HUSUMET HİÇ KİMSEYE BİR ŞEY KAZANDIRMAZ
Toplumdaki huzursuzlukların, kargaşaların, kavgaların hatta savaşların nedenini araştırdığımızda ortak bir noktada birleştiklerini görürüz. Çeşitli sebeplerle ortaya çıkan adavet (kin) ile beraber oluşan husumet yani düşmanlık…
Birbirine husumet besleyen, kin güden, haset içerisinde olan bireylerin oluşturduğu bir toplumda huzurdan bahsetmek elbette ki mümkün değildir. Herkesin kendi çıkarını korumaya çalıştığı, kişisel haklarından vazgeçmediği bir ortamda kin güdülmesi ve düşmanlıkların olması son derece olağandır. Bu sorunu ortadan kaldıracak olansa Kuran ahlakının yaşanması ve bunun yaygınlaştırılmasıdır.
Allah Kuran'da insanlar arasında düşmanlığı tamamen ortadan kaldıracak ve dostlukları pekiştirecek davranışların emredildiği ayetler indirmiştir. Güzel söz söylemek, öfkeyi tutup yenmek, kişisel haklardan karşılıksız feragat etmek, her zaman tevazulu olmak bunlardan birkaçıdır.
Örneğin Allah Al-i İmran suresinde müminlerin öfkelendikleri zaman bunu yendiklerini ve bağışlayıcı olduklarını şöyle bildirmektedir:
"Onlar bollukta da darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardaki haklarından bağışlanma ile vazgeçenlerdir. Allah iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134)
Ayette bildirilen şekilde bir davranış içinde olmak elbette ki husumeti baştan yok edecektir. Öfkelendiği anda bunu dışı vurmak yerine, yenen, kendi hakkını koruma iddiasında olmayan, tevazulu davranan, üstelik tam tersi bir davranış içine girerek karşı tarafın isteklerinin yerine gelmesini sağlayan bir tavır karşısında düşmanlık beslemek elbette ki mümkün değildir. Böyle bir ahlak hem kişinin kendisi hem de diğer kimseler için büyük bir rahatlık olacaktır.
Bir insanın içinde yaşattığı kötülükler öncelikle kendine zarar verir. Örneğin duyduğu kıskançlık hissi, husumet, öfkeli davranmak ve kin gütmek söz konusu kişinin, ruhunda büyük bir huzursuzluk ve sıkıntı yaşamasına sebep olur. Kafasını bu gibi düşüncelerin rahatsız ettiği bir kişinin rahat ve huzurlu olması mümkün değildir.
Nefsi harekete geçiren ve kin duygusunu körükleyense insanın baş düşmanı olan şeytandır. Kuşkusuz şeytanın bu oyunu müminler için fark edilmesi ve bozulması çok kolay olan bir oyundur. Allah'ın beğendiği ve hoşnut olduğu yüksek ahlakı yaşayan müminler şeytanın yönlendirmeye çalıştığı kin ve öfke duygularına kapılmamak için özel bir dikkat sarfederler. Çünkü bunun Allah'ın hoşuna gitmeyen bir davranış olduğunu bilirler.
Şeytan, özellikle iman eden kimseler arasında bir düşmanlık oluşturmak için çaba da sarfedecektir. Ama elbette bundan kurtulmanın yöntemi vardır. Örneğin Bediüzzaman Said Nursi, müminler arasında oluşabilecek düşmanlığın nefsin oyunundan kaynaklandığını belirterek, nefsin ıslahı ile bu problemin ortadan kalkacağını bildirmiştir:
"Adavet etmek istersen kalbindeki adavete adevet et; onun ref'ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-ı nefsine adavet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adavet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen; kafirler, zındıkla çoktur; onlara adavet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete layıktır; öyle de adavet hasleti, herşeyden evvel kendisi adavete layıktır. Eğer hasmını mağlup etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle muhabbet et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder. Zahiren mağlup bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedamet eder; sana dost olur…" (Mektubat, s.289)
Allah iman etsin etmesin her insana doğruyu yanlıştan ayırt edebilmesi için vicdan vermiştir. Vicdanlarını gereği gibi kullanan ve Allah'tan korkarak hareket eden kimseler önlerine çıkan her türlü sorunu kolaylıkla aşarlar. Şeytanın kandırmacalarına kolayca kapılmadıkları için Allah'ın hoşnut olacağı davranışlarda bulunurlar. Hikmetli sözleriyle Bediüzzaman Said Nursi, vicdanı kullanmanın düşmanlık ve kin gütmeyi ortadan kaldıracağına şöyle dikkat çekmektedir:
"Mü'minler mabeyninde husumet ve adavet bir seyyiedir (kötülük, suç). O seyyie içinde, kalb ve ruhu sıkıntılarla boğacak bir azab-ı vicadiniyi, alicenap ruhlara hissettirir." (28. Lem'a, s.63)
Vicdanını kullanan, Allah'tan korkan ve Kuran'a uyan bir mümin kendisine karşı yapılan bir düşmanlık ya da kötü bir hareket karşısında hemen nefsine uyup husumet beslemek yerine, Allah'a sığınıp bağışlamayı tercih edecektir. Çünkü affetmek Allah'ın razı olacağı, husumet ise beğenmeyeceği bir davranıştır.
Başta da belirttiğim gibi, herhangi bir kötülük karşısında hemen kalpte kin beslemek ve o kişiyi cezalandırmak kolay olan yolu seçmektir. Oysa olması gereken; nefsini ıslah ederek, karşısındaki kişiye iyiliği emredip kötülükten men ettikten sonra bağışlama yoluna gitmektir.
Tarih boyunca yaşamış olan peygamberlerin hayatına baktığımızda da onların kendileri ile mücadele eden kişilere karşı böylesine yüksek bir ahlakı yaşadıkları görülecektir. İçinde bulundukları topluluğa dini anlatan her elçi dini yaşamak istemeyen kişilerin ağır eleştiri ve saldırılarına maruz kalmışlar, onların kin ve öfkelerine, şiddetli baskılarına karşı direnmişlerdir. Kendilerine yapılan haksızlığa karşılık peygamberlerin tavrında her zaman güzel bir sabır ve güzel ahlak vardır. Onlar tüm topluma yaşadıkları ve tebliğ ettikleri bu üstün hal ile örnek olmuşlardır.
Müminler Allah'ın sevdiği kullardan olabilmek için hem akıllarını, hem de kalplerini temiz tutarak daima hayır ve hasenat düşünmeye, etraflarına güzellik ve iyilik sunmaya çalışırlar.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder