İMAN YOLUNU SEÇMEYENLER, DÜNYADA VE AHİRETTE HÜSRANI SEÇMİŞLERDİR
Cahiliye toplumunda insan Allah'ı gereği gibi kavrayıp takdir edemediği için pekçok korku ve saplantı sahibi olur. Allah'ın mutlak gücünü kavrayamadığından karşılaştığı her olay, duyduğu her söz onun için bir endişe ve sıkıntı sebebidir. Örneğin yeni tanıştığı bir kimseden, hatta yakın bir arkadaşından dahi bir gün bir zarar görebileceğini düşünür.
Nitekim halk arasında kullanılan "en yakın dostuna bile güvenme" sözü cahiliye insanının bu tedirginliğini çok iyi ifade etmektedir. Aynı şekilde deprem, yıldırım, sel gibi doğa olayları, hastalanmak, ihanete uğramak, aldatılmak, ölmek, sakatlanmak, evlenememek, çocuk sahibi olamamak, yaşlanmak ve daha pekçok olay Allah'a tevekkül edemeyen bir kimse için hep korku sebebidir. Elbette ki tek bir ilah olan Allah'a iman etmek ve yalnızca O'na teslim olmak yerine O'ndan başka sahte ilahlar edinen bir kişi yaşam boyu bunlar gibi çok fazla sayıda sıkıntı yaşamak zorundadır. Çünkü bu kişinin memnun edeceği, kalbini kazanacağı, rahat ettireceği pek çok efendisi vardır. Bu nedenle de rahat etmesi, kalben huzur bulması mümkün değildir. Kuran'da cahiliye insanının bu yönü şu örnekle tarif edilmektedir:
"Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar." (Zümer suresi, 29)
Ayette de bildirildiği gibi iman eden insanın tek razı edeceği makam Allah'tır. Bunun için hayatı huzurlu, mutmain ve neşe doludur. Bunun dışında cahiliye insanının hayatını sıkıntıya sokan pek çok ayrıntı vardır. Bunlardan biri de atalardan kalma batıl gelenekler, batıl inançlar ve saplantılardır. İsminden de anlaşıldığı gibi hak olmayan bu inançların hiçbir makul, mantıklı ve geçerli bir temeli ve sebebi yoktur. Bu inançlar, uzun yıllardır, bir nesilden bir sonraki nesile aktarılmış, Allah'ın kitabından bihaber yaşayan ve O'nu gereği gibi takdir edememiş kişilerin sahiplendiği ve yaşamlarının her anına hakim olmuş akıl ve mantık dışı iddialardan ibarettir. Örneğin kişi merdiven altından geçemez, kara kedi gördüğünde yolunu değiştirir, mezarlıkların önünden geçerken başını çevirir, on üç sayısından uzak durmaya çalışır, kötü ve istemediği bir şey duyduğunda tahtaya iki kez vurur, siyah rengi uğursuzluk sayar, ya da bıçak, makas gibi gereçleri başka birine elden veremez… Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Üstelik bu inanç ve saplantılar dünyanın her yerinde, Kuran ruhundan uzak yaşayan insanlar arasında evrensel olarak kabul görmüştür. Bunları yapmadığı takdirde kendisine bir uğursuzluk geleceğine samimi olarak inanır ve gün boyu kötülük ve bela beklentisi içinde tedirgin ve huzursuz yaşar.
İşte bunlar zayıf karakterli, aciz, telkine ve yönlendirmeye açık, muhakemesi zayıf, evhamlı ve moralleri çabuk bozulan kişilerdir. Nitekim Bediüzzaman'ın "Dalalet, insanı maskara ve süfli ve echel yapar" sözü bu kişilerin ruhi yapılarını çok hikmetli olarak özetlemektedir. Oysa insanın dünya hayatında rahat ve huzur bulabilmek için cahiliye inançlarını terk edip saf ve katıksız olan dine, yani Kuran'a dönmesi gerekir. Çünkü Allah Kuran'da; "Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir" (Fussilet Suresi, 42) şeklinde bildirmiştir.
Ancak cahiliye ahlakını yaşayan bir insan gerçekler kendilerine açıkça bildirilmesine rağmen, hak din Kuran'ı ve İslam'ı yaşamak yerine, batıl olan bu inançlara körü körüne, büyük bir irade ve kararlılıkla sahip çıkar. Dinin ve güzel ahlakın gereklerini yapmaya hiçbir şekilde yanaşmamasına rağmen, batıl inançlarına büyük bir sebat ve titizlik ile bağlı olur. Her bir kuralını itina ile uygular. Taktığı muskanın ya da tahtaya iki kez vurmanın kendisini belalardan koruyacağını düşünür, onlardan yardım bekler. Oysa Allah Hac Suresi 62. ayetinde "İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, yücedir, büyüktür" buyurmaktadır. Tapılacak, boyun eğilecek tek varlık, yeri, göğü ve ikisi arasındaki her şeyi yaratan, Rabbimizdir.
Gafil olarak yaşayan bu insanların düştükleri en önemli hataları başlarına gelen olayların tesadüfler sonucu gerçekleştiğine inanmalarıdır. Oysa Kuran'da da bildirildiği üzere, tek bir yaprağın kımıldaması dahi Allah'ın izni ve bilgisi dışında gerçekleşemez. Zarar ve menfaat yalnızca Allah'ın iradesindedir. Ne merdiven, ne mezarlıklar, ne sayılar veya renkler, ne muskalar ne de insanın karşılaştığı olumlu veya olumsuz bir olay Allah'ın çizdiği kaderin dışında oluşamaz. Her olayı, an ve an yaratan Allah'tır. Her şey Allah'ın kontrolünde ve idaresindedir. Hiçbir batıl inanç unsurunun Allah'tan bağımsız bir gücü yoktur. Bu inançlar insana gelecek bir zararı ne erteleyebilir, ne de öne alabilir. Bunların her biri, insan daha doğmadan önce, annesi, büyükbabası doğmadan önce, bundan milyonlarca, milyarlarca yıl önce Allah katında belirlenmiştir. İnsanın başına gelen her olay Allah'ın takdiriyledir.
Ancak insan Allah'tan gafil olunca batıla dayanarak türettiği bu korkuları oluşturarak, kendi eliyle kendine zorluk ve sıkıntı oluşturur. Bediüzzaman Said Nursi'nin de belirttiği üzere "Vahdette nihayetsiz kolaylık, dalalette ve şirkte hadsiz müşkilat vardır." İşte insan dalalet yolunu seçerken tüm bu zorlukları, sıkıntıları, belaları da seçmiş olur. İnsana dünyada ve ahirette huzur getirecek, onu felaha kavuşturacak olan yalnızca Allah'a samimi kalple ve ihlasla iman etmektir. Bunun dışında batıl bir yol arayan daima hüsrana uğrar.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder