DÜNYA HAYATININ KARŞILIĞI OLAN SAADET SARAYLARI YA DA ZİNDANLAR
Hiç kimse Allah katında belirlenmiş olan ölüm vaktini erteleyemez. Bu, dünya üzerinde tek bir kimsenin dahi dışına çıkamayacağı İlahi bir kanundur. Hiç kimse kendisini, bilmediği, tahmin dahi edemeyeceği bir anda yakalayacak olan ölümden kaçıp kurtulabilecek güce de sahip değildir.
Sınırsız bir gücün sahibi olan Allah herşeyi bir kader üzerine yaratmıştır. Ölüm bu kaderin bir parçasıdır. Gündüzün ardından gelen gece kadar ölüm de kesin ve açık bir gerçektir. Bunu tam olarak kavrayabilmek için çok yönlü düşünmekte fayda vardır. Örneğin insanın gün içinde kesin olarak yapacağını düşündüğü pek çok şey vardır. Ertesi gün yapılacak işler, hafta sonu nereye gideceği, akşam ne yemek yiyeceği, misafirin ne zaman geleceği, bir sonraki dersin ne olduğu, derste hangi konunun işleneceği bunlardan birkaçıdır. Oysa bunların hiçbiri gerçek anlamda bir kesinlik taşımamaktadır. Çünkü insan bir dakika hatta bir an sonraki planlarını gerçekleştirebilecek kadar vakti olup olmadığından haberdar değildir. Bu işlerden herhangi birini yaparken ölümün gelip gelmeyeceği hakkında hiç kimse bir bilgiye de sahip değildir. Dolayısıyla dünyada kesin olarak gerçekleşeceğine emin olabileceğimiz tek şey ölümdür.
Ölüm anı geldiğinde Allah'ın vekil olarak gönderdiği melekler insanın canını alır. Ve insan bu şekilde sonsuz ahiret hayatına geçiş yapar. Bundan sonrasında asla geriye dönüş yoktur. İnsanın kendisi için fayda sağlayacak ya da zarar verecek hiçbir iş yapması, tek bir söz söylemesi bile mümkün değildir. İşte bu gerçeğin şuurunda olan kişi dünyadaki hayatını asıl ve sonsuz hayat olan ahirete faydalı olacak şekilde planlar. Aklı başında olan hiç kimse bir gün mutlaka bitecek olan dünya hayatının peşinde koşmaz, sahip olduklarıyla övünmez, kaybettiklerine de üzülmez. Bediüzzaman bu gerçekleri şu hikmetli sözleriyle açıklamıştır:
"İnsan bu dünyaya keyf sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval (yok olma) ve firakta (ayrılma) yuvarlanması şahittir." (Lem'alar, s.197)
"Ahireti bilen ve dünyanın hakikatini keşfeden; aklı varsa pişman omaz, yeniden dünyaya dönüp uğraşmaz." (Şualar, s.425)
Allah insanın bu dünyada yaşadığı her anın hesabını vereceğini, dünyada bulunuş amacının Kendisi'ne kulluk etmek olduğunu, dünyadaki hayatın kısa ve geçici olduğunu, herkesin bir gün öleceğini Kuran ayetleriyle bize bildirmiştir. Ölümün kesin bir gerçek olduğu bir ayette şöyle haber verilmektedir:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8)
Kesin bir gerçek olan ölümü samimi olarak tefekkür etmek, insanı ahirette fayda getirecek güzel ameller işlemeye yöneltecek önemli bir vesiledir. Ölüm üzerinde, farklı yöntemler kullanarak, değişik bakış açılarından yaklaşarak düşünmekte fayda vardır. Örneğin bir kişinin ölüm tehlikesi içindeyken nasıl bir ruh halinde olacağını, neler yapacağını, neler tefekkür edeceğini, nasıl konuşacağını ele alalım.
Kendisini ölümle burun buruna hisseden kişi herşeyin muhasebesini en iyi şekilde yapacak ve iyi ile kötüyü birbirinden hemen ayırt edebilecektir. Söylediği her sözü seçerek konuşacak, alaycı, rencide edici ya da kızdırıcı sözler kullanmayacak, tevazulu, her hareketinde ölçülü, kısacası Kuran'da emredilen güzel ahlakı yaşayan bir insan olacaktır. Bundan başka yaptığı kötü işlerden dolayı pişmanlık duyup, eğer kendisine bir fırsat verilirse artık iyi işler yapacağını, Allah'a teslimiyetli bir insan olup, O'nun sınırlarını koruyacağını düşünecek ve kendisine bir fırsat daha verilmesini samimiyetle isteyecektir.
Fakat insanların çoğu, içinde bulundukları zor durumdan kurtuldukları yani ölümün kendilerinden uzaklaştığı yanılgısına kapıldıkları anda herşeyi unutup, eski nankörlüklerine geri dönerler. Oysa bir insanın her zaman ölümle karşı karşıyaymışçasına bir samimiyet yakalaması, bir çaba içinde olması çok önemlidir.
Her insanın ne zaman öleceği doğduğu andan itibaren, hatta o daha doğmadan önce, Allah katında bellidir. Ancak ölümün gerçekleşeceği bu an yaklaşırken hiç kimse bir saat, bir dakika ya da bir saniye sonra öleceğinin ve ölüm melekleriyle karşılaşacağının farkında değildir. Allah kiminin canını gençken gelecekle ilgili planlar yaparken, kimininkini uyurken, kimininkini yemek yerken, kiminin canını ise yaşlılığın son günlerini yaşarken alır. Bu nedenle her an ölebilecekmiş gibi bir ruh hali içinde olmak ve her yaptığının hesabını vereceğini bilerek hareket etmek gerekmektedir.
Bediüzzaman Said Nursi de "Bu meydan-ı imtihanda olanlar, başıboş değiller, saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyor." diyerek insanlara bu dünyanın bir yaratılış amacının olduğunu, ahirette herkesin yaptıklarının karşılığı olarak zindan ya da saray hükmünde mekanların yaratılacağını hatırlatmıştır.
Ahiret günü verecekleri hesaptan gaflet içinde olanlar çok pişman olacaklardır. Ancak bu geç kalınmış bir pişmanlık olacaktır. Ölümü her an hatırda tutup, dünya hayatının ahiret için bir vesile olduğunu bilerek çalışmak bu pişmanlığın yaşanmamasına bir vesiledir. Unutmamalı ki yeryüzünde yaşayan herşey yok olucudur, bu Allah'ın kanunudur. Ölümsüzlük yalnızca tüm kainatı yaratan, üstün güç sahibi Rabbimiz'e mahsustur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder