"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-23-
ÜSTAD'IN SADAKAT ANLAYIŞI
Allah iman edenlerin zor anlarda birbirlerine yardımcı olmalarını ve birbirlerinin haklarını kollamalarını emreder. Çünkü Müslümanlar tarih boyunca hep inkar edenlerin tehditleriyle ve baskılarıyla karşılaşmışlardır. Bugün de Müslümanlar aynı baskılarla karşı karşıyadırlar. Dünyanın dört bir yanındaki Müslüman ülkelerde iman edenler zalim liderlerin baskısıyla mücadele etmektedirler. Kimsenin ses çıkarmadığı Çeçenistan, Doğu Türkistan, Bosna gibi ülkelerin dışında, dünya basınının gündeme getirmediği daha bir çok üçüncü dünya ülkesi var ki, bu ülkelerde Müslümanlar sürekli olarak şiddet altında yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Dinlerini yaşamalarına, ibadet etmelerine, ülkelerindeki sosyal haklardan faydalanmalarına hatta çocuklarını okutmalarına izin verilmiyor. Camilerini yıkıp, din adamlarını öldürerek, oruç tuttukları için yemek yemeyenleri okullardan atarak, en ufak baheneyle Müslüman aileleri hapse atıp kadınlarına tecavüz ederek, inananları ülkeden kaçmaya zorlayan ve bu şekilde etnik temizlik yapma hedefi içinde olan bir çok adı anılmayan ülke var.
Kısaca tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de Müslümanlara yönelik hareketler devam ediyor. Bu nedenle bu insanlara yardım etmek için elinde teknik imkan olan, kültürü, eğitimi, hareket kabiliyeti, aklı ve vicdanı yerinde olan Müslümanların mutlaka birbirleriyle yardımlaşarak dikkatlerini bu konuya vermeleri gerekiyor. Ancak bu yardımlaşmada müminlerin birbirlerine ve Allah'a karşı tam bir sadakat göstermeleri ve sıkıştıkları anlarda birbirlerini terk etmemeleri son derece önemlidir. Çünkü Müslümanların biraraya gelerek bir güç oluşturmasını istemeyen inkarcı çevreler, bu dostluğu engellemek için mutlaka bir takım girişimlerde bulunurlar. Asılsız dedikodular çıkartarak Müslümanların aralarını açmaya, birbirlerine olan güvenlerini zedelemeye, aralarında rekabet yaratmaya çalışırlar. Birbirlerini destekleyen Müslümanlar yerine, birbirine rakip olan, gurur savaşı yapan, birbirini ezerek yükselmeye çalışan Müslümanlar görmek isterler. Onların bu emelinin gerçekleşmemesi, Müslümanların birbirlerine koşulsuz bir sadakatle bağlı olmasıyla mümkündür. İnkar edenlerin hiç bir sözüne aldırış etmeden inananlara tam bir güven ve hüs-ü zan içinde hareket eden, müminlerin hatalarını mazur gören, yıkıcı değil yapıcı olan, olgun karaktere sahip Müslümanlar, günümüzdeki zulmün sona ermesi için varolan tek çözümdür.
Ancak böyle bir sadakat anlayışında dağılmalar, çatışmalar, tartışmalar olmaz. Müslümanlar arasında oluşacak olan sadakatte Üstad'ın dediği gibi "ben" yerine "biz" kavramı hakim olmalıdır. Şahsi çıkar değil, inananların çıkarları gözetilmelidir. Şahsi mutluluk, rahat, huzur yerine tüm Müslümanların rahatı, mutluluğu ve huzuru aranmalıdır.
Nitekim Bediüzzaman da talebelerine sık sık sadakat konusunda hatırlatmalar yapmıştır. Onların özellikle kendisine yönelik sadakatlerini bozmaya çalışan insanlar olabileceğini ve bu insanların sinsi söylemlerine karşı temkinli olmaları gerektiğini hatırlatmıştır. Çünkü geçtiğimiz asırda İslam ahlakının yayılmasının merkez noktası Bediüzzaman Said Nursi'ydi. Müslümanları bir araya getiren, yönlendiren, onları eğiten, şevklendiren ve tesanütlerini destekleyen onun tebliğiydi. Bu nedenle inkar edenler Müslümanların özellikle Üstad'la görüşmelerinden ve ona olan sadakatlerinden rahatsızlık duyuyorlardı. Üstad'a olan bağlılık ortadan kalktığında, bu durumu Nur talebelelerinin dağılmasının izleyeceğini düşünüyorlardı.
Ancak bu hedeflerini hiçbir zaman gerçekleştiremediler. Çünkü onların arasındaki sadakat anlayışının nasıl sağlam bir temele dayalı olduğunu tahmin edemediler. Üstad bu konuda talebeleri çok hikmetli bir şekilde eğitmiş ve onlara Kur'an ahlakından kaynaklanan sadakat duygusunun nasıl olması gerektiğini öğretmişti. Kendisine olan sadakatlerini ne yollarla zedeyebileceklerini önceden göstermiş ve Müslümanlara sadakatsizlik yapan bir kişinin hayatının nasıl bozulacağını ve inkar edenlerin arasında da nasıl haysiyetsiz görüleceğini tarif etmişti. Bu nedenleÜstad'ın samimi telebeleri arasında bu tip dağılmalar veya çözülmeler hiçbir zaman olmadı.
Aşağıdaki açıklama, Bediüzzaman'ın talebelerine verdiği sadakat derslerden birisidir.
"Buna binaen; bin değil, binler ihtimalden bir tek ihtimal-i tehlike korkusuyla, bir hazine-i ebediyeyi elimizden kaçırmak, sizin gibi şeytanların hatırına gelmemeli!" deyip ehl-i dalaletin dalkavuklarının ağzına vurup tardetmelisiniz. Hem o dalkavuklara deyiniz ki:
"Yüzbinler ihtimalden bir ihtimal değil, yüzden yüz ihtimal ile bir helâket gelse; zerre kadar aklımız varsa, korkup, onu bırakıp kaçmayacağız!" Çünki mükerrer tecrübelerle görülmüş ve görülüyor ki: Büyük kardeşine veyahut üstadına tehlike zamanında ihanet edenlerin, gelen bela en evvel onların başında patlar. Hem merhametsizcesine onlara ceza verilmiş ve alçak nazarıyla bakılmış. Hem cesedi ölmüş, hem ruhu zillet içinde manen ölmüş. Onlara ceza verenler, kalblerinde bir merhamet hissetmezler. Çünki derler: "Bunlar madem kendilerine sadık ve müşfik üstadlarına hain çıktılar; elbette çok alçaktırlar, merhamete değil tahkire lâyıktırlar."
Madem hakikat budur. Hem madem bir zalim ve vicdansız bir adam, birisini yere atıp ayağıyla onun başını kat'î ezecek bir surette davransa, o yerdeki adam eğer o vahşi zalimin ayağını öpse; o zillet vasıtasıyla kalbi başından evvel ezilir, ruhu cesedinden evvel ölür. Hem başı gider, hem izzet ve haysiyeti mahvolur. Hem o canavar vicdansız zalime karşı za'f göstermekle, kendisini ezdirmeye teşci' eder. Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse; kalbini ve ruhunu kurtarır, cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet tükürün zalimlerin hayâsız yüzlerine!.. (Mektubat, s.417)
Üstd'ın tarif ettiği bu sadakat anlayışının günümüz Müslümanları arasında yaşanması son derece önemlidir. Çünkü günümüzde uygulanan şiddet ve zulüm belki de tarihteki en yüksek noktaya gelmiştir. Bu durumun önlenebilmesi için Müslümanların birbirine güvenmesi, vefasına, dostluğuna inanması ve koşulsuz bir beraberlik içinde haraket etmesi şarttır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder