MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
Şu an dünya üzerinde ahlaki açıdan çok büyük bir çöküş yaşanmaktadır. Bunu anlamak için çok uzun araştırmalar yapmaya ya da kitaplar okumaya da gerek yoktur. İnsanın çevresinde olan bitenleri dikkatle izlemesi, insanların yaşamlarını incelemesi, değer yargılarındaki değişimi gözlemlemesi bu dejenerasyonu anlaması için yeterlidir. Aile kavramının eski taşıdığı değeri yitirmesi, cinayetlerin, rüşvetlerin, yolsuzlukların çok büyük bir hızla artması, sevgi, saygı, adalet ve fedakarlık gibi manevi değerlerin rağbet görmemesi ve uyuşturucu, alkol, kumar gibi kötü alışkanlıkların insanlar arasında yaygınlaşması bu dejenerasyonun en önemli işaretleridir.
Özellikle de uyuşturucunun gençler arasında çok büyük bir hızla yayılması toplumların geleceği açısından çok büyük bir tehlike arz etmektedir. Uyuşturucunun en çok rağbet gördüğü yaşların lise çağları olması ise oldukça düşündürücüdür. Ancak bu sonuçları gördükten sonra yapılması gereken şey üzülmek, hayıflanmak ya da sessiz kalmak değil, en kalıcı çözümleri almaktır. Dolayısıyla öncelikle yapılması gereken şey gençleri bu maddeleri kullanmaya iten sebeplerin araştırılması ve bu sebepler ivedilikle ortadan kaldırılmasıdır.
Uyuşturucu bağımlılığın nedenleri ve daha ziyade kimlerin kullandığı araştırıldığında karşımıza çok geniş bir yelpaze çıkmaktadır. Zengin ya da fakir, kültürlü ya da eğitimli her sınıftan insanda -türleri değişse bile- çok yoğun bir bağımlılık gözlemlenmektedir. Demek ki sebepleri maddi konularda değil, manevi eksikliklerde aramak gerekmektedir. İşte bu noktada karşımıza özellikle son yıllarda yaşanan şiddetli ahlaki dejenerasyon ve manevi boşluk karşımıza çıkmaktadır. Dinden ve dinin getirdiği güzel ahlaktan uzaklaşan bir toplumda bu tip alışkanlıkların görülmesi çok normaldır. Çünkü ancak dini kavrayan, Kuran ahlakını yaşayan, manevi olgunluğa erişmiş bir insan bağımlılığın insana verdiği zararları fark eder. Dinden uzaklaşan bir insan ise uyuşturucunun bir çözüm olmadığını, insanı çok büyük bir felakete götürdüğünü fark edemeyecek kadar boşluk içindedir. Dinin getirdiği manevi huzurdan, tevekkülden, güvenden, sevgi, şefkat ve merhametten uzaklaşan insanlar bu maddeleri kullanarak içinde bulundukları manevi boşluğu gidereceklerini zannederler. Ancak bu gerçekte çok büyük bir yanılgıdır ve Kuran ahlakından ve dolayısıyla dinden uzak bir yaşam bu sorunun en büyük müsebbibi olduğunu göstermektedir. Buna bağlı olarak sorunun çözümünde de en etkili yol gençlere Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak, Kuran ahlakını öğretmek, içlerindeki manevi boşluğu gidermenin yollarını göstermek, dünyaya ne için geldiklerini, öldükten sonra nereye gideceklerini, dünyada bulunma amaçlarını onlara anlatmaktır.
Allah insanları Kendisine kulluk etmeleri, güzel ahlakı yaşamaları ve ahirete hazırlanmaları için yaratmıştır. İnsanın dünyada bulunma amacı budur. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Müminun Suresi, 115)
Bu nedenle insan başıboş bir varlık değildir. Allah insanı yaratmış, elçilerine vahyettikleri kitaplarla ona emir ve yasaklarını haber vermiştir. Allah her an işitmekte ve görmektedir. Insan dünya hayatında göstermiş olduğu ahlak ve tavırlardan ötürü ahirette hesap verecektir. Tüm bunların bilincinde olan müminler hayatlarını büyük bir amaç üzere geçirirler. Müminler için boşluğa düşmek gibi birşey sözkonusu değildir. Bilirler ki, dünyada yere düşen tek bir yaprağa kadar, herşey Allah'ın kontrolündedir. Allah'ın kontrolünde gelişen her olayda da mutlaka bir hayır olduğunun, şer gibi gözükse dahi bunda bir güzellik olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle müminleri hiçbir olay üzmez, hiçbir olay endişeye kaptırmaz ve korkutmaz. Allah'a güvenip, dayandıkları için son derece tevekküllü olurlar.
Bu, günlük hayatlarındaki olaylardan, ani gelişen beklenmedik olaylara kadar herşey için geçerlidir. Hastalık, ölüm, maddi imkansızlıklar başta olmak üzere diğer insanları bunalıma iten hiçbir şey müminleri etkilemez. Onlar, dünyada kısa bir süre kalıp, asıl yurtları olan ahirete gideceklerinin farkındadırlar. Bu nedenle dünyada denemeden geçirildiklerini bilir ve sürekli Allah'ın rızasını kazanacak şekilde hareket ederler. Açıkça görüldüğü gibi müminlerin dünyada çok ciddi bir amaçları, beklentileri ve özlemleri vardır. Bu ruh halindeki insanların mutsuzluğa kapılmaları, üzülmeleri ve amaçsızlık içine düşmeleri mevzu bahis olamaz.
Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi gençlerin içine düştükleri bunalımın ve sıkıntının, yaşadıkları karamsar ve çözümsüz ruh halinin ana sebebi Allah'ı ve dini tanımamak yani diğer bir deyişle manevi yönden boşlukta olmaktır. Aksi takdirde istatistiklerde belirtilen sebeplerin hiçbiri kalmayacak, ne yalnızlık, ne sıkıntı, ne herhangi bir korku, ne depresyon ne de kişilik bozukluğu gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla gençlerin pek çok probleminin altında, içinde bulundukları bu manevi boşluk yatmaktadır. Bunun giderilebilmesinin tek yolu ise Kuran ahlakının yaygınlaşmasıdır.
Bu konuyu incelerken düşünülmesi gereken noktalardan biri de bu insanların uyuşturucuyu hangi parayla aldıklarıdır. Tam bağımlı olduklarında bu parayı karşılayabilmek için çoğunlukla herşeyi göze alırlar. Genelde bu tarz bağımlı kişilerin fuhuş yaptıkları, kanunsuz işlere bulaştıkları, her türlü ahlaksızlığa tevessül ettikleri ve hatta hırsızlık yaptıkları bilinmektedir. Bu durumda uyuşturucu yalnızca bedenlerine, zihinlerine zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda onları ahlaki yönden de geri dönüşü zor bir noktaya getirir. Işte tüm bunların çözümü az önce de belirtildiği gibi Kuran ahlakının yaygınlaşmasıyla mümkündür.
Bediüzzaman Said Nursi de gençliğin kurtuluşunu imanda görmüş, özellikle de Allah korkusunun, cehennem endişesinin üzerinde durmuş ve bu konuyla ilgili olarak şunları söylemiştir:
İnsanların hayat-ı içtimaiyesinin medarı olan gençler, delikanlılar, şiddet-i galeyanda olan hissiyatlarını ve ifratkâr bulunan nefis ve hevalarını tecavüzattan ve zulümlerden ve tahribattan durduran ve hayat-ı içtimaiyenin hüsn-ü cereyanını temin eden; yalnız Cehennem fikridir. Yoksa Cehennem endişesi olmazsa "El-hükmü lil-galib" kaidesiyle o sarhoş delikanlılar, hevesatları peşinde bîçare zaîflere, âcizlere, dünyayı Cehenneme çevireceklerdi ve yüksek insaniyeti gayet süflî bir hayvaniyete döndüreceklerdi.
Gerçekten de insanları kötülüklerden alıkoyan en önemli faktör Allah korkusudur. Yaptığı herşeyin hesabını vereceğini bilen ve hesap günü hardal tanesi kadar bir şeyin dahi eksik bırakılmayacağının farkında olan bir insan Allah'ın sınırlarına çok titiz olur ve Allah'ın hoşnut olmayacağını bildiği bir fiilden de şiddetle imtina eder. Yalnızca cehenneme gitme ihtimali dahi bu insanın titizliğini kat kat arttırır. Ancak dinden uzak bir yaşam süren gençler bunu düşünmedikleri gibi gençliklerine de çok güvenirler, günün birinde herkes gibi yaşlanacaklarını ve bunun çok yakın olduğunu düşünmezler. Bu şekilde başıboş bir yaşam sürmelerinde ve bu tarz maddelerde teselli aramalarında bunun etkisi büyüktür. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi de aynı noktaya işaret etmektedir:
Bu gençlerin gençlikleri eğer daimî olsaydı; menfî milliyetle onlara içirdiğiniz şarabın muvakkat bir menfaatı, bir faidesi olurdu. Fakat o gençliğin lezzetli sarhoşluğu; ihtiyarlıkla elemle ayılması ve o tatlı uykunun ihtiyarlık sabahında esefle uyanmasıyla, o şarabın humarı ve sıkıntısı onu çok ağlattıracak ve o lezzetli rü'yanın zevalindeki elem, ona çok hazîn teessüf ettirecek. "Eyvah! Hem gençlik gitti, hem ömür gitti, hem müflis olarak kabre gidiyorum; keşki aklımı başıma alsaydım." dedirecek. Acaba bu taifenin hamiyet-i milliyeden hissesi, az bir zamanda muvakkat bir keyf görmek için, pek uzun bir zamanda teessüfle ağlattırmak mıdır? Yoksa onların saadet-i dünyeviyeleri ve lezzet-i hayatiyeleri; o güzel, şirin gençlik nimetinin şükrünü vermek suretinde, o nimeti sefahet yolunda değil, belki istikamet yolunda sarfetmekle; o fâni gençliği, ibadetle manen ibka etmek ve o gençliğin istikametiyle Dâr-ı Saadette ebedî bir gençlik kazanmakta mıdır? Zerre miktar şuurun varsa söyle!..
Işte toplumdaki pek çok sorunun kökeninde olduğu gibi uyuşturucu madde bağımlısı gençlerin sorununda da asıl problem dinden uzak bir yaşam sürmeleridir. Gençlere verilen materyalist ve dinden uzak eğitim, onların bu durumlarının en önemli nedenlerinden biridir. Başıboşluğun, maneviyattan uzak bir hayatın, dejenerasyonun özendirildiği bir toplumda bu gibi sonuçların ortaya çıkması çok doğaldır. Güzel ahlak, yardımlaşma, fedakarlık, paylaşma, dürüstülük, samimiyet, iffet, namus, haysiyet gibi güzel ahlak özelliklerinin unutulması ise yine Kuran ahlakının gençlere öğretilmemesinden kaynaklanmaktadır. Gençleri insanlıktan çıkaran, beyinlerini uyuşturup düşünmelerini, yeni şeyler üretmelerini, vicdanlarını kullanmalarını engelleyen uyuşturucu, işte bu ahlakın bir sonucudur. Bu nedenle gençlere Kuran'daki güzel ahlak yapısının öğretilmesi gerek kişisel olarak gerekse toplumsal olarak büyük kazançlar sağlayacaktır.
Bugün uyuşturucu ile mücadele adı altında yapılanlar kalıcı birer çözüm olmaktan çok uzaktır. Gençleri zorla, baskıyla uyuşturucudan uzak tutmanın bir sonuç vermeyeceği açıktır. Çünkü bu kişiler hastaneden çıkar çıkmaz aynı şekilde uyuşturucuya tekrar dönmekte, uyuşturucu kaçakçılığı yapan insanlar da hapishaneden çıkar çıkmaz aynı işe tekrar başlamaktadırlar. Bunun nedeni gerekli eğitimin verilmemesi ve yüzeysel çözümlerle sonuç almaya çalışılmasıdır. Oysa önemli olan insanın Allah korkusu, Kuran ahlakı ve irade ile bu bağımlılığı yenmesinin sağlanmasıdır. Eğer bu eğitim gerektiği gibi verilirse, dinin getirdiği güzellikler her türlü manevi boşluğun yerini alacak, insanın manevi dünyasını zenginleştirecek ve iradesini güçlendirecektir. Dolayısıyla tek çözüm dindir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder