BİR MİLLET İÇİN GENÇLERİN ÖNEMİ
Gençlik, bir milletin en önemli manevi varlığıdır. Bu nedenle de her millet, vatanlarını ve yarınlarını emanet edecekleri bu kişileri özenle yetiştirmek ister. Bunda ana etken o milletin sahip olduğu milli ve manevi değerlerin, kültürel hazinelerin ve milli tarihin o kişilere emanet edilecek olmasıdır. Bu kişiler tüm bu emanetlere ehil olabilmeli, atalarından aldıkları mirası özenle koruyabilmelidirler.
Türkiye bu açıdan oldukça avantajlı konumdadır. Zira nüfusunun çok yüksek bir oranı gençlerden oluşmaktadır. Bu, diğer dünya ülkelerine kıyasla eşine ender rastlanan bir durumdur. Ancak bu durum aynı zamanda milletimizin üzerine büyük bir sorumluluk da yüklemektedir. Çünkü bilindiği gibi Türkler şanlı bir geçmişe sahip olan, 3 kıtada hüküm sürmüş, dünyaya yön vermiş, dünyanın en üstün dinini kabul ederek, bu dinle şereflenmiş asil bir millettir. Dinimiz en mükemmel din olmakla beraber çok güzel bir ahlakı da beraberinde getirmektedir. Bütün bu açılardan bakıldığında gençlerimizin iyi yetiştirilmesinin ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Şu açık bir gerçektir ki gençlerin yetiştirilmesinde onlara milli ve manevi değerlerin kazandırılmasının, dinlerinin öğretilmesinin, güzel ahlakın sevdirilmesinin ehemmiyeti büyüktür. Bunlara tam anlamıyla sahip bir gençlik yetiştirilebilirse bu o millet için büyük bir kazanç olacaktır. Zira manevi değerlerini yitirmiş, dinden uzak yaşayan toplumların yapıları incelendiğinde genç nesillerin büyük bir dejenerasyonun içinde oldukları, kimlik bunalımına girmenin de ötesinde, vatan, millet, kardeşlik gibi ulvi değerleri tanımadıkları hemen fark edilir. Bu tür bir gençlikten insani duygularla hareket etmeleri, ülkelerine hizmet etmeleri, vatan için fedakarlık yapmaları elbette ki beklenemez. Nitekim tamamen materyalist zihniyetle yetiştirilen gençlere bakıldığında sahip oldukları nihilist mantığın bir gereği olarak büyük bir bunalımda olduklarıgöze çarpar. Bu gençlerin vatanları uğruna her türlü fedakarlığı göze almaları, ona hizmet uğruna menfaatlerini ikinci plana atmaları, ecdatlarına saygılı olmaları, onların kendilerine bıraktıkları emanete ehil olmaları söz konusu olmaz.
Bunun için yapılması gereken ise her şeyden önce gençliğe dinlerini öğretmek ve manevi değerleri aşılayabilmektir. Nereden geldiğini, nereye gideceğini ve ne için yaşadığını bilen bir kişi elbette ki bunun gereği olarak şuurlu da olur. Bir Yaratıcısı olduğunun farkına varan, O'na hesap vereceğinin bilincinde olan, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu, dünyadayken gösterdiği ahlaka göre ahirette karşılık alacağını bilen, cennet ve cehennemin varlığına kesin olarak iman eden bir gencin ruh hali ve karakteriyle, tesadüflerin eseriyle dünyaya geldiğini düşünen, Yaratıcısı'nı tanımayan, ölümden sonra yaşam olduğunu bilmeyen ve amaçsız yaşayan gencin ruh hali ve karakteri elbetteki bir olmayacaktır. İkisi arasında çok büyük fark olacaktır. Birincisinden milli ve manevi değerlerine sahip çıkması, milli menfaatleri şahsi menfaatlerine tercih etmesi beklenirken ikinci modelden bunu beklemek anlamsız olacaktır. Her millet gelecek nesillerini bunu hesap ederek yetiştirmelidir.
Özellikle Kuran terbiyesi ile yetiştirilen bir gençlik aslında ideal modeli sergileyecektir. Zira Kuran'da her türlü güzel ahlak özelliği anlatıldığı, her türlü sorumluluk aşılandığı ve tüm insani değerler verildiği için bir gencin eğitilmesi için en ideal yol Kuran eğitimidir. Kuran, devlete, millete, aileye bağlılığı aşılayan en önemli kaynaktır. Her şeyden önemlisi Allah'a olan bağlılığı Kuran kazandırmaktadır. Allah'a gönülden bağlı olan, O'nun emir ve yasaklarına titiz olan, Allah'ın kendisini her an işittiğini ve gördüğünü bilen, yaptığı herşey için ahirette hesap vereceğinin şuurunda olan bir insanın ne kendisine ne de çevresine zarar vermesi mevzu bahis olamaz. Kuran'a sıkı sıkı sarılan bir kişinin arzu edilen tüm değerlere sahip olacağında şüphe yoktur. Bu nedenle gençlere ivedilikle Kuran ahlakı kazandırılmalıdır.
Bilindiği gibi gençlik çağları insanların tecrübesiz olduğu ve hayata toz pembe baktıkları bir çağdır. Bu nedenle hataya düşülmesi, yanlış yapılması en muhtemel çağdır. Genelde çoğu insanın yaşamına bakıldığında özellikle bu dönemde pek çok hataya düştükleri görülür. Bu nedenle eğitime, yol gösterilmesine en çok ihtiyaç duyulan çağ da gençlik çağıdır. O dönemde alınan telkinlerin, eğitimlerin etkisi insanın yaşamını şekillendirdiği gibi bir ömür boyu iz bırakacak etkiler meydana getirir. Ama diğer yandan en verimli çağ da yine bu dönemdir. Şayet gençler bu dönemde iyi yönlendirilecek, iyi eğitilecek olursa ve iyi bir rehberin eşliğinde hareket ederlerse en güzel netice alınır. İşte bu bakımdan Kuran'ın rehberliği şarttır. Nitekim Allah bir ayetinde Kuran'ın indiriliş amacını bu şekilde açıklamış ve Kuran'ın bir rehber olarak indirildiğini söylemiştir:
"Sana her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğru yolu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik." (Nahl Suresi, 89)
O halde gençlere verilecek en iyi eğitim Allah'ın rehber olarak indirdiği Kuran ile onlara yol göstermektir. Nitekim tamamen Kuran-ı Kerim'i rehber alarak yaşayan ve ömrünü dini yaşamaya adayan Bediüzzaman da yazmış olduğu Risale-i Nur külliyatında gençlere pek çok öğütler vermiş ve onlara yol göstermiştir. Bilindiği gibi Risale-i Nurların en önemli özelliği aynı zamanda bir Kuran tefsiri niteliğinde olmasıdır.
Bediüzzaman gençlere her fırsatta Kuran-ı Kerim dairesinde yaşamalarını öğütlerken aynı zamanda onlara gençliğin gelip geçici olduğunu, buna güvenmemeleri gerektiğini de hatırlatmış ve bu konudaki tecrübelerini aktarmıştır. Bir eserinde gençlere öğüt vererek onlara gençliğin geçici olduğunu, önemli olanın iman olduğunu ve gençliğin ancak imanla yaşanırsa nimet olduğunu şöyle anlatmıştır:
"Gençlik, eğer ehl-i kalb, ehl-i huzur ve aklı başında ve kalbi yerinde bulunan mü'minlerde olsa, ibadete ve hayrata ve ticaret-i uhreviyeye sarfedilse; en kuvvetli bir vesile-i ticaret ve güzel ve şirin bir vasıta-i hayrattır. Ve o gençlik, vazife-i diniyesini bilip sû'-iistimal etmeyenlere; kıymetdar, zevkli bir nimet-i İlahiyedir. Eğer istikamet, iffet, takva beraber olmazsa çok tehlikeleri var. Taşkınlıklarıyla, saadet-i ebediyesini ve hayat-ı uhreviyesini zedeler, belki hayat-ı dünyeviyesini de berbad eder. Belki bir iki sene gençlik zevkine bedel, ihtiyarlıkta çok seneler gam ve keder çeker... Herşey gibi, elbette gençliğin dahi lezzetleri gidecek. Eğer ibadete ve hayra sarfedilmiş ise; o gençliğin meyveleri onun yerinde bâki kalıp, hayat-ı ebediyede bir gençlik kazanmasın vesile olur." (Lemalar, s.223)
Said Nursi Sözler adlı eserinin 150. sayfasında gençlere bir başka tavsiyede bulunarak, İslam terbiyesinin önemine değinmiş ve yine gençliğin geçici olduğunu hatırlatmıştır:
"Birkaç bîçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır. Bir gün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için tesirli bir ihtar almak isteyen bu gençlere, ben de eskiden Risale-i Nur'dan meded isteyen gençlere dediğim gibi dedim ki: Sizdeki gençlik kat'iyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi' olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarfetseniz, o gençlik manen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebeb olacak." ( Sözler, s.150)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman'ın tavsiyeleri tamamen Kuran doğrultusundadır. Bu samimi öğütler tutulacak olursa elbette ki gençler için bu çok büyük kazanç olacaktır. O halde gençlerin Kuran'a tam anlamıyla bağlı olan ve takvasının üstünlüğüyle herkese örnek olan Said Nursi'nin tavsiyelerini dinlemeleri ve onun öğütlerini tutmaları yerinde olacaktır.
Üstad'ın yukarıda gençlere yönelik yapmış olduğu tavsiyelere bakıldığında hepsinin son derece içten ve samimi olarak söylendiği, hikmetli ve Allah'ın rızasını kazandıracak tavsiyeler olduğu açıktır. Hiç kuşkusuz bu tavsiye ve öğütler doğrultusunda yetiştirilen bir gençlik şayet Kuran ahlakını benimseyip, yaşarsa arzu edilen model yakalanabilecektir. Bu durumda yapılması gereken gençlerin Kuran'a bağlı olmalarını ve Kuran ahlakını yaşamalarını sağlamak. Şuurlu ve şahsiyetli bir gençlik yetiştirmenin yolu buradan geçmektedir. Böyle bir gençliğin milli ve manevi değerlerine sahip çıkacağından, vatanı için her türlü fedakarlığı seve seve yapacağından, her türlü insani değerlere sahip olacağından şüphe yoktur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder