DÜNYA HAYATININ GERÇEK YÜZÜ - 1
Dünya kafirler için bir oyalanma ve övünme yeridir, müminler içinse ahirete hazırlık yapılan geçici bir mekandır:
Allah-u Teala Kur'an'da müşriklerin dünyadaki amaçlarını ve onların dünyaya bağlılıklarını örneklerle bildirmektedir. Enam Suresi'nin 70. ayetinde iman etmeyenlerin dünyaya bağlılıkları şöyle bildirilmektedir:
"Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır. (Enam Suresi 70)
Enam Suresi'nin bu ayeti inkarcıların dünya hayatını bir "oyalanma ve övünme " yeri olarak gördüklerini bildirmektedir. Şüphesiz onların nasıl bir hayat yaşadıklarına bakıldığında bu inançlarını tam olarak gerçekleştirdiklerine şahit olmak mümkündür. Onlar sadece kendi nefislerini tatmin etmeyi hedeflerler ve ahiretten de gafildirler. Bu nedenle Allah(c.c.)'ın rızasını kazanmaya yönelik bir amel işlemezler. Sürekli boş işlerle oyalanırlar. Boş konuşurlar, eski anılarını konuşarak hayatlarını tüketirler. Nitekim müşriklerin kalplerinde dünyaya aşırı bir bağlılık ve düşkünlük olduğu için dillerinde de onun metaları vardır. Ne kadar mal sahibi olduklarından , servetlerini ne kadar artırdıklarından, eğitimlerinin ne derece üstün olduğundan ve itibarlarının yüksekliğinden bahsederler. Bunların her biri onlar için bir "övünme" konusudur. Bitmek tükenmek bilmeyen bir övünme arzusu içindedirler. Zira dünyada onların ruhlarının en çok zevk aldığı konulardan biri de budur. Herbiri bir diğerinden üstün olmak ve bu şekilde gururlarını tatmin etmek ister. Bu öylesine büyük bir hırstır ki ölünceye kadar devam eder. Allah(c.c.) onların bu özelliklerini Kur'an-ı Kerim'in şu ayeti ile bildirir:
"(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü." (Tekasür Suresi 1-2)
İman edenlerin dünyaya bakış açıları ise tamamıyla farklıdır. Onlar dünyanın göz açıp kapayıncaya kadar geçecek olan bir imtihan yeri olduğunu bilmektedirler. Allah(c.c.) ayetlerinde dünyayı bir denenme yeri olarak yarattığını, insanları hayırla da şerle de mutlaka imtihan ettiğini haber vermektedir. Bunun farkında olan mümin oyalanmak bir yana bir an bile gaflete dalmaktan şiddetle çekinmektedir. Sürekli şuurunu ve vicdanını açık tutarak Allah(c.c.)'ın kendisini nelerle denediğini izlemekte ve bunlara Kur'an'a en uygun karşılığı vermeye çalışmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bir sözünde çok hikmetli açıklamıştır:
"Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktiza ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler ala-yı illiyine çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safiline girsinler." (Sözler, s.179)
Bunun yanında ahirete iman eden müminler dünyayı bir ecir kazanma yeri olarak görürler. Ve durmaksızın ciddi bir çaba ile cenneti kazanabilmek için azık toplarlar. Akıllarında sürekli Allah-u Teala'yı razı edecek salih bir amel kazanma fikri vardır. Bu nedenle dillerinde de Allah(c.c.)'ın zikri vardır. Onların kalpleri yalnızca Allah(c.c.)'ı anmakla felah bulur. Bunun dışında boş ve hedefsiz konuşmalar iman edenlerin ruhlarında sıkıntı yaratır
İnkar edenlerin sürekli övünmesine karşılık müminler sahip oldukları maddi ve manevi zenginlikleri Allah rızası için kulanırlar ve bunları övünme konusu yapmaktan kaçınarlar. Çünkü onlar tüm bunların tek sahibinin Allah(c.c.) olduğunu, kendilerinin sadece vekil konumunda olduklarını bilirler. Böyle bir durumda sahip olunan malın, canın, ya da maneviyatın enaniyetini yapmak kuşkusuz ki çok küçük düşürücüdür. Aynı zamanda da Allah (c.c.)'ın verdiği bu nimetlere nankörlük yapmaktır. Salih olan tüm müminlerin üzerinde gerçek bir tevazu ve teslimiyet vardır. Enaniyet, kibir ve gurur inkarcıların vasıflarıdır. Ve dünya hayatının ancak zahirine kapılanların içine düşeceği bir ruh halidir . İman edenler dünyanın batınını bildikleri için Allah(c.c.)'ın razı olacağı ahlak üzerindedirler.
Dünya hayatı inkarcılar için enaniyetlerini tatmin etme yeridir, müminler içinse nefislerini eğitme zamanıdır:
"Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır." (Enam Suresi 70)
Bu ayette cahiliye toplumunun insanlarının çok önemli bir özelliği belirtilmektedir. Onlar dinlerini bir oyun ve eğlence konusu edinen kişilerdir. Bu onların Allah(c.c.)'ın yüceliğini ve azametini hiç kavramadıklarının, Rahman olan Allah'tan gereği gibi korkmadıklarının bir delilidir.
Enam Suresi'nde ayetin devamında "dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin" diye bildirilmektedir. Zira inkar edenler, dinle alay ederek dünya hayatında kendilerini mağrur kılmayı hedeflemekte fakat bu arada kendi nefislerini helaka sürüklediklerini görememektedirler.
İman edenler ise Allah(c.c.)'a derin bir saygı ve sevgi ile bağlanan kullardır. Onlar hem dilleri hem kalpleri hem gösterdikleri güzel ahlakları ile Allah'a ne kadar bağlı olduklarını ve Allah'ın rızasına uygun olmayan bir ahlak göstermekten ne kadar sakındıklarını gösterirler. Allah(c.c.) bunun sonucunda iman edenleri felaha ulaştırır ve dünyayı onlar için yaşanılacak güzel bir mekan olarak yaratır. Bir ayet-i kerimesinde de bunu inanan kullarına müjde olarak verir:
"Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi 97)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder