DUYARLIKTAN YOKSUN OLANLAR
Allah her dönemde insanlara indirdiği hak kitabı ve gönderdiği elçileri aracılığıyla Kendisini tanıtmış ve insanları imana çağırmıştır. Allah'ın seçkin ve değerli elçilerinin her biri de insanların hidayetlerine vesile olabilmek için türlü yollar denemişlerdir. Gizli ve açık yollardan onlara yaklaşmış, olabilecek en hikmetli, en çarpıcı açıklamalarla, güzel sözlerle hitap etmişlerdir. İnsanın kendi bedeninin hücrelerinden evrenin her noktasına, galaksilere kadar zaten her şey mucize ve yaratılış delili niteliğindeyken Allah insanlara olan lütfundan ve rahmetinden dolayı peygamberleri aracılığı ile pek çok mucize de göstermiştir. Ama yine de sayısı belli müminlerin dışında kalanlar bu ayetlerden yüz çevirmiş ve ayetin ifadesiyle "inkarda ayak diretmişlerdir". Öyle ki hakka karşı olan bu direnişleri olağanüstü bir kararlılık ve inatla sürmüştür. Bir taraftan da son derece samimiyetsiz bir üslupla elçilerden mucizeler istemeye devam etmişlerdir. Allah pek çok ayetinde inkarcıların bu samimiyetsiz taleplerini şöyle bildirir:
Dediler ki: "Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın.Veya öne sürdüğün gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin.Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız." (İsra Suresi, 90-93)
Kuşkusuz bu zihniyet yalnızca peygamberlerin yaşadığı dönemlerdeki inkarcılara has değildir. Çünkü inkarcı karakter her dönemde aynı karakterdir. Ve bugün de inkarcılar aynı cümleleri sarfetseler de etmeseler de aynı mantığa ve bakış açısına sahiptirler.
Bu insanların ortak ve de en önemli özellikleri vicdansızlıkları ve Kuran'ın ifadesiyle "kalplerinin her türlü duyarlılıktan yoksun" olmasıdır. Zira yukarıda saydıkları mucizeler kendilerine gösterilse de zaten Allah'a iman edecek değillerdir. Allah Kuran'da her türlü mucizeyi görseler de inanmayacaklarını zaten bizlere bildirmiştir. Hatta Allah bir ayetinde melekleri görseler dahi inanmayacaklarını haber verir. Elbette inkarcıların bu direnişi hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Özellikle de hak kendilerine geldikten ve anlatıldıktan sonra inkarda ayak diretenler, ahiret azabının yanı sıra dünyada da belki Allah'a yalvarıp yakarırlar diye azaba uğratılırlar. Ama bu insanların birçoğunun inkardaki inadı ancak cehennemde son bulur. Çünkü dünyada azaba uğramaları dahi onları bu direnişten vazgeçirmez.
Hidayet ehli olmayan bu insanları kimse hakka ve imana ikna edemez. Hiçbir anlatım, hiçbir mucize, hiçbir hak ve bilimsel delil, hiçbir azap bu insanları döndüremez. Çünkü ayette bildirildiği gibi bu insanların "kalpleri taş gibi, hatta daha da katıdır". Onca uyarıp korkutmalar fayda sağlayamaz. Ama etki edecek tek şey vardır ki o da cehennemdir. Allah'ın sonsuz merhametine, lütfuna ve çağrısına karşın inkar ve isyanda direten bu insanlar dünyevi azaplardan sonra bile caymazken, ancak cehennemdeki kahredici azabı görünce düşünüp anlarlar. Ama bunun kendilerine bir faydası olmaz. Sonsuz azabı tadıncaya kadar sayısız fırsatı kaçırmış ve reddetmişlerdir.
Allah'ın yarattığı kullar arasında yalnız müminlere bu duyarlılığı vermesi de çok büyük bir şükür vesilesidir. Müminin kalbi Allah'ın ayetlerine karşı duyarlıdır. Allah bu duyarlılıklarını bir ayetinde şöyle bildirir:
Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 22)
Bunun doğal bir devamı olarak da her rahmani söze, her yaratılış deliline, tüm güzelliklere, sevgiye duyarlıdırlar ve bunların her birinden de çok büyük bir heyecan duyar.
İnkarcıların bu türlü duyarlılıktan yoksun olmaları hayatlarının her anına yansır. Onlar çevrelerindeki zulme ve tüm olumsuzluklara karşı da kayıtsızdırlar. Allah, bir ayetinde yalnız gözlerin değil, sinelerdeki kalplerin de kör olabileceğini haber vererek bu insanların durumlarını bildirmiştir:
"Yer yüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir." (Hac Suresi, 46)
Müminlerin duyarlılığı ise hayatın her anında kendini gösterir. Güzelliklerden zevk aldıkları gibi, her türlü eksikliği ve insanın fıtratına ters düşen, onu rahatsız eden her olayı hemen fark eder ve çözüm getirirler. Vicdanlarının emrettiğini derhal uygularlar. Asla umursuz davranmaz ve kayıtsız kalmazlar. Bu duyarlılıklarına karşılık olarak Allah onlara sonsuza kadar heyecan, şevk ve mutluluk içinde yaşayacakları cennetini vaat eder. İnkar edenler ise asla duyarsız kalamayacakları sonsuz bir azabın içine girerler.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder