SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
Allah tarafından insanlar için var edilen mevsimler pek çok güzellikleri de beraberlerinde getirir ve insanın önüne sererler. Her mevsimin kendine özgü bir özelliği, bir çekiciliği vardır. Örneğin yaz mevsiminde yetişen bitkilerle kışın yetişenler farklıdır. Açan çiçekler, birbirinden farklı meyveler de buna eklendiğinde çok büyük bir çeşitlilikle karşılaşılır. Bunun dışında mevsimler sayesinde insanlar soğuğu, sıcağı, ılığı, berrak havayla puslu olanı, bunaltıcı güneşle gölgeyi kıyas yapabilir, güzelliklerden daha çok zevk alırlar. Üstelik mevsimlerin etkileri tüm tabiatta aynı anda görülür. Hayvanlardan bitkilere kadar sayısız canlı sanki ortak bir dili konuşuyormuşcasına büyük bir disiplin içinde hareket ederler. Toplu olarak bir değişimi başlatırlar. Üstelik bu düzenin dışına çıkan, zamanı şaşıran ya da geç kalan da olmaz. Doğadaki bu ortak hareket de mevsimlerle beraber gelen güzelliklerden biridir. Mevsimlerin bunlar gibi daha sayısız hikmetleri vardır.
Tabiatın çehresini değiştiren güzelliklerden biri de sonbahardır. Havaların serinlemesi, yaprakların sararıp dökülmesi, çiçeklerin solması ve bitkiler dünyasının adeta bir başkalaşım geçirmesiyle kendini gösteren sonbahar bu maddi özelliklerinin yanı sıra düşünebilen insanların maneviyatına da çok şey katar.
Her şeyden önce tabiattaki bu değişimi hikmet gözüyle izleyen insan bundan çok ders çıkartır. Nasıl ki tabiat ilkbaharda uyanıp, yeşerip, şenlenip adeta diriliyorsa ve ardından sonbahar gelince bütün bu renk cümbüşü yok olup, o dipdiri taptaze tabiat bir anda sararıp soluyorsa, bitkiler kurumaya yapraklar dökülmeye mahkumsa, insan ömrü de aynı şekildedir. İnsan da böyle doğar, büyür, yaşar ve ölür. Gençlik devresi insana adeta hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Kişi öylesine diri, dinamik ve sağlıklıdır ki bunların günün birinde elinden çıkabileceğine ihtimal dahi vermez. Uzun yıllar boyu bunların elinde kalacağını düşünür. Oysa gerçek öyle değildir. Nasıl ki doğanın kanunu; yeşermesi, canlanması, bir müddet bunu koruyup sonra da sararması solması ve nihayet ölümü şeklinde işliyorsa insan hayatı için de aynı kanun geçerlidir. İnsan ömrünün de bir sonbaharı olacaktır. Bu, herkes için kaçınılmaz bir gerçektir.
İşte sonbahara bakıp bunları tefekkür eden insan dünya hayatının geçici olduğunu da fark eder, dünyaya bağlanmaz. Bilir ki onun da gençliği bir gün elinden çıkacaktır, o da yaşlanacaktır. O halde imtihan edilmek için geldiği bu dünyanın geçiciliğine aldanmamalı, Allah'ın kendisinden istediği gibi bir yaşam sürmelidir. Allah Kuran'da dünya hayatının geçiciliğini tabiattaki geçiciliğe benzetmiştir:
"Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu ), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekincilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir." (Hadid Suresi, 20)
Diğer mevsimler gibi sonbaharın da insanlara düşündürdüğü bir başka konu haşirdir. Nasıl ki tüm tabiat Allah tarafından büyük bir sanatla yoktan var ediliyor ve ince ince süsleniyor, ardından da sonbaharla birlikte her şey bir çırpıda yok ediliyorsa aynı şekilde bu dünya hayatı da böyledir. Kainatta büyük bir düzen ve açık bir sanat vardır. Fakat tüm bu harikalıklar Allah'ın dilemesiyle kıyamet günü yok olacaktır. Fakat ardından haşr ile birlikte her şey yeniden var edilecektir. Aynı rengarenk, cıvıl cıvıl doğanın sonbaharla solması, ilkbaharla dirilmesi gibi…bunlar elbette ki Allah'ın gücünün ve sonsuz ilminin göstergeleridir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de haşri mevsimlere benzeterek verdiği örneğinde şöyle der:
"Her kıştan sonra bir bahar,her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşallah." (Hutbe-i Şamiye, s. 32)
Ama elbette tüm bunları ancak çevresine ibret gözüyle bakabilen müminler fark ederler, diğer insanlar ise her şeyin zahirine aldandıkları gibi bunun da zahirine aldanırlar. Sonbaharın gelişi onlar için sıradan bir değişimdir. Oysa kainattaki her şeyi bir hikmet üzerine yaratan Allah, sonbaharı da insanın düşünebilmesi için zahiri ve batını özelliklerle bezemiştir.
Sonbaharın insana düşündürdüğü bu manevi gerçekler dışında bazı zahiri özellikleri de Allah'ın varlığının ve ilminin göstergesidir. Örneğin yaprak dökümü bunlardan biridir. İnsanların günlük yaşamda alıştıkları ve olağan karşıladıkları yaprak dökümü aslında üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken bir olaydır.
Yeryüzündeki tüm ağaçlar sonbahar gelince sanki bir yerden komut almışcasına yapraklarını dökerler. Üstelik bu olay yüzyıllardır bu şekilde olmaktadır. Bu aslında çok düşündürücü bir durumdur. Çünkü bahsettiğimiz varlıklar akıl ve şuur sahibi bir insan topluluğu değil, tüm bunlardan yoksun olan ağaçlardır. Yaprak dökümü olayının detaylarına inildiğinde ve bu durum incelendiğinde bu şaşkınlık daha da artar. Çünkü bitkideki hücrelerin birbirleri ile uyumlu hareketi sonucunda tüm ağaçlar zamanı geldiğinde yapraklarını dökmeye başlarlar. Bu ise Allah'ın üstün yaratışının, ilminin ve tasarımının göstergesidir. Bunu anlayabilmek için bu olayı hikmet gözüyle incelemek gerekir:
Güneş ışığı bitkiler için son derece önemlidir. Ancak sonbaharın gelmesiyle birlikte dünyaya gelen güneş ışığının miktarında belirgin bir azalma olur. Bu azalma bitkide bir takım değişikliklere sebep olur ve ağaç, yapraklarında yaşlanma programını yani diğer bir deyişle yaprak dökümünü başlatır.
Ancak her şey şaşırtıcı bir sistemle işler. Örneğin ağaçlar yapraklarını dökmeden önce, yapraktaki bütün besleyici maddeleri emmeye başlarlar. Amaçları potasyum, fosfat, nitrat gibi maddelerin düşen yapraklarla birlikte yok olmasını engellemektir. Ağacın bunları kolay emebilmesi için bu maddeler ağacın orta kısmında bulunan ilikte depolanırlar. Ağaçların yaptıkları bu işlem, yaprak dökümü olayının sıradan bir olay olmadığını, tersine tam bir tasarım mucizesi olduğunu gösterir.
Ağaçlar aslında yapraklarını dökmeye mecburdurlar, çünkü soğuk havalarda topraktaki su gitgide katılaşır ve emilmesi zorlaşır. Üstelik suyun azalmasına rağmen, yaprağın sürekli terleme yapması da bitki için bir külfettir. Bu yüzden ağaç en isabetli şeyi yapar; kış gelmeden önce yapraklarından kurtulur, böylece su sıkıntısı yaşamamış olur.
Sadece fiziksel bir işlem gibi görünen yaprak dökümü aslında pek çok kimyasal olayın arka arkaya gelmesiyle gerçekleşir.
Yaprak ayasında ışığa duyarlı moleküller vardır. Bunlar sonbaharla birlikte gecelerin uzadığını ve yapraklara gelen güneş ışığının azaldığını fark ederler. İşte bu değişimi algıladıklarında yaprağın yaşlanma programını başlatırlar.
Yapraklardaki yaşlanmanın ilk işaretlerinden biri, klorofilin yıkımının başlamasıdır. Bununla birlikte yaprak güneşten daha az enerji alır ve daha az şeker üretir. Bu arada yapraklarda renk değişimi başlar.
Bir süre sonra klorofilin yıkımını başlatan etilen gazı yaprağın her tarafına yayılır ve yaprak sapının gövdeye bağlandığı bölümde bulunan hücrelerin miktarı artar. Bu hücreler bir süre sonra özel enzimler üretmeye başlarlar. Bununla birlikte giderek artan bu gerginliğe yaprak dayanamaz ve sapın dış tarafından içeriye doğru yarılmaya başlar. Diğer bir deyişle yapraktaki besin üretimi durur ve yaprak sapından kopmaya başlar, yani bütün bu hücreler ölürler. Yaprak gövdeden ayrılmaya başladığı için, iletim borularından özsu alamaz, bu yüzden yaprağın tutunduğu yer ile bağı gittikçe zayıflar. Bu nedenle hafif bir rüzgar bile yaprak sapını koparmaya yeterli olur.
Toprağa düşen ölü yapraklarda, besin maddeleri bulunur. Bu besin maddeleri, mikroorganizmalar tarafından değişime uğratılırlar ve toprağa karışırlar. Ağaçlar da bu maddeleri kökleri aracılığıyla topraktan tekrar besin olarak geri alabilirler.
Görüldüğü gibi tek bir yaprağın düşmesi için birbiriyle bağlantılı birçok olayın gerçekleşmesi gerekmektedir. Hücrelerin güneş ışınlarının azaldığını tespit edebilmeleri, yaprağın düşmesi için gerekli olan tüm enzimlerin uygun zamanda devreye girmeleri, tam sapın kopacağı yerde hücre sayısının artması ve bu yüzden sapın kopmak zorunda kalması, bütün bu işlemlerdeki zamanlamanın kusursuzluğu Allah'ın yaratmasındaki mükemmelliği gösterir.
Allah'ın ilminin büyüklüğü ve sonsuz gücü tabiatın her noktasında karşımıza çıkar. İşte sonbahar geldiğinde sanki komut verilmişcesine büyük bir disiplin olmasının ardındaki asıl sebep budur; Allah'ın dilemesi. Çünkü Allah dilemedikçe tek bir yaprağın düşmesi dahi mümkün değildir. Bu gerçek Kuran'da da şöyle bildirilir:
"... Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır."(Enam Suresi, 59)
İşte düşünebilen, Allah'ın her şeyi hikmetlere binaen yarattığını farkedebilen bir insan için sonbaharda birçok hikmetler vardır. Üstelik sonbaharın düşündürdükleri yalnızca bunlarla da sınırlı değildir. Tefekkür edip, Allah'a yakınlaşmayı dileyen insan daha pek çok hikmetleri fark edebilir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder