ALLAH ZALİMLERİ SEVMEZ
İnsanları yanılgıya sürükleyen şeylerden biri, yaptıkları taşkınlıklara karşılık Allah'ın kendilerine süre tanıması ve hemen cezalandırmamasıdır. Bu insanlar Allah'ın rızasından uzak bir hayat sürerken kendilerine vadedilen azaptan habersiz değildirler. Ama onlar her yaptıklarının karşılığını hemen akabinde beklerler. Bu açıkça gökten taş yağmasını beklemeleri gibi ilkel bir mantıktır. Böyle bir şey olmadığına göre de "nasıl olsa bir şey olmuyor" düşüncesi ile taşkınlıklarına devam ederler. Oysa bu çok büyük bir aldanış, çok büyük bir akılsızlıktır. Çünkü Allah zulümlerine karşılık bu insanlara süre tanımaktadır. Onları belli bir günün belli bir vaktine kadar ertelemektedir ki, Kuran'da bu ertelemenin "belki dönerler diye" yapıldığı bildirilmiştir.
Ama şunu da unutmamak gerekir ki haddi aşmada ısrarlı olanlar için bu süre hayır değildir. Allah bunu Kuran'da açıkça bildirir ve insanların bu süreyi hayırlı sanmamaları için de onları özellikle uyarır. Kimi insanlar için tanınan bu süre tevbe edip vazgeçmeleri ve hatta hata ve eksiklerini telafi etmeleri için tanınmış bir fırsat olabilir. Ama insanların pek azı böyle bir iman ve şuura sahiptir. Bu azınlık dışında kalanlar ise, bu süre içinde yaptıkları kötülük ve aşırılıklarda sınır tanımazlar. Öyle ki Kuran'da bu kişilerin "söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya" gibi bir üslup kullanacak kadar ileri gittiklerine dikkat çekilir. Ya da benzer şekilde "bize vaad edilen azap ne zamanmış?" diyerek alaylıca ifadeler kullandıkları da bildirilir.
Burada şu noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Kimi insanlar kendilerine Kuran'da bildirilen bu tarz ifadeler hatırlatıldığında konuyu son derece yüzeysel değerlendirmeye eğilimlidirler. Yani kendileri bu tip sözler sarf etmediklerine göre bu konuyla hiç ilgileri yokmuş gibi düşünürler. Oysa bu ifadeler zaten bu sapkın mantığın yansımasına sadece birer örnek olarak verilmiştir. İnsanın böyle bir düşünceye, bakış açısına sahip olduğunun anlaşılması için, mutlaka aynı sözleri sarf etmesi gerekmez. Bir aşırılık yapıp da bir şey olmadığını, karşılıksız kaldığını hatta yanına kar olarak kaldığını düşünüyorsa -farklı sözlerle de ifade edilse- bu da söz konusu sapkın mantığın ta kendisidir.
İnkarcılar Allah'ın kendilerine süre tanımasına aldandıkları gibi bu süre zarfında Allah'ın kendilerine verdiği nimetlere de aldanırlar. Çünkü bakarlar ki yaptıkları kötülüklere karşın hem kendilerine bir şey olmadığı gibi hem de türlü nimetler içinde yaşamaktadırlar. Hatta kimi zaman imtihanın bir gereği olarak içinde yaşadıkları nimetler eksilmediği gibi, mallarında, mülklerinde bir artış, mevkilerinde bir yükselme de olabilir. Allah kendilerine evlatlar, evler, mallar verip onlarla övünmeleri için yol da açabilir. Bu şekilde kişi Allah'ın verdiği bu imkanları O'nun rızası dışında kendi istekleri doğrultusunda kullanırken, aslında kendi hainliğine ve nankörlüğüne kendisi şahit kılınmış olur. Düşüncesine göre o, Allah'ın rızasına ters düşmekte ama Allah kendisini cezalandırmamaktadır. Yani herşey yolunda gibi görünmektedir.
Halbuki bu insan büyük yanılgıya düşmüştür. Gerçekte geçen her dakika her saniye kişinin aleyhine işlemekte ve içinde bulunduğu nimetlerin fazlalığı da günahını, azabını daha da artırmaktadır. Kendisine nimet verilmesinin sırrı budur; azabının daha da artması. Nitekim Allah bu sırrı Kuran'da şöyle haber verir:
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azablandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla. Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Müminun Suresi, 54-56)
Allah korkusundan uzak bir ömür sürenlerin görüp görecekleri nimetler işte en fazla dünya şartlarında olduğu kadardır. Ahirette ise onları sonsuza kadar dinmeyecek acılar ve dayanılmaz bir azap beklemektedir. Çünkü Allah artık intikam alacaktır. Önce Allah'ın emriyle tutuklanıp sorguya çekilecek sonra da haklarında hüküm verilecektir. Allah sonsuz adaletiyle zerre kadar yaptıkları kötülüğü karşılıksız bırakmayacak, gerçekte layık oldukları bir mekan olan cehennemde kendilerine azap edecektir.
Nihayetinde kişi bir ayetin ifadesiyle Allah'ın yaptıklarından gafil olmadığını, küçük büyük her şeyin kaydedildiğini anlar. Allah'ın sonsuz azametini ve adaletini de tüm benliğiyle hisseder. Pişmanlık dolu sözler söyler, sürekli "keşke..." der, yalvarır, af diler, kendisine bir fırsat daha tanınmasını ve dünyaya geri döndürülmesini ister ama hiçbiri kabul görmez. O anda yaşadığı pişmanlık dünyadaki hiçbir pişmanlık hissiyle kıyaslanabilecek gibi değildir. Ama suçu büyüktür; Allah'ın kudretini hakkıyla takdir edememiş, O'na karşı isyankar davranmıştır. Böylece kendisini kendi başına buyruk sanmış, bugünlerle karşılaşacağını da hiç hesaba katmamıştır.
İşte gerçek böyledir. İnsan şunu bilmelidir ki Allah sonsuz adaletli sahibidir. Yapılan hiçbir kötülük asla karşılıksız kalmaz. Yaptıkları, kişinin karşısına kimi zaman dünyada kimi zaman ahirette çıkar ama er ya da geç mutlaka çıkar. Hiçbiri eksik kalmaksızın hepsinin cezasını çeker. Böylece aslında en büyük zulmü ve kötülüğü kendisine yaptığını anlar. Göz açıp kapaması kadar kısa olan dünya hayatında aldanmış, başıboş olmadığını da azabı tadarak öğrenmiştir. Çünkü Allah zalimleri sevmez...
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder