ALLAH, KULLARINI HER AN GÖZETLEYİP KORUYANDIR
İnsan doğduğu andan itibaren hayatının devam edebilmesi için çok detaylı şekilde korunmaktadır. Bu koruma hem fiziksel, hem de manevi yönden gerçekleşmektedir. İnsanın doğduğu andan itibaren, güven içinde hareket edebileceği bir ortamdan ihtiyacı olacak oksijene, içeceği suyun özelliklerinden lezzet alacağı ve faydalanacağı yiyeceklere, eksiksiz vücut yapısından, düşünme akletme gibi yeteneklerine kadar her türlü ihtiyacı sağlanmaktadır. İşte insanın yaşayabileceği ortamları yaratan, onun her ihtiyacını düşünen ve bu ihtiyaçlarını gideren, eşsiz nimetlerle ona lütufta bulunan Allah'tır. Allah insanın aklına gelebilecek ihtiyaçlarının yanısıra, hiç düşünmeyeceği ihtiyaçlarını da yaratan ve onları en güzel şekilde karşılayandır.
Dünya her ne kadar mükemmel bir düzen içerisinde yaratılmış olsa da kusursuz değildir. Çünkü Allah insanların nimetin değerini anlamaları, şükretmeleri ve burada söz konusu olan tüm eksikliklerden arınmış cennete karşı bir özlem duymaları için dünyayı kusurlu yaratmıştır. İnsan bu kusurlu dünyada normal şartlarda kendisini koruyamayacağı kadar keskin tehlikelerle karşı karşıyadır, ancak Allah rahmetinden dolayı bu tehlikelerin her birini etkisiz hale getirecek sistemler oluşturarak kullarını korumuştur.
Herşeyden önce dünyanın yüzyıllardır belirli bir düzen içerisinde hiçbir felaketle karşılaşmadan uzayda dönmesi, Allah'ın kullarını kollayıp korumasından kaynaklanmaktadır. Allah bu düzeni belirli doğa kanunlarına bağlayarak sabit bir sistem oluşturmuştur. Normal şartlar altında uzaydan gelebilecek pek çok tehlikeyle karşı karşıya kalabilecek insanı, atmosferin tabakaları ile güvence altına almıştır. Uzay boşluğu içerisinde ilerleyen dünya, her an uzaydan gelen sayısız gökcismine karşı olağanüstü bir koruma altına alınmıştır. Gökyüzündeki yedi katman, bu gök cisimlerinin yeryüzüne ulaşmasını engellemektedir. İnsan ise her an var olan bu tehlikelerle muhatap dahi olmaz. Nitekim dünyanın çevresindeki gök cisimlerine olan uzaklığı ve kavurucu güneş arasındaki mesafe de tam insanın yaşayabileceği orandadır. Çünkü bu mesafenin şu anki uzunluğundan daha fazla olması, dünyanın ve üzerinde yaşayan tüm canlıların bir anda kavrulmasına, daha az olması ise dünyanın buzul çağına girerek yine insan dahil tüm canlıların ölmesine sebep olacaktır. Ne var ki insan, çevresinde her an hazır bekleyen tüm bu tehlikelerden, Allah'ın koruyucu sıfatı sayesinde korunmaktadır. Çünkü insan bu dünyada yaşayabilmek için herhangi bir çaba göstermiş ya da dünya koşullarını yaşam için elverişli hale getirmek için kendisi çaba harcamış değildir. Aksine doğduğu andan itibaren karşısında her türlü nimetin bulunduğu, suyundan, toprağına hatta nefes alabileceği en uygun oksijen oranına kadar herşeyin ince ince tasarlanıp hizmetine sunulduğu bir dünya ile karşılaşmıştır.
Bundan dolayı insanlar bu dünyada hiçbir endişeye kapılmadan güven içerisinde yaşayabilmektedirler. Ancak unutmamak gerekir ki, Allah dilediği anda bu sistemi tamamen bozabilecek güce de sahiptir. Buna rağmen böyle bir durumun gerçekleşmemesi ise, sadece ve sadece Allah'ın gözetiminden ve korumasından kaynaklanmaktadır.
Allah bir başka ayetinde de "Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz." (Nahl Suresi, 81) diyerek insana üzerindeki bu ihtimamı ve korumayı hatırlatmaktadır. Üstelik insan eğer düşünecek olursa, kendisine gelecek olan herhangi bir tehlikeyi ne önceden sezinleme, ne de buna karşı koyup geri çevirme imkanının olmadığını görecektir. Örneğin kimi zaman çok basit bir hastalık dahi insanı aciz bırakabilmekte, en gelişmiş teknolojiler ya da ilaçlar bile tedavi konusunda çaresiz kalabilmektedir. İnsan, Allah dilemediği sürece hiçbir hastalıktan kurtulamaz. Bunun gibi ne zaman geleceği belli olmayan deprem, sel, kasırga ya da hortum gibi doğal afetlerden de onu koruyabilecek hiç kimse yoktur.
Allah kullarını her türlü tehlikelerden, hastalıklardan, kazalardan ve belalardan korumakta ve gözetmektedir. İnsanın başına büyük bir kaza gelebilecek iken gelmemesi ya da yakalandığı ağır bir hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşması, yalnızca Allah'ın kulları üzerindeki şefkati ve merhametinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında insanlar Allah'ın lütfu dolayısıyla, kendisinin göremediği ama her an yanında bulunan özel olarak görevlendirilmiş melekler tarafından da her an korunmaktadırlar. Allah kullarına olan bu ihtimamını Kuran'da şöyle açıklamıştır:
O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar... Ra'd Suresi, 11)
Allah bir başka ayetinde de "De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar." (Ahzab Suresi, 17) diyerek insanı düşünmeye sevk etmekte ve aynı zamanda da uyarmaktadır. Çünkü insanın Allah'ın dışında hiçbir yardımcısı, koruyucusu ve velisi yoktur. Nitekim peygamberler de dualarında, "...Doğrusu benim Rabbim, herşeyi gözetleyip-koruyandır." (Hud Suresi, 57) diyerek bu gerçeği dile getirmekte, Allah'ın koruyuculuğuna sığınmaktadırlar.
Kuran'da Allah'ın gücü karşısındaki aczini ve ancak Allah'ın korumasıyla hayatını sürdürebildiğini unutan insanların durumlarına da yer verilmiştir. Bunun en açık örneklerinden biri olan Hz. Nuh'un oğlu, büyük tufan ile karşılaştığında Allah'tan yardım dilemek yerine, kendisini koruyacağını düşündüğü bir dağa sığınmıştır. Oysa insanı Allah'tan gelen bir afetten yine Allah'tan başka koruyabilecek hiçbir güç, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı yoktur. Kuran'da bu olay şöyle anlatılmaktadır:
"(Oğlu) Dedi ki: "Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur." Dedi ki: "Bugün Allah'ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur." Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu." (Hud Suresi, 43)
Ayette geçen ifadeden de anlaşılacağı gibi, insana Allah'tan başka bir koruyucu yoktur. Bu nedenledir ki Allah bir ayetinde "Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67) sözleriyle müminlere bu gerçeği gözardı etmemelerini hatırlatmıştır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder