ÇEÇEN HALKININ YAŞADIKLARI
21. yüzyılın ilk günlerini yaşadığımız şu dönemde tüm insanlığın hemfikir olduğu konu, geride bıraktığımız yüzyılın savaşlar, felaketler ve soykırımlara sahne olan bir yüzyıl olduğudur. İki büyük dünya savaşının ve daha pek çok bölgesel çatışmaların yaşandığı bu yüzyıl boyunca milyonlarca insan sebepsiz yere hayatını yitirdi, milyonlarcası sakat kalıp yakınlarını kaybetti, evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldı. İhtiyaç içinde olan insanların bir kısmına yardım eli uzandı, bir kısmı ise çok büyük zorluklar içinde hayatını devam ettirmek için çabaladı. Ne yazık ki bazı kişiler çıkarlarını savaşların devam etmesine bağladı ve savunmasız ve zayıf bırakılmış insanlar bu savaşlardan çok büyük zararlar gördü.
Belki bu yaşananlar artık çok gerilerde kaldı diye düşünebilirsiniz. Evet, onlarca ülkenin katıldığı dünya savaşları son buldu, ama hala dünya üzerinde küçük ya da büyük ölçekli pekçok çatışma devam ediyor. Bosna ve Kosova'da yaşananlar çok uzak değil ve oralarda yaşayan insanlar savaşın arkasında bıraktığı kalıcı izleri çok zor silebilecekler. Ve bu arada yeni yüzyıla girerken tüm insanlığın gözleri önünde bir halka karşı insafsız bir soykırım yürütülüyor: Çeçen halkına karşı…
Başta kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve savunmasız halka karşı olmak üzere, tüm Çeçen halkına yönelik devam eden bu insanlık dışı soykırım karşısında ne yazık ki tüm dünya devletleri, insan hakları örgütleri sessiz kalmayı tercih ediyor ya da cılız kınamalarla yetiniyorlar. Hiçkimse bu vahşet karşısında sesini yükseltemiyor, yapılanlara "dur!" diyemiyor. Hergün gazetelerde, televizyonlarda savunmasız insanların bombardıman altında hayatlarını yitirdikleri, kaçacak ya da sığınacak hiçbir yerleri olmadığı için dağlara sığındıkları, Rusların bu zayıf bırakılmış insanlar üzerinde kimyasal silahlar kullandığı, bombardımanın özellikle halkın çoğunlukta olduğu hastaneler, doğumevleri, çarşılar, pazarlar üzerinde yoğunlaştığı ile ilgili haberler çıkıyor. Savaştan kaçıp, sınırı geçmeye çalışan masum halka karşı da askerlerine "vur" yetkisi veren, hatta mülteci konvoylarını bombalayan Rus yönetiminin vurdumduymaz tavrı ise bu vahşete seyirci kalan insanlar üzerinde hiçbir etki yaratmıyor. Tüm bu olanlar karşısında kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapatanlar başlarını öne eğip suskunluklarına devam ediyorlar. Ruslar ise pervasız tutumlarını bu sessizlikten güç alarak şiddetlendiriyorlar. Hedeflerini ise hiç çekinmeden açıkça ilan ediyorlar: "Tek bir Çeçen kalmayıncaya dek!"
Bu yazımda özellikle vurgulamak istediğim ise bu katliamı gerçekleştiren Rusların içinde bulundukları durum. Her türlü ahlaki ve vicdanı duyarlılıktan, insanı insan yapan hasletten, acıma duygusundan, sevgiden, merhametten, şefkatten uzak olan bu insanların içinde bulundukları durumu "dinsizlik" kelimesi çok iyi anlatıyor. Bu vahşi katliamları gözlerini bile kırpmadan yapan bu insanlar yıllar boyunca eğitimini aldıkları komünist ve dinsiz ahlakın birer temsilcisi durumundalar. Çünkü ancak Allah'a inanmayan, Allah'tan korkmayan, ahiret gününün varlığına ve yaptığı herşeyden Allah katında hesaba çekileceğine inanmayan bir insan kundağında bir bebeğin canına kast edebilir, hamile bir kadını en ufak bir vicdani rahatsızlık duymadan öldürebilir, binlerce savunmasız insanın sığındığı bir bölgeye kimyasal bomba atabilir. Çünkü Allah'a inanmayan kişiler için insanın hiçbir önemi yoktur. Dinsiz ahlak, insanı herhangi bir hayvandan farksız görmeyi gerektirir. Bu nedenle sözkonusu anlayışa sahip insanlar için mazlum insanları vahşice katletmek, türlü işkencelerde bulunmak son derece kolaydır.
Dinsizlik kaosu, savaşı, cinayetleri, her türlü ahlaksızlığı ve yozlaşmayı da beraberinde getirir. Dinsiz insanın tüm bu ahlaksızlıkları yapmasını engelleyebilecek, ona dur diyebilecek herhangi bir güç yoktur. Onun için tek hedef kendi çıkarıdır. Bu nedenle de dinsiz Ruslar savunmasız halkı ibadet ederken camide, gece uyurken yatağında, ihtiyaç halindeyken hastanelerde, bakıma muhtaç bebeklerin bulunduğu doğumevlerinde vurabilmektedir. Bu, o kişilerin Allah'tan korkmamalarından ve her türlü vicdani duyarlılıktan uzak olmalarından kaynaklanmaktadır.
Kuran'da örnek olarak verilen Firavun karakteri günümüzde gördüğümüz bu bozguncu ve dinsiz insan örnekleriyle çok büyük benzerlikler göstermektedir. Hz. Musa tarafından kendisine yapılan hatırlatmalara rağmen Allah'ı inkarda direnen, büyüklenen ve zorba bir yönetici olan Firavun da her türlü insani duygudan uzak, savunmasız insanları kolaylıkla öldürten bir kişiydi. Firavun'un halkını en dayanılmaz işkencelere uğrattığı, çocukları öldürttüğü ve türlü zulümler yaptığı Kuran'da bildirilmiştir.
Ancak unutmamak gerekir ki Hz. Musa döneminde Allah inananları Firavun'un neden olduğu zorluk ve sıkıntılarla denemeden geçirmiş, güzel ahlak gösterenleri de hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla yaşatmıştır. Çünkü inananlar için tüm bu sıkıntılar sonsuz ahiret hayatlarında karşılığını alacakları bir güzelliktir. Allah küçük büyük tüm yapılanların karşılığını mutlaka verecektir ve iman edenler de her durumda Allah'ın yardımının yanlarında olduğunu bilirler. Allah her zaman zorlukla beraber bir kolaylık kılmış, inananları da müminlerle desteklemiştir. Dua ise bu zamanda Çeçen kardeşlerimize bizlerin yapabileceği en büyük destektir. Yeryüzündeki tüm iman edenlerin duası Çeçenistan'da çok büyük bir cesaretle ve imanın verdiği güçle kahramanca mücadele eden kardeşlerimizle birliktedir. Allah Nahl Suresi'nde samimi kullarını şöyle müjdeler:
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder