DÜNYADA GELEN SESSİZ AZAP
Allah'tan gereği gibi korkmayan insanların en temel özelliklerinden biri samimiyetsiz olmalarıdır. Bunlar hem Allah'a, hem diğer insanlara, hem de kendilerine karşı samimiyetsizdirler. Bu samimiyetsizliğin altında, kalplerinden geçen düşüncelerin kimse tarafından bilinemeyeceği ve dolayısıyla bu düşünceler nedeniyle kimse tarafından sorumlu tutulamayacakları inancı yatar. Gerçekten de hiçbir insan bir başka insanın gerçek düşüncelerini bilemez. Ancak söz konusu kişilerin hesaplayamadıkları birşey vardır; Allah tüm insanların zihinlerinden geçen her türlü düşünceyi, hatta kendilerinin bile farkına varmadıkları bilinçaltlarını bilendir. Bu gerçek Kuran'da şöyle hatırlatılır:
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir. (Mülk Suresi, 13-14)
Mümin ise, yaptığı tüm fiilleri, kalbinden geçen düşünceleri, hatta bilinçaltını dahi Allah'ın bildiğini bilir. Ve buna karşılık olarak da Allah'a karşı son derece saygı dolu bir korku duyar. Yalnız davranışlarında değil, düşüncelerinde de Allah'tan sakınır.
Mümin Allah'ı Kuran ayetleriyle tanır. Ve ayetlerde açıkça belirtilir ki; Allah yapılan hatalara karşı bağışlayıcı olduğu gibi aynı zamanda cezası da şiddetlidir. Bunu bilen mümin Allah'ın yapılan hataları karşılıksız bırakmayacağını da bilir ve Allah'ı gazaplandıran bir tavır göstermekten, Allah'ın kendisini cezalandırmasından korkar. Çünkü ..."Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür"...(Mümin Suresi, 10) ayeti ile insan bu konuda son derece dikkatli olmaya davet edilmiştir.
Öte yandan Allah'ın, yaptıklarından dolayı bir kişiyi ne zaman cezalandıracağını da kimse bilemez. Bu, çoğu insan için bir aldanma konusudur. İşlediği suçtan sonra hayatının doğal akışının devam etmesi; ne sağlığında, ne işinde, ne okulunda, ne de herhangi bir konuda gözle görülür bir kayba uğramaması kişiyi bu yanılgıya sürükler... Nitekim Allah inkarcıların bu gizli mantığını ayetinde şöyle deşifre etmiştir:
"Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya" derler." (Mücadele Suresi, 8)
Oysa belki de Allah kişiye, belirli bir günün belirli bir vaktine kadar süre tanımaktadır. Bu süre ise uzun da olabilir kısa da. Allah insana tanınan süreye Kuran'da pek çok ayetle dikkat çekmiştir:
"De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır…" (Meryem Suresi, 75)
İşte insana tanınan bu süre apaçık bir denemedir ve çoğu insanı yanıltır. Oysa bu zaman zarfında kişinin üzerinde dolaşan bir azap olabilir ki, bu "sessizce gelen bela" muhtemelen o hiç farkında değilken, hatta herşeyin yolunda gittiğini düşünürken ansızın kendisine isabet edebilir. Belki evinde otururken, belki yolda yürürken, belki de uyurken... Allah tarafından gönderilen, fakat henüz kişiye isabet etmemiş muhtemel bir azaptan ayette şöyle bahsedilir:
"Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi." (Kalem Suresi, 19)
İnsanlar Allah'a karşı işledikleri bir günaha, ısrarlasürdürdükleri bir suça karşılık Allah'ın dünyada ne zaman karşılık vereceğini bilemeyecekleri gibi, nasıl ve ne şekilde karşılık vereceğini de bilemezler. Bir başka deyişle, insan Allah'ın azabının hangi yönden geleceğini tahmin edemez. Allah bu bilinmezliğe de Kuran'da dikkat çekmiştir:
Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız. Ben, onlara süre tanıyorum. Elbette benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır. (Kalem Suresi, 44-45)
Halbuki herşey; tüm olaylar, insanlar, insanların kalpleri, sahip olduklarını sandıkları servet, güç ve imkanlar, tüm mekanlar dahası tüm evrenin hakimiyeti ve kaderi Allah'ın elindedir. Ve Allah bu nimetlerin herbirini her an almaya ya da bunlarla insana azap etmeye kadirdir. Gözle görülemeyen bir virüs bile insanın acılar içinde kıvranmasına sebep olabilmektedir. Kişi Allah'ın razı olmadığı bir fiili ya da tavrı sürdürürken daha o an amansız bir hastalık içten içe onu sarıyor ve vücudunun her yerine yayılıyor olabilir. Çok güvendiği malı ve serveti tek bir kıvılcımla yok olabilir, havasına girdiği, kibir ve büyüklenme konusu yaptığı mevkiden ummadığı bir sebeple uzaklaşabilir. Hiçbir insan bunların başına gelmeyeceğine dair garanti altında değildir. Çünkü tüm güç Allah'ındır. İnsanın bu derece acizken ve Allah'a muhtaçken, O'nun rızasına ters düşecek bir şeyde ısrarcı olması olabilecek en büyük akılsızlıktır. Akılsızlık bir yana, büyük bir suçtur ve kuşkusuz her suç gibi ceza gerektirir.
Salih müminlerin farkı da, bu gerçekleri vicdanen hemen fark etmelerinden ve bunun doğal bir sonucu olarak da Allah'tan samimi olarak korkup sakınmalarından doğar.
Öte yandan tüm bunların, yani fiziksel azapların yanısıra Allah insana dünyada yaptıklarının karşılığını manevi azap olarak da tattırabilir. İnsana onulmaz pişmanlıklar, tarifsiz sıkıntılar yaşatabilir. Yine dilese insanın kalbine sıkıntı verecek pek çok sebep yaratır.
Ama baştan bu yana belirttiğimiz gibi bunların her biri kişinin kendi elleriyle takdim ettiklerine birer karşılıktır. Bediüzzaman Said Nursi'nin hikmetli ifadesiyle "Afatlar zaaf-ı imandan neş'et eden hataların neticesidir" (Kastamonu Lahikası, s.13). Elbette Allah kullarına zulüm istemez fakat insanlar nankörlükleri sebebiyle kendi kendilerini azaba sürüklerler ve yine kendi elleriyle bu sonları hazırlarlar. Allah'a karşı gösterdikleri çirkin cesaretin, korkup sakınmamalarının doğal ve adaletli bir sonucudur bu... Yoksa Allah Kuran'da insanlar üzerindeki şefkatini ve adaletini şöyle bildirmiştir:
"Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir." (Nisa Suresi, 147)
"...Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azablandıracak değildir." (Enfal Suresi, 33)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder