İMANA VESİLE OLABİLECEK DÖRT HİS -2
Önceki yazımda ülkemizin yetiştirdiği büyük İslam alimi Said Nursi'nin yukarıdaki sözünden yola çıkarak insanın içinde varolan merak, muhabbet, hırs ve talep hislerinin ne şekilde hayırda ve şerde kullanılabileceği üzerinde durmuştum. Bu hislerden merak ve muhabbetin samimi müminlerde ne şekilde tecelli etmesi gerektiğine değinmiştim. Bu yazımda da hırs ve talebin insanı nasıl yönlendirebileceği üzerinde durmak istiyorum.
Rahmani hırs, kalbe güçlü bir iman verir
İnsan nefsindeki duygulardan biri "hırs"tır. Hırs, insanın bir hedefini gerçekleştirmek için içinde hissettiği şiddetli istektir. Bu nedenle eğer insan hedefini iyi belirleyip hırsını iyi yönlendirmeyi başarırsa o zaman ortaya çok güzel ve faydalı neticeler çıkar. Ancak insanların bir çoğu cahilce hareket eder ve kendilerine ahirette değil, sadece dünyada birşeyler kazandıracaklarını umdukları idealler edinirler. Kimisi bir makam sahibi olmayı hırs haline getirir, bir diğerinin güzel olma konusunda hırsı vardır ve hayatının en önemli konusu güzelliğidir. Kimisi ise zengin olmayı hırs haline getirmiştir. Halbuki bunların tümü geçici olan insana ahiret gününde bir fayda sağlamayan tutkulardır. Bütün ömrünü güzel kalabilmek için harcayan insanın akılsızlığı, kısa süre sonunda toprağın altında çürümeye mahkum bir bedene kendini bağlamasındadır. İnsanın sahip olduğu meslek, makam, mevki ise ölümle birlikte sonsuza kadar yok olacaktır.
Halbuki Allah insanın nefsine hırsı, kendisini ahiret için hazırlaması, güzel ahlakı yaşaması ve Kendi rızasını kazanması için vermiştir. Hırs eğer fıtrata uygun bir şekilde yönlendirilirse, o zaman insan Allah'ın sevgisini kazanmak için içinde şiddetli bir istek duyar. İçinde dini yaşama ve Allah'a yakınlaşma konusunda büyük bir hırs duyan bir insan için ise dünya hayatına ait bütün zorluklar kolaylaşır. Allah rızasını kazanma isteği onu güzel ahlaka yönelteceği için çok kıymetli, çok takva ve çok güzel huylu bir insan olur.
Gönülden talep insana güzellik kazandırır
Birşeyi gönülden arzu edip talep eden insan azmederse istediği şeye kavuşur. İnsanın nefsindeki bu duyguyu iradesiyle yönlendirmesi o kişinin ahireti açısından büyük bir önem taşır. Müslümanların en derin talepleri ise Allah'ın sevdiği kullarından olmak ve sonsuz hayatta O'nun cennetine layık olabilmektir. Bunun dışındaki istek ve arzuların tümü ise fanidir. İnsan talep ettiği şeye kavuşsa bile, mutlaka bunda dünyevi bir kusur veya eksiklik fark edecek, çoğu zaman hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Talep içinde olan insan aynı zamanda çaba içindedir. İstediği şeyi elde edebilmek için sürekli gayret gösterir. Bu gayret onun kalbine şevk ve güç verir. Bu nedenledir ki müminlerin şevki ve heyecanı hiçbir zaman azalmaz veya eksilmez. İnsanların büyük bir kısmı hemen her konuda ilk günkü şevklerini yitirirken, geçen her gün müminlerin şevklerini ve dirençlerini pekiştirir. Çünkü müminler yaşamın her dakikasını Allah'tan güzellik talep etmek, güzel ve hayırlı olana kavuşmayı gönülden arzu etmek için bir fırsat olarak görürler. Ve Allah hayrı ve güzelliği gönülden talep edene hem dünya hayatında hem de ahirette güzellik verir.
Görüldüğü gibi insanın fıtratın olan her his onu hem hayra hem de şerre götürebilecek bir vesiledir. Ancak müminler Allah korkusu ve sevgisiyle sahip oldukları her şey gibi hislerini ve duygularını da hayra vesile olması için kullanırlar.
Bediüzzaman'ın hayatında iman edenler için bu açıdan çok güzel örnekler vardır. Üstadın hayatı hırs, azim ve isteğin hayır amaçlı kullanıldığında nelere kadir olduğunu görmemiz açısından bizlere örnektir. O hayatı boyunca insanları hayra ve iyiliğe davet etmenin pek çok yolunu denemiş, tüm hayatını iyiliği emredip kötülükten menetmek düstüruna vakfetmiştir. Konuşarak, yazarak, anlatarak, mektuplarla, kitaplarla, gizli ve açık her çeşit yöntemle ömrü boyunca Kuran ahlakını yaymıştır. Onun bu ihlaslı çabasının manevi karşılığı olarak, ölümünün üzerinden yarım asıra yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen günümüzde müslümanların sevdiği, güvendiği ve çok saygı duyduğu insanlardan biri olmuştur. Mücadelesiyle asırlar boyunca da anılacaktır.
Üstad Risale-i Nurları çoğu zaman soğuk hücrelerde, yiyecek darlığı içerisinde, dostlarından uzakta yalnız başına, son derece güç koşullar altında yazmıştır. Ancak Üstad'ın hayatını bilmeyen bir insanın bu yazıların böylesine zor koşullar altında yazılmış olduğunu anlayabilmesi hemen hemen imkansızdır. Çünkü Risalelerin her satırında büyük bir sevinç, şevk, kararlılık ve güç hissedilmektedir. Hatta bu his o kadar şiddetlidir ki, Üstad'ın yazılarına yansıyan bu şevkle milyonlarca insan şevklenmiş, bu kararlılıktan yüz binlerce insan İslamı yaşama gücü bulmuştur. Böylesine zor ve sıkıntı verici olan şartlarda Üstad'ın bu derece güçlü ve vakarlı olmasının sebebi bütün kalbiyle Allah'a bağlı ve Allah'a yönelmiş bir insan olmasıdır. Bu nedenle Bediüzzaman gibi değerli bir müslümanın tefekkürleri ve tavsiyeleri bizim için büyük bir nimet ve büyük bir fırsattır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder