böyle bir şeye önem vermediği daha iyi anlaşılır. Çünkü hiçbir mal varlığı yoktur. Bu da yine Bediüzzaman'ın tevekküllü yaşantısının kanıtıdır.
Hayatı boyunca nefsini, kendi istek ve arzularını bir kenara bırakarak, yalnızca Allah rızası için yaşamıştır. Bunun için her türlü zorluğu, sıkıntıyı, mücadeleyi göze almıştır. Insanların değil, yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu hedeflemiştir. Aşağıdaki sözlerinde onun olumlu ve tevekküllü bakış açısını görmek mümkündür:
"Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir, menfi hareket değildir. Vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayjşi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz." Emirdağ Lahikası II, B. Said Nursi, s. 213
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder