ÖLÜM GERÇEĞİ
Ölüm, kişiyi Allah'a yakınlaştıran ve teslimiyetini sağlayan en önemli gerçeklerden biridir. Kuran'ın pek çok ayetinde her nefis ve canlının ölümü mutlaka tadacağı bildirilmiştir. Ölümü düşünmek, kişinin kendisini mutlaka karşılaşacağı kıyamet gününe en iyi şekilde hazırlaması açısından çok önemlidir. Ölüm gerçeğini bilen bir insan yapacağı her işte, atacağı her adımda Allah'ın rızasını gözetir. Allah'ın vaat ettiği ahiret gerçeğiyle her an yüz yüze gelebileceğini bilir. Ölümü ve ölümün göz açıp kapama kadar kısa süre içinde olabileceğini unutan kişi ise yapacağı herşeyi sadece kendi istek ve tutkularına göre yapmaktan çekinmez. Ahiret korkusunu, Allah'a bir gün tüm bu yaptıklarının hesabını vereceğini, cennetin ve cehennemin varlığını unutur. Dünya hayatının mutlaka bir sonu olduğunu, asıl yurdumuzun ahiret olduğunu gözardı edip dünyanın meşgalelerine kendini kaptırabilir. Hatta öyle bir noktaya gelir ki ölümü hayatın sonu zanneder. Oysa ölüm, geçici olan bir hayatın kapanıp, asıl hayat olan ahiret hayatının başlamasıdır. İnsanın doğumuyla başlayan hayatı, ölümüyle son bulmaz, aksine ölüm ebedi hayatının bir dönüm noktası olur.
Dünyadaki yaşam ortalama 60-70 senelik bir müddettir. Bunun büyük bir bölümü uyku, temizlik gibi insani acizliklerle geçerken hayatın kısalığını ve ölümün hiç şüphe götürmeyen yakınlığını unutmak çok büyük kayıp olur. İnsanın, hayatındaki en önemli günlerden biri olan ölüm günü için olabilecek en güzel şekilde hazırlanması gerekir. Bu hazırlık için de kişinin ölümün yakınlığını, ölüm anını ve ölüm sonrasında gerçekleşek olayları çok iyi tefekkür etmesi faydalıdır. Çünkü, ölüm meleği canı almaya geldiğinde artık telafisi mümkün olmayan bir yola girilmiş demektir. Görüş gücünün çok keskin olduğu o an ve sonrasında ömrün ne denli kısa olduğu çok net anlaşılacaktır. Bu kısa ömrün içinde ölümün geldiği anda, kişi o ana kadar yaptıkları, düşündükleri, yaşadıklarıyla tek başına kalacak ve hepsinden tek başına sorguya çekilecektir. İnananlar ise ömrün kısalığının ve bugünleriyle karşılacaklarının şuurunda oldukları için o gün bir şaşkınlık yaşamayacak, Allah'ın vaat ettiği ölüm gerçeği ile karşı karşıya olduklarını anlayacaklardır. Ancak bu gerçeğe vaktinde kendilerini hazırlamamış, düşünmemiş ve hatta inanmamış olan kimseler için bu, çok zorlu bir buluşma olacaktır.
Ölüm insanı dünyanın geçici tutku ve hırslarından uzaklaştıran, maddi değerlerin önemsizliğini kavratan bir gerçektir. Ölümü zikretmekte de bu yüzden çok büyük faydalar vardır. Ölümün yakınlığını hisseden her kişi dünyayı kendinden uzaklaşmış görür. Bu gerçeği idrak eden her mümin Allah'a vereceği hesabı bilerek davranır. Ölümü düşünmesi, ölümü zikretmesi, kişinin şuurunun açıklığının da bir delilidir. Gerçekleri her an dirayetle muhafaza edebilen bir şuur mümin için çok önemlidir. Nitekim, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.), "insanların en zekisi, akıllısı, yani idraki, fehmi, anlayışı, dirayeti yüksek olan kimdir?" diye sorulduğunda, cevaben: "Ölümü çok zikreden ve ona şiddet ve önemle hazırlanan kimsedir" buyurmuşlardır.
Dünyaya dalanları uyandıran, ahiretleri için hazırlık yapmalarına vesile olan ölüm, Allah'ın ihsanı ve lütfudur. Nitekim, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de lezzetleri yiyip bitiren ölümün çok anılmasını tavsiye etmiştir. Ölümün sürekli akılda olması kişiyi dünyaya aldanmaktan kurtardığı gibi, ihlasla Allah'ı anmasını ve ahiret gününü düşünmesini sağlayacaktır. Üstelik kişi ölümün yakınlığının farkında olması sebebiyle dünyadaki vaktini de en iyi şekilde değerlendirecek, kendisini ahlaken olabilecek en iyi şekilde yetiştirecektir. Tüm bunlar gözönünde bulundurulduğunda, ölüm mümine Allah'ın bir lütuf ve ihsanıdır. Dünyadaki yaşamını en güzel şekilde geçiren mümine sonsuz hayatını kazanması için verilen, Allah'ın bir hediyesidir.
Allah'a verilecek hesabın şuuruyla geçirilen ömrün sonucunda her nefsin başına gelecek olan ölüm, mümin için Allah'tan verilecek olan nimetlerin sonsuz olacağı bir başlangıçtır. Dünyadaki tüm nimetler belli sınırlar içerisinde, sonlu olarak yaratılırken ve mutlak olarak bitmeye mahkumken, ahiretteki nimetler sonsuz olarak müminin emrinde olacaktır. Dünyadaki bütün nimetleri bıçak gibi kesip atan ölüm, mümin için yepyeni nimetlerin başlangıcı olmaktadır. Ölümün bitirdiği dünya nimetleriyle ölümle mümine gelen sonsuz cennet nimetleri kıyas dahi götürmemektedir. Salih amellerde bulunup, Allah'ın vaat ettiği, Allah'ın mümine lütfu ve ihsanı olan ölüm müminin gerçek nimetlere kavuştuğu andır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder