RAMAZAN AYINA GİRERKEN
Yüce Allah'tan dileğimiz mübarek Ramazan ayının, dünyanın dört bir yanında sadece iman ettikleri için zulüm gören, evlerinden, yurtlarından çıkarılan ve türlü zorluklar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan tüm müslümanlara huzur, barış ve bereket getirmesidir. Ramazan ayı insanlar için bir hidayet rehberi ve hak ile batılı birbirinden ayıran Kuran'ı Kerim'in indirildiği bir aydır. İçinde "bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi"nin bulunması, bu ayın manevi değerini daha da artırmaktadır. Bu mübarek ay, müminlerin dini olgunluklarını arttırır, onların daha samimi ve daha ihlaslı birer kul olmalarına vesile olur. Bu ayda tüm dünya müslümanları toplu olarak oruç ibadetlerini yerine getirirken, bir yandan Rablerine için için dua eder, O'ndan günahlarının ve yaptıkları hatalarının affı için bağışlanma dilerler.
Müminler Ramazan ayında Allah'ın ayetlerini uygulamadaki kararlılıklarını, Allah'a olan gönülden teslimiyetlerini ve güzel ahlaklarını oruç ibadetini yerine getirerek, fiili olarak gösterme imkanı bulurlar. Ayrıca, nefsin en önemli özelliklerinden olan sabırsızlığa ve tahammülsüzlüğe verdikleri güçlü karşılıkla da tüm insanlara güzel bir örnek oluştururlar. Onlar, bir ay boyunca Allah'ın Bakara Suresi'nde kendilerine ayrıntılarını bildirdiği şekilde bu değerli ibadeti yerine getirir ve bu dönem içinde Allah'ın kendilerine yasakladıklarından titizlikle uzak dururlar.
Orucun iman edenlerin ahlaklarının güzelleşmesine çok büyük etkisi vardır. Çünkü orucun en önemli özelliklerinden biri insanın nefsini eğitmesi, nefsani isteklerine çok şiddetli bir darbe vurması, enaniyet duygusunu engellemesi ve hem kendisinin hem de çevresindekilerin acizliklerini fark ettirmesidir. Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, bir sözünde orucun insanın nefsini eğitmede çok önemli bir yeri olduğunu şu şekilde ifade eder:
"Ramazan-ı şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir. Abd olduğunu bildirir."
Üstad'ın da ifade etmiş olduğu gibi oruç, nefsani hastalıkların şifasıdır. Bu hastalıklardan korunmanın yolu da güçlü bir Allah korkusu ve derin bir imandır. Allah'a samimi bir kalple yönelen, vicdanının sesini dinleyen bir insanın nefsinin isteklerinin peşinden gitmesi mümkün değildir. İşte bu nedenle oruç ibadetini bir ay boyunca yerine getiren müminler, nefislerinin isteklerine gem vurur, nefsin Allah korkusu ve vicdanla nasıl güçlü bir şekilde kontrol altına alınabildiğini tüm insanlara gösterirler.
Oysa nefis inkar eden insanları tamamen kontrolü altına almıştır. Bu kişilerin kararları, düşünceleri, tepkileri ve tavırları her zaman nefislerinin istediği şekilde olur. Böyle bir insan, en ufak sıkıntıya dahi gelemeyen, zorluklara karşı güçlü bir karakter gösteremeyen, dirençsiz, iradesiz, kendine hakim olmaktan aciz, sabırsız ve tahammülsüz bir ahlaka sahip olurlar. Sabrın, iradenin, kararlılığın, güzel ahlakın ve vicdana uymanın manevi güzelliğinden de mahrum kalır.
Bediüzzaman "Beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacı oruçtur" sözüyle, orucun bu iki belaya karşı en büyük ilaç olduğuna işaret etmektedir. Gerçekten de nefis insana sabrı, tahammülü ve iradeyi zor gösterir. Oysa müminlerin oruç ibadetleri süresinde gösterdikleri sabır, kararlılık ve irade onların güzel ahlaklarının da bir göstergesidir. Bu ahlaka sahip olan bir insan, Ramazan ayında olduğu gibi, günlük hayatında da bir zorluk ya da sıkıntı ile karşılaştığında iradeli davranacak, sabredecek ve güzel ahlakının karşılığını mutlaka alacaktır. Ancak nefsine uyan bir insan sabretmekten, irade göstermek, herhangi bir isteğine ulaşmak için çaba sarf etmekten hoşlanmaz. Sabrın insana kazandırdığı huzurun, güvenin ve mutluluğun farkına varamadığı için, nefsine uymakta direnir. Bu nedenle hayatları tahammülsüzlükler ve sabırsızlıklar içinde sürer gider.
Müminler ise sadece oruç ibadetleri ile sırasında değil, tüm hayatları boyunca sabırlı ve tevekküllüdürler. İman edenlerin Allah'ın emir ve tavsiyelerine uyma konusunda gösterdikleri titizlikleri, her hareketlerinde vicdanlarının sesini dinlemeleri, ahlaklarını güzelleştirme konusundaki çabaları ve samimi duaları bu güzel ahlaklarının bir göstergesidir. Müslümanlar tüm hayatları boyunca gösterecekleri sabrın, hem dünyada hem de ahirette çok büyük hayırlara vesile olacağını bildikleri için, bu güzel ahlak konusunda birbirleriyle adeta bir yarış halindedirler. Allah müminlerin sabır konusundaki bu hayırlı yarışlarını Al-i İmran Suresi'nde şu şekilde bildirmektedir.
"Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz." (Al-i İmran Suresi, 200)
Bediüzzaman da eserlerinde sabretmenin önemi üzerinde durmuş ve "zahiren zahmetler altında rahmetler var" sözüyle sabır gerektiren işlerin altında Allah'tan gelecek çok önemli rahmetler olduğuna dikkat çekmiştir.
Müminler, Bediüzzaman'ın belirttiği gibi, sabır gerektiren bu olayları -ancak zahiren- zahmet olarak ifade ederler. Yoksa bunların tümü inananlar için sabır gösterirken bir yandan da büyük haz duydukları ibadetlerdir. Çünkü güçlü imana sahip insanlar, diğer insanların zorluklar karşısında hissettikleri sıkıntıları, kendileri için bir zahmet olarak yorumlamazlar. Onlar bunların kendilerine Allah'tan bir deneme olarak verildiğinin ve bu zahmetler karşısında gösterdikleri güzel ahlakın, Allah katında çok büyük nimetlere vesile olacağının bilincindedirler. Zahmetler, zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabreden, irade gösteren ve kararlı bir şekilde ibadetlerine devam eden bir müminin Allah katında çok büyük bir ecri vardır. Bu nedenle de kalplerine sabır ve kararlılığın raptetildiği müminler, sabırdan aldıkları ibadet hazzını, aceleciliğe, sabırsızlığa, tahammülsüzlüğe kesinlikle değişmezler. Allah'ın rızasını kazanmak için güzel bir sabırla sabretmeyi isterler ve sabırlarda yarışırlar. Çünkü bu özellikleri onları diğer insanlardan keskin bir çizgi ile ayıran bir mümin vasfıdır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder