ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Her insanın karşısına tüm yaşamı boyunca sabredeceği pek çok konu çıkar. Bunlar kimi zaman günlük yaşamın içinde her an karşılaşılan zorluklardan kaynaklanan problemler olurken kimi zaman da çözümü imkansız gibi gözüken daha önemli konulardaki sıkıntılar da olabilir. Çok acil bir yere yetişmeye çalışırken trafikte sıkışıp kalmak, herhangi bir konuda tam sonuca ulaşacakken terslik çıkması ve o konunun sonuçsuz kalması, çok sevdiği bir eşyayı düşürüp kırmak ya da kaybetmek, bir şeyi almayı unutmak, tedavisi çok zor olan veya mümkün olmayan bir hastalığa yakalanmak ya da bir yakınını kaybetmek bunlardan birkaçıdır.
İman etsin ya da etmesin dünyadaki herkes Allah tarafından özel olarak yaratılan şartlarda denenmektedir. Bu deneme kimi zaman yukarıda örnekleri verilen zorluk ya da sıkıntılarla olabileceği gibi kimi zaman bolluk, zenginlik, şöhret gibi konularda bir nimet artırımı ile de olabilmektedir. Allah insanların dünya hayatında karşılaştıkları bu gibi olaylarının tümünün bir imtihan olarak yaratıldığını Enbiya Suresi'nde şöyle bildirmektedir:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
Ayrıca Allah, dünyanın insanlardan kimin en güzel tavrı göstereceğinin ortaya çıkması için yaratılan bir yer olduğunu da ayetlerinde bildirmiştir.
Bu denemelerin sonucunda kişiler imanlarına göre farklı tepkiler verirler. Aynı olay karşısında iman etmeyen biri feryat edip, "Keşke şöyle yapsaydım, böyle yapmasaydım, neden böyle oldu?" gibi sözler sarfederek umutsuzluğa sürüklenirken, iman eden bir kişi ise aynı olayı çok rahat karşılayarak "Mutlaka bir hayır vardır." diyebilmektedir. Zorluk anları iman edenlerle etmeyenlerin birbirlerinden akla karanın, gece ile gündüzün ayrıldığı gibi ayrıldıkları önemli anlardır.
Tevekkülsüzlük şeytanın bir kandırmacasıdır
İman etmeyenler için zorluk anları huzursuzluk ve kavga dolu ortamların oluşmasına sebebiyet verir. Herhangi bir şekilde, çoğu zaman da sebepsiz yere başlayan sıkıntılar bu kişiler için başka üzüntüleri ve dertleri de beraberinde getirecek ve var olan sıkıntı daha da artacaktır. Ne ilginçtir ki peşpeşe gelen bu sıkıntılar, Kuran ahlakını yaşamayan kişiler tarafından bir süre sonra olağan karşılanmaya başlar ve hayatın bir parçası olarak nitelendirilir. Oysa bu bir kandırmacadır. Şeytan bu kişileri umutsuzluğa sürükleyerek kandırmakta ve gaflete düşürmektedir. Şeytanın etkisiyle dünyadaki herşeyin başıboş geliştiğine inanan bu insanlar başlarına gelenlerden ibret alınması gerektiğini düşünmezler. Herşeyde bir hayır olduğunu farkederek, olaylardaki hikmetlerin görülmesi ve en önemlisi de bunlara sabredilmesi gerektiğini akıllarına bile getirmezler. Sadece başlarına gelenlerden dolayı hayıflanarak, bunlara üzülerek vakit geçirirler ve bu şekilde sıkıntılarını daha da artırarak kendilerine zarar verirler.
Oysa bu hiçbir yararı olmayan bir davranıştır. Çünkü dünya üzerinde şimdiye kadar yaşamış olan bütün insanlar da dahil olmak üzere yaratılmış olan herkesin kaderi Allah katında bellidir. Allah'ın dilemesi dışında hiç kimse hareket edemez, hiçbir olay gerçekleşemez. Yeryüzünde meydana gelen küçük büyük her olay Allah katında yazılıdır. Herşey Allah'ın dilemesiyle gerçekleşir. Bu gerçeğe Kuran'da Allah'tan habersiz "tek bir yaprağın bile düşmeyeceği" (En'am Suresi, 59) ayetiyle de dikkat çekilmiştir.
Dolayısıyla Allah'a iman eden ve O'nun gücünün sınırsızlığını, Allah'ın herşeye güç yetiren olduğunu bilen bir kimse başına gelen ve musibet gibi görünen olaylara dahi hayır gözüyle bakar. Bu sırra vakıf olan kimse için sıkıntı ve üzüntü konusu olacak hiçbir şey kalmaz. Çünkü bu kişi Allah'a olan tevekkülün getirdiği iç huzurunu ve rahatlığı yaşamaktadır.
İşte müminler zorluk anlarının Allah tarafından, sabretmeleri için özel olarak yaratıldığını bilirler. Başlarına gelen herşeyin dünya hayatındaki imtihanlarının bir parçası olduğunu hatırda tutarak güzel bir sabırla sabrettiklerinde sevap kazanacaklarını ve bunların Rableri olan Allah'ın hoşnutluğunu kazanmalarında vesile olacağını da unutmazlar. İman edenlerle etmeyenler arasındaki bu bariz farklılığın en önemli nedenlerinden biri daha önce de belirttiğim gibi müminlerin Allah'a olan içten tevekkülleri ve kalpten bağlılıklarıdır.
Kayıtsız şartsız tevekkül örneği: Bediüzzaman Said Nursi
Allah'a iman eden kişiler için karşılaştıkları zorlukların şiddeti ya da uzunluğu-kısalığı ne olursa olsun fark etmez. Zorluklar bütün ömürleri boyunca sürse de müminler Kuran'da emredilen ahlaka uygun hareket ederek bunlara en güzel şekilde sabır gösterirler. Bu anların samimi iman edenlerle etmeyenleri birbirinden ayırt ettiğini, Allah'la olan içten dostluklarının artması için bir fırsat olduğunu bilirler. Zorluk anlarında gösterdikleri tevekküllü tavrın kıymetdar bir ibadet olduğundan da müminler haberdardırlar.
Üstelik Allah yolunda bir mücadele yürüten müminlerin karşılaştıkları sıkıntılar çoğu zaman diğer insanlardan çok daha zorlu olabilmektedir. İnananlar tarihin her döneminde inkarcıların yoğun baskıları ile karşı karşıya kalmışlardır. Sürgün etme, iftira atma, hapsetme, öldürülme teşebbüsü inkarcıların iman edenleri yollarından çevirmek için kullandıkları yöntemlerden birkaç tanesidir.
Benzer zorlukların tümüne birden sabrederek 30 yıl geçiren büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, bu üstün özelliği ile kayıtsız şartsız Allah'a tevekkül etmenin yakın tarihimizdeki en güzel örneklerinden biridir. Son derece zor şartlarda yaşamaya mecbur bırakılarak, baskı altına alınıp engellenmek istenmesine ve bunun için geçerli hiçbir neden olmamasına rağmen Üstad yaşadıklarını asla sıkıntı olarak dile getirmemiştir. Kendisi hapishanede olmasına rağmen daima yaşadığı olaylarda yakaladığı güzel yönleri anlatarak talebeleri için şevk kaynağı olmuştur. Bediüzzaman Tarihçe-i Hayat'ta olumsuz gözüken şeylerde bile hep hayır ve hikmet yönünün görülmesi gerektiğini "Zahiri musibetler altında ve neticesinde inayet-i İlahiye'nin çok tatlı neticeleri var" diyerek belirtmiştir.
Uzun süreler zorluk içinde ikamet ettiği hapishanelerden "Yusuf Medreseleri" olarak bahseden Bediüzzaman, o mekanlarda yaşadıklarını bir eğitim olarak nitelendirecek kadar her olayda hayır gören bir maneviyat kahramanıdır. İmanın getirdiği manevi kuvvetle, gerçekten de her zorluğu tevekkülle ve teslimiyetle karşılamıştır. Sıkıntıları, hastalıkları, zorlukları bir şer olarak değil, aksine ahiret sevabını kazandıran bir nevi nimet olarak addetmiştir. Aşağıda yer verdiğim sözü de, bu mübarek insanın kendisine yapılan tüm eziyetler karşısında gösterdiği sabrın en güzel ifadelerindendir:
"Aziz, sıddık, sebatkâr ve vefadar kardeşlerim!
…Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir'de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat eylemişler, tâ hiddetimden ve işkencelerine karşı "Artık yeter" dememden bir bahane bulup, zalimane tecavüzlerine bir sebeb göstererek yalanlarını gizlesinler. Ben, hârika bir ihsan-ı İlahî eseri olarak şükrederek sabrediyorum ve etmeğe de karar verdim.
Madem biz kadere teslim olup, bu sıkıntıları "İşlerin en hayırlısı zorlu olanıdır" sırrıyla ziyade sevab kazanmak cihetiyle manevî bir nimet biliyoruz; madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor; ve madem hakkalyakîn derecesinde yakînî bir kat'î kanaatımız var ki: Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır." (Şualar, s. 312)
Bediüzzaman'ın bu güzel ahlakını örnek alan ve sonsuz ahiret hayatı yanında dünyada geçen 20-30 yılın hiçbir öneminin olmadığını bilen, "Sabredenlere ecirlerinin karşılıksız olarak ödeneceği" (Zümer Suresi, 10) ve "..sabredenleri müjdele" ayetlerinden haberdar olan müminler bugün de başlarına gelen her türlü zorluğu, iftirayı, tehdidi ve sıkıntıyı ahiret sevabını kazandıran nimetler olarak kabul etmekte ve tevekkülün rahatlığını ve huzurunu yaşamaktadırlar.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder