MÜMİNLERİN YAŞADIKLARI GERÇEK SADAKAT VE VEFA
Belirli bir yaşa gelmiş her insan destek, vefa, sadakat gibi kavramların ne anlama geldiğini bildiğini ve bunu kendince en iyi uyguladığını düşünür. Oysa Kuran ahlakının yaşanmadığı bir ortamda dostlukların gerçek anlamda sadakat ya da vefa üzerine kurulu olması mümkün değildir. Çünkü güzel ahlakın bir parçası olan bu kavramlar gerçek anlamda ancak Kuran'a uyulduğunda yaşanabilir.
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlardaysa bu kavramların tümü belirli şartlara bağlıdır. Kimi zaman karşısındaki kişinin yakınlık derecesine ya da kendisine verdiği faydaya, kimi zaman dış görünüşe, kimi zaman da zenginlik derecesine göre değişiklik gösteren bu şartları yönlendirense elbetteki kişisel menfaatlerdir. Bunların değişmesi ile birlikte sadakatin ölçüsü değişebilir hatta kişiler arasında var olduğu iddia edilen bağlılık tamamen yok olabilir.
Bunun tam olarak anlaşılabilmesi için toplumdaki örneklere bakmak yeterli olacaktır. Öyle ki kişisel menfaatler ön plana çıktığında dostluk ilişkileri, hatta akrabalık ilişkileri dahi önemini yitirir. Parası olduğu için arkadaşları arasında çok tutulan bir kişi, iflas edip parasını kaybettiğinde bütün dostları tarafından terk edilip yapayalnız kalabilir. Ya da yıllarca çocukları için çalışan, her türlü fedakarlıktan kaçınmayan anne-babalar bir gün kendilerini çocukları tarafından istenmeyen kişiler olarak bulabilir, öz çocukları tarafından zorla kendi evlerinden dahi çıkartılabilirler. Böyle bir ruh haline sahip kişilerin olduğu toplumda çok cüz'i miktarda bile olsa para karşılığında her türlü kötülük yapılabilir. Bu derece çıkar ilişkisine dayalı bir toplumsal hayatta kişiler arasında huzur ve güven duygusunun var olmasından bahsedilmesi ise söz konusu bile olmayacaktır.
Vicdanını arka plana atarak insani yönünü kaybeden ve nefsinin emirlerine uyarak hareket eden insanları Bediüzzaman Said-i Nursi şöyle tanımlamaktadır:
İnsan kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur. (Mesnevi-i Nuriye, s. 179)
Nefsine köle olan yani sadece ve sadece kendi çıkarlarını gözeten kişilerdeki bu davranış bozukluklarının tek nedeni Kuran ahlakından uzak olmalarıdır. Başta da belirttiğim gibi vefa, güvenilirlik gibi kavramlar kayıtsız şartsız bir şekilde, hiçbir karşılık beklemeden ancak Kuran ahlakını yaşayan kişiler tarafından uygulanabilir. Kuran'da ahde vefa, söze sadık olmak, anne babaya sürekli bir saygı ve hürmet gibi davranışlar teşvik edilmektedir. Karşılık beklemeden yalnızca Allah rızası için çalışmak, yapılan iyiliklerin, güzel davranışların sürekli olması Allah'ın ayetlerde emrettiği davranışlardandır. Dolayısıyla dünyadaki amaçları yalnızca Cenab-ı Allah'ı memnun etmek olan müminler dinin menfaatlerinin söz konusu olduğu durumlarda hiçbir şekilde bencil davranmazlar, kendi çıkarlarını gözetip, inandıkları değerleri bir kenara bırakarak sadakatsizlik, vefasızlık yapmazlar. Bu konuda hiçbir istisna da gözetmezler çünkü inananlar yaptıkları her şeyin karşılığını bir gün ahirette alacaklarını bilmektedirler.
Müminlerin sadakat ve vefa gibi duyguları, birbirlerine olan bağlılıkları cahiliye toplumundaki hiçbir arkadaşlık modeli ile kıyaslanamayacak kadar güçlüdür. Hiçbir ortam, hiçbir zorluk ya da baskı bu bağı etkilemez. Örneğin dinin yaşanmadığı toplumlarda sadakatsizlik nedeni olan hastalıklar ya da sakatlanmalar, müminlerin birbirlerine daha da kenetlenmelerine sebebiyet veren fırsatlardır. Böyle durumlarda Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için birbirleri ile adeta yarışırcasına güzel bir ahlak göstererek zor durumdaki mümini rahat ettirmeye çalışırlar. Gösterdikleri güzel ahlakın sınırı ve süresi de yoktur. Bir hafta süren bir hastalıkta da, 10 yıl süren bir hastalıkta da mümin olan bir kimse aynı sabrı, aynı ilgiyi, aynı ince düşünceli tavırları göstermekte karşılıksız bir sabır gösterecektir.
Toplumdaki diğer kişiler için de müminler güvenilir insanlardır
Kuran ahlakını yaşayan müminlerin sadakatleri ve vefaları hayatlarının her anında, çevrelerindeki herkese karşı gösterdikleri bir erdemdir. İş konusunda verilen sözlerde durmak, ahitlerine vefa göstermek, herhangi bir konuda belirlenen süreye sadık olmak gibi özellikleri de müminlerin toplum içinde güvenilir insanlar olduklarının kanıtlarındandır. Gerçek anlamda sadakati ve vefayı yaşamlarının her anında sergileyen müminler bu özellikleri nedeniyle herkes tarafından "emin" yani güvenilir kimseler olarak bilinirler. Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şerifinde "Mümin bütün insanların emin olduğu kimsedir. Müslüman da, müslümanların elinden ve dilinden salim olduğu kimsedir." diye buyururarak müminlerin bu özelliğine dikkat çekmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/154, Enes b. Malik ra.den)
Buradaki en önemli nokta tüm bunları müminlerin güzel ahlaklarının bir gereği olarak hiç düşünmeden, hiç zorlanmadan yapmaları ve bunları yaparken de hiçbir karşılık beklemeden yalnızca Allah'ı hoşnut etmeyi amaçlıyor olmalarıdır. İşte bu kıstas müminlerin karşılaştıkları zorluklar, sıkıntılar ya da baskılar ne olursa olsun güzel ahlak özelliklerinden taviz vermemelerini sağlamaktadır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder