İNSANLARI RİSALE-İ NURLAR'DAN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN ÖNE SÜRÜLEN BİR İDDİAYA CEVAP
Bediüzzaman'ın Kur'an hizmetini ve insanlara İslamiyet'i anlatmasını engellemek amacıyla pek çok yöntem denenmiştir. Bunlardan bir tanesi de Risale-i Nurlar'a olan ilgiyi ve arzuyu azaltmaktır. Çünkü Üstad'ı yaklaşık 30 sene boyunca tecrit ederek büyük kitlelere İslamiyet'i anlatmasını engelleyebileceklerini düşünenler, Risaleler'in halkın üzerinde bıraktığı etki karşısında şaşkınlığa düşmüşlerdir. Bediüzzaman içinde yaşamak zorunda bırakıldığı tüm zor koşullara rağmen, dini tebliğ hizmetine tefekkürlerini yazılı hale getirip, bunları talebelerine ve oradan da diğer insanlara ulaştırarak devam etmiştir.
Bu durum tüm dikkatlerin Üstad'ın eserlerine çevrilmesine neden olmuş ve dine karşı mücadele içinde olan çevreler Üstad'ın bu yazılar vesilesiyle insanlara ulaşmasını engellemeye çalışmışlardır. Bunun için de Risaleler'in basılmasını ve dağıtılmasını engellemek için defalarca mahkemelere başvurmuşlardır. Ancak Risaleler'e yönelik açılan davalarda bu eserlerin içeriğinde hiçbir suç unsuru bulunamamış ve sözkonusu çevreler bu yolla Risaleler'in yayılmasını engellemekte muvaffak olamamışlardır.
Bu durum söz konusu çevrelerin farklı yöntemlere başvurmalarına neden olmuştur. Halkı Risaleler'den uzak tutmak için çeşitli iddialar ortaya atılmaya başlanmıştır. Bu iddialardan birisi de, "insanların Allah'ı bilmek ve tanımak için böyle eserlere ihtiyacı olmadığı", "isteyenin zaten bu eserler olmadan da dinini yaşayabileceği" yönündeki iddialardır. Bu şekilde bir mantık yürütmeyle Risaleler'e olan ilginin azalması hedeflenmiştir. Ancak bu sözler bir gün Üstad'ın da kulağına gelmiş ve Üstad bu olayı Emirdağ Lahikası'nda şu şekilde anlatmıştır:
"Şimdi İstanbul'da -daha dehşetli bir fikirde- anarşi fikirli küfr-ü mutlaka düşmüş bir kısım münafıklar, Risale-i Nur gibi, ekmek ve suya ihtiyaç derecesinde herkesin muhtaç olduğu imanî hakikatlarına ihtiyacı düşürmek desisesiyle diyorlar ki: 'Her millet, herkes Allah'ı bilir. Onu, daha yeni ders almağa ihtiyacımız çok yok' diye mukabele etmek istiyorlar."
Bu günümüzde de zaman zaman dile getirilen ve insanların Allah'a gerçek bir imanla bağlanmasını engellemek isteyenlerin ortaya attığı iddialardan biridir. Bugün de hala pek çok insana "herkesin Allah'ın varlığını bildiği ve bunu anlayabilmek için çeşitli kitaplar okumaya, Allah'ın varlığının delillerini öğrenip anlatmaya ve bu konularda İslam alimlerinin nasihatlerine kulak vermeye ihtiyaç olmadığı" telkini verilmektedir. Böylece bir şekilde insanların Allah'ı tanıması, O'na yaklaşması, kalbinde Allah'a ve dine karşı bir sevgi oluşması ve insanların bu vesile ile gerçek imanı elde etmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Nitekim bu iddianın etkisi altında kalan bazı insanlar genellikle Allah'ı anmak ve dinden bahbetmek istemez, "Ben zaten Müslümanım, Allah'ın varlığını da biliyorum, bunları dinlemeye ihtiyacım yok" gibi bir bahaneyle sözü kapamak isterler.
Halbuki bu oyuna gelmemek herkesin kendi ahireti açısından büyük bir önem taşımaktadır. Nitekim Üstad bu konunun önemini talebelerine şu cümlelerle açıklamıştır:
"Halbuki Allah'ı bilmek, bütün kâinata ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz'î ve küllî herşey onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat'î iman etmek ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve "Lâ ilahe illallah" kelime-i kudsiyesine, hakikatlarına iman etmek, kalben tasdik etmekle olur. Yoksa "Bir Allah var" deyip, bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara isnad etmek, hâşâ hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci' tanımak ve herşeyin yanında hazır irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini ve peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette Allah'a iman hakikatı onda yoktur. Belki küfr-ü mutlaktaki manevî cehennemin dünyevî tazibinden kendini bir derece teselliye almak için o sözleri söyler. Evet inkâr etmemek başkadır, iman etmek bütün bütün başkadır."
Üstad'ın dediği gibi "Allah'ı inkar etmemek ve Allah'a iman etmek" çok farklı kavramlardır. Allah'ın varlığı o kadar açık ve nettir ki, varlığının delillerini görmemek ve anlamamak imkansızdır. İnsanın gözünün önünde, tüm evreni yaratan büyük bir gücün varlığıını tasdik eden sayısız delil vardır. Bu nedenle artık, Allah'ı inkar eden insanların Allah'ın varlığını anlayamadıklarından değil, sadece ideolojik sebeplerden dolayı böyle bir iddiada bulunduklarını herkes bilmektedir.
Dolayısıyla bir insanın Allah'ın varlığını kabul etmesiyle, Allah'a iman etmesi çok farklı iki olaydır. Allah'a iman Allah'a kalben bağlı olmak, O'nu yeryüzündeki herşeyden ve herkesten daha fazla sevmek ve azabından sakınmak, kudretinin büyüklüğünü kavramak ve emirlerini yerine getirmek ve ancak Allah'ı ve O'nu dost edinenleri dost edinmeyi gerektirir. Ancak bir çok insan inkar edenlerin yaşadığı hayattan farklı bir hayat yaşamadıkları halde sadece "Müslümanım" demekle kendilierinin de dindar olduklarını öne sürmekte ve bu iddialarının kendilerini ahiret günü azaptan koruyacaklarını sanmaktadırlar. Ancak kuşkusuz gerçek iman bu değildir.
İşte bu nedenle Üstad da, insanların kalbinde gerçek bir iman oluşması için onlara Allah'ı daha iyi tanıyabilecekleri, Rablerine karşı kalplerinde sevgi ve dostluk duygusunu oluşturacak ve dine bağlanacakları bir eser vermiştir. Ne var ki bu eserin insanları İslama yönelteceğini fark eden bir kısım çevreler, kimsenin Allah'ı gereği gibi takdir edebilmek için böyle bir esere ihtiyacı olmadığını sözünü yaymış ve böylece insanları Risaleler'den uzaklaştırmaya çalışmıştır. Ancak bunda bir başarı elde edememiş ve Risaleler o zamandan beri hiçbir kesintiye uğramadan insanların imanlarına vesile olmaya devam etmişlerdir. Sadece Allah'ı bilmekle yetinen yüzbinlerce insan Üstad'ın samimi tefekkürlerini okuyarak gerçek bir imana sahip olmuşlardır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder