"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-3-
ÜSTAD BAŞINA GELEN HER OLAYA HAYIR GÖZÜYLE BAKARDI
İnsan dünya hayatında çok rahat, huzurlu, her türlü sıkıntıdan uzak, kusursuz bir hayat ister. Ancak insan hayatı pekçok zorluklarla, nefse zor gelen olaylarla doludur. Bu Allah'ın bir kanunudur. Çünkü insan bu dünyada imtihan edilmektedir. Karşılaştığı zorluklara, kusurlara, sıkıntılara karşı göstereceği güzel ahlak da bu imtihanın bir gereğidir. Sadece dünyaya has olan hastalık, ölüm, sakatlık, yaşlılık, uyku, açlık, yorgunluk, fakirlik, susuzluk gibi zorluklar, insanların denenmesi için bir hikmet üzerine yaratılmış özel olaylardır. İnsan bu zorlukları yaşayarak hem ahireti için eğitilir, hem cennete olan özlemi artar, hem de Allah'a ne kadar muhtaç yaratıldığını daha iyi anlama imkanı bulur. Dolayısıyla dünyaya ait olan her türlü eksiklik ve kusurda bir çok hayırlar gizlidir.
Allah peygamberlerini de hayatları boyunca bir çok zorlukla denemiştir. Hz.İbrahim dinine olan bağlılığı ve putperest dini inkar etmesi nedeniyle, halkının saldırısına uğramıştır. Hz. Yusuf güzel ahlakına duyulan kıskançlık nedeniyle kardeşleri tarafından öldürülmek istenmiş, köle tacirleri tarafından satılmış, uğradığı bir iftiradan dolayı yıllarca hapiste kalmıştır. Hz.Musa yıllarca ölüm tehdidi altında yaşamış, yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalmış, Firavun'un askerleri tarafından öldürülmek için takip edilmiştir. Hz. Lut, Hz.Nuh ve diğer bir çok peygamber yaşadıkları yerlerden sürülmüş, gönderildikleri kavimler tarafından birçok iftiraya uğramış ya da tehdit edilmişlerdir. Elbette Allah dileseydi, peygamberlerine küçük yaşlardan itibaren çok lüks, tehlikesiz ve rahat bir hayat yaşatabilirdi. Ancak bütün bu zor koşullar, onların ne kadar üstün bir ahlaka ve imana sahip olduklarını ispat eden sayısız delil oluşturmuştur. Ayrıca onların ahirette çok üstün bir makama sahip olmalarına imkan sağlamış, Allah'a bağlılıklarını artırmış ve onları insanlara örnek kılmıştır. Görüldüğü gibi Allah tüm bu zorlukları peygamberlerine bir rahmet eseri olarak vermiştir.
Bu nedenle insanların aleyhlerine sandıkları herşeyde aslında büyük bir hayır ve güzellik olduğunu unutmamaları çok önemlidir. Bu gerçeği unutmayan ve her olayda bir hayır arayarak Allah'a tevekkül eden örnek Müslümanlardan biri de Bediüzzaman Said Nursi'dir. Üstad da peygamberlerinkine benzer bir hayat yaşamıştır. İslam dinine ve Allah'a olan bağlılığı nedeniyle hapsedilmiş, yurdundan sürülmüş, iftiraya uğramış, öldürülmek istenmiş, çeşitli çevrelerden tehditler almıştır. Ancak hayatı boyunca yaşadığı tüm bu olayları hayır arayarak değerlendirmiş ve olayların ardında gizlenen hikmetleri düşünerek tevekkül etmiştir. Üstad ne hastalıkları, ne suçsuz yere hapse atılmasını ne de haksız yere iftiraya uğramasını aleyhine görmemiştir. Bunların tümünde kendisi için bir güzellik olduğunu düşünmüştür.
Hepsinin Allah tarafından bir hikmet üzerine kendisine verildiğini ve bu hikmetleri görebilmek için tefekkür ettiğini eserlerinde birçok kez ifade etmiştir. Nitekim Risalelere baktığımızda bir yakınmaya, şikayete ya da olumsuz bir ifadeye rastlamak kesinlikle mümkün değildir. Bediüzzaman her zaman kaderinin Allah tarafından mükemmel yaratıldığını, yapılan zulümlerden gerçekte kendi hayrına döndüğünü, kötülüklerin iyiliğe, zorlukların kolaylığa çevrildiğini ifade etmiştir. Risalelerin her satırında Üstad'ın Allah'a güvenini ve sevgisini görmek mümkündür. Nitekim Bediüzzaman'ın aşağıdaki açıklaması, bir müminin zorluklarda nasıl hayır araması gerektiğini ve Allah'a güvenin nasıl olması gerektiğini gösteren çok güzel bir örnektir.
" Cenab-ı Erhamürrâhimîn'e yüzbin şükür ediyorum ki; ehl-i dünyanın bana ettiği enva'-ı zulmü, enva'-ı rahmete çevirdi. Şöyle ki:
Siyaseti terk ve dünyadan tecerrüd ederek bir dağın mağarasında âhireti düşünmekte iken, ehl-i dünya zulmen beni oradan çıkarıp nefyettiler. Hâlık-ı Rahîm ve Hakîm o nefyi bana bir rahmete çevirdi. Emniyetsiz ve ihlası bozacak esbaba maruz o dağdaki inzivayı; emniyetli, ihlaslı Barla Dağlarındaki halvete çevirdi. Rusya'da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrâhimîn bana Barla'yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaîf vücuduma yüklemedi. Yalnız Barla'da, iki-üç adamda bir vehhamlık vardı. O vehhamlık sebebiyle bana eziyet verildi. Hattâ o dostlarım, güya istirahatımı düşünüyorlar. Halbuki o vehhamlık sebebiyle hem kalbime, hem Kur'anın hizmetine zarar verdiler. Hem ehl-i dünya bütün menfîlere vesika verdiği ve canileri hapisten çıkarıp afvettikleri halde, bana zulüm olarak vermediler. Benim Rabb-ı Rahîmim, beni Kur'anın hizmetinde ziyade istihdam etmek ve Sözler namıyla envâr-ı Kur'aniyeyi bana fazla yazdırmak için, dağdağasız bir surette beni şu gurbette bırakıp, bir büyük merhamete çevirdi. Hem ehl-i dünya, dünyalarına karışabilecek bütün nüfuzlu ve kuvvetli rüesaları ve şeyhleri, kasabalarda ve şehirlerde bırakıp akrabalarıyla beraber herkesle görüşmeye izin verdikleri halde, beni zulmen tecrid etti, bir köye gönderdi. Hiç akraba ve hemşehrilerimi, -bir-iki tanesi müstesna olmak üzere- yanıma gelmeye izin vermedi. Benim Hâlık-ı Rahîmim o tecridi, benim hakkımda bir azîm rahmete çevirdi. Zihnimi safi bırakıp, gıll u gıştan âzade olarak Kur'an-ı Hakîm'in feyzini olduğu gibi almağa vesile etti. Hem ehl-i dünya bidayette, iki sene zarfında iki âdi mektub yazdığımı çok gördü. Hattâ şimdi bile, on veya yirmi günde veya bir ayda bir-iki misafirin sırf âhiret için yanıma gelmesini hoş görmediler, bana zulmettiler. Benim Rabb-ı Rahîmim ve Hâlık-ı Hakîmim o zulmü bana merhamete çevirdi ki, doksan sene manevî bir ömrü kazandıracak şu şuhur-u selâsede, beni bir halvet-i mergubeye ve bir uzlet-i makbuleye koymağa çevirdi. (Mektubat, s.46)
Görüldüğü gibi Üstad hayatı boyunca pekçokzorlukla karşılaşmıştır. Rusya'da esir edilmiş, kendi ülkesinde sürgüne mecbur bırakmış, hapse atılmış, dostlarıyla görüşmekten men edilmiş ve bunun yanısıra bir çok tehlikeyle daha aynı anda karşı karşıya kalmıştır. Bu sayılanlardan tek biri bile sıradan bir insan için çok büyük bir korku ve ümitsizlik sebebiyken, Üstad tüm bu yaşadıklarından dolayı Rahman ve Rahim olan Allah'a sevinç içinde şükretmektedir. Bediüzzaman'ın sadece bu özelliği bile onun ne kadar üstün bir ahlaka sahip olduğunu ve ne kadar değerli bir mümin olduğunu anlamamız için yeterlidir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder