NİHAİ HEDEFLERİ: İMAN EDENLERİ İNKARA GERİ DÖNDÜRMEK
Tarihin her döneminde iman eden samimi müslümanlar inkar edenlerin birincil hedefleri olmuşlardır. Samimiyetin, dürüstlüğün, güzel ahlakın, vicdanın, vefanın, sadakatın ve iyiliğin temsilcisi olan müminler, bunların insanlar arasında yaygınlaşmasından rahatsız olan inkarcılar tarafından çok büyük bir tehlike olarak görülmüşler ve her dönemde çok büyük baskılar, eziyetler ve saldırılarla karşı karşıya kalmışlardır. Bunun en açık örneklerini Kuran'da kıssaları bildirilen peygamberlerin hayatlarında görürüz. Her peygamber Allah tarafından elçi olarak gönderildiği kavimler tarafından yalanlanmış, türlü baskılara göğüs germek durumunda kalmış ve türlü iftiralara maruz kalmıştır. Yaptıkları bu baskılara, saldırılara ve iftiralara neden olarak da hep aynı şeyi dile getirmişlerdir: atalarından gördükleri ve öğrendikleri kendi dinlerinin iman edenler tarafından değiştirilmesi.
Kuran'da bu konuda verilen örneklerden biri Hz. Musa'nın Firavun'a yaptığı tebliğ ve bu tebliğ karşısında Firavun'un yaptığı tehdittir. Hz. Musa'nın Allah'ın varlığını, herşeyi yoktan var ettiğini, sonsuz güç ve ilim sahibi olduğunu tebliğ etmesi, onların putperest dinlerinin çarpıklıklarını gözler önüne sermesi ve bunları yaparken son derece güçlü ve kararlı bir tavır göstermesi Firavun'da çok büyük bir korku oluşturmuştur. Firavun'un bu korkusu "Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." (Mümin Suresi, 26) ayetiyle bildirilmektedir. Yani Firavun'un en büyük korkusu şiddetli bir zulüm ve bozgunculuk üzerine kurduğu inkarcı dininin değişmesi, kurulu düzeninin bozulması ve insanların güzel ahlakı inkara tercih etmeleridir. Çünkü Hz. Musa'nın getirdiği bu yeni din onların tüm ahlaksızlıklarını, bozgunculuklarını, sahtekarlıklarını, menfaate dayalı ilişkilerini ve zulüm düzenlerini yasaklamakta ve yerine samimiyeti, adaleti, insanlar arasında eşitliği, dürüstlüğü, güzel ahlakı, iyiliği emretmekteydi. Bu nedenle de Firavun'un tek hedefi Hz. Musa'yı baskı altına almak, tutuklamak, sürmek ve "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın." (Mümin Suresi, 26) ayetinde de bildirildiği gibi öldürmektir.
Aynı zorluklar ve tehditlerle tüm peygamberler karşılaşmıştır. Kuran'da inkarcıların kurdukları bu tuzaklar ayrıntılı olarak tarif edilmektedir. Hz. Nuh Allah'ın dinini tebliğ ettiği için inkar edenler tarafından "…Baskı altına alınıp engellenmişti" (Kamer Suresi, 9), "Hz. Salih'e ve ailesine gece bir baskın" düzenlenmişti (Neml Suresi, 49), Hz. İbrahim "çılgınca yanan ateşe" atılmış (Saffat Suresi, 97), Hz. Lut "şehrinden sürülmek"le (Neml Suresi, 56) tehdit edilmişti. Fakat Allah her zaman inkar edenlerin bu tuzaklarını boşa çıkarmış, onları çok daha büyük bir tuzakla helak etmiştir.
İnkarcıların yukarıda saydığımız bu amaçlarının yanında bir başka önemli hedefleri de müslümanları "kendi dinlerine" geri çevirmektir. Çünkü iman edenlerin oluşturdukları tehlike onların fiziksel özelliklerinden ya da maddi güçlerinden ziyade sadece imanlarından, Allah'ın emir ve tavsiyelerine olan titizliklerinden, tevekküllerinden, kararlılıklarından ve dinin getirdiği güzel ahlaklarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla imanı terk edip, eski hayatlarına geri dönmeleriyle bu tehlike de ortadan kalkacaktır. Aslında inkar edenlerin iman edenlerle bir alıp veremedikleri yoktur, onlar Allah'ın dinine karşı savaş açmışlardır. Hz. Şuayb'a da kavmi aynı şekilde cevap vermiş ve "Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87) diyerek onu kendi taraflarına çekmek istemiş, onun karakterini övmüşlerdir. Eğer kendi dinlerine dönerse tehditlerin, iftiraların, saldırıların bir anda ortadan kalkacağı açıktır.
Dolayısıyla inkar edenlerin tek isteği müslümanların inançlarından vazgeçmeleri, ibadetlerini terk etmeleri, Allah'ın dinini anlatmayı bırakmaları, kısaca aynı inkarcılar gibi olmalarıdır. Yani inkarcıları mutlu edecek olan ve ellerini iman edenlerden çektirecek olan şey fuhuş, zina, rüşvet, dolandırıcılık gibi her türlü haram fiili rahatlıkla yapmaları, Allah'ın emir ve tavsiyelerine uymamaları, Allah'ın adını ağızlarına almamaları, iyiliği emretmeyip kötülükten menetmemeleri ve Kuran ahlakını anlatmak için gayret sarf etmemeleridir. Böylece inkarcılar açısından bir tehlike ortadan kalkacak, kötülerin ittifakına bir kişi daha katılmış olacaktır. Allah "Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız." (Nisa Suresi, 89) ayetinde bu gerçeğe dikkat çekmekte ve müslümanları "Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler" (Ali İmran Suresi, 100) şeklinde uyarmaktadır.
Fakat inkarcıların, Allah'tan korkan, çok güçlü bir imana sahip olan, Kuran ahlakını yaşamakta kararlı olan müminleri kendi dinlerine geri çevirmeleri mümkün değildir. Bu yolda yapacakları her türlü girişim başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkumdur. Belki de bu baskı kıyamete kadar sürecek, fakat iman edenler üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır, çünkü bu Allah'ın bir vaadidir:
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 155-156)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder