ESAS OLAN UYGULAMAKTIR
Pek çok insanın içinde bulunduğu önemli bir yanılgı vardır: Kuran'ı okumalarının yeterli olacağını zannederler. Oysa doğru olan, Kuran'da okunan her ayetin hayatın her anında uygulanmasıdır.
Hatta bu yanılgı içinde yaşayan insanlar, bir müslümanın nasıl olması gerektiğini uzun uzun anlatır, herkese nasihatte bulunurlar. Ancak yine çok önemli bir gerçeği unuturlar: anlattıklarını kendilerinin de uygulamaları gerektiğini. Bir insan ne kadar güzel konuşursa konuşsun, ne kadar hikmetli şeyler anlatırsa anlatsın, bu anlattıklarını uygulamadığı sürece konuşmasının bir değeri olmaz. Ayrıca, karşı tarafta da beklediği etkiyi uyandıramaz. Ancak anlattığı şeyleri aynı zamanda da uygulayan, hal ile de gösteren kişi diğer insanlara da doğal olarak halini yansıtır. Hali ile Allah'ın dinini tebliğ eder.
Allah Kuran'da müminleri şöyle uyarır:
"Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?" (Bakara Suresi, 44)
Dikkat edilirse, Cenab-ı Allah'ın bu ayette uyardığı kimseler Kuran'ı okuyan ve insanlara iyiliği emreden kişilerdir. Bir insanın sadece Kuran'I okuyup anlatmanın ahireti için yeterli olacağını zannetmesi ayette de Allah'ın bildirdiği gibi akılsızlıktır.
İnsanın nefsini tembelliğe iten bir başka tehlike de, topluca elde edilen başarılardan her insanın kendine pay çıkarması ve bununla yetinip sevinmesidir. Oysa elde edilen bir başarıyı takdir etmek, bu başarıyı elde eden kişilerin yakınında bulunmak, ahiret günü bir insana umduğu şekilde yarar sağlamayabilir. Vicdanlı bir insan, böyle bir durumda, "benim bu başarıda katkım nedir?" diye düşünür. Eğer elinden daha fazlası geliyorsa hiç duraksamadan uygular. En fazla hayır işleyen, Allah (c.c.)'a, dine, devletine ve milletine en fazla hayır getiren kişinin amellerine bakar. Daha fazlasını yapmak için niyet eder. İşte gerçek müminler bu şekilde "hayırlarda yarışıp öne geçerler". Her insanın işlediği hayır aslında kendi lehine döner, ahirette sonsuz bir güzellik bulur:
"Kim inkar ederse, artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar." (Rum Suresi, 44)
Allah (c.c.)'ın ayette bildirdiği gibi herkes salih amellerde bulunarak cennetteki kendi yerlerini hazırlarken kişinin kendisinin harekete geçmemesi ve sadece olanları takdir etmekle yetinmesi, kendi kendini kandırması olacaktır, ki böyle bir avunmanın sonu hüsranla biter.
İnsanın bir yanılgısı da vicdanının emrettiklerini ertelemesidir. Bir insan salih amellerde bulunmaya, malını Allah yolunda kullanmaya ve daha pek çok şeye karar vermiş olabilir, ama malını elinde tuttuğu ve infak etmediği sürece ve salih amel için oturduğu yerden kalkıp harekete geçmediği sürece bu kararı zaten gerçek anlamda bir karar olmayacaktır. Böyle insanlar sadece kendilerini kandırırlar.
Kısaca, Allah'ın dini, vicdanın emrettiklerini uygulamayı gerektirir. Sadece konuşanlar, sadece niyet edenler ve Kuran'ı sadece okuyanlar ama yaşamayanlar, ahirette beklemedikleri bir sonla karşılaşabilirler.
GÜZEL AHLAKIN TEMELİ: İMAN
İnsanların çoğu her fırsatta güzel ahlaka, gerçek sevgiye, dostluğa ve sadakate olan özlemlerini dile getirirler. Ama içinde yaşadıkları cahiliye sistemi içinde bu mümkün değildir. Çünkü güzel ahlak göstermek ancak Allah'tan korkmakla ve O'nun emirlerine kesin olarak boyun eğmekle mümkün olabilir. Bir insanın güzel ahlaka sahip olması ve bunu kararlılıkla sürdürebilmesi, güçlü bir Allah sevgisi ile beraber ahirete, hesap ve ceza gününe olan imanla mümkün olabilir. Allah'a hesap vereceğini unutmuş bir insanın dürüstlük göstermesi, insanlara fedakarlıkta bulunması için hiçbir neden yoktur. Böyle bir insanın ahlakını, yalnızca kişisel hırsları ve çıkarları şekillendirir ve ancak kendi menfaatleri gerektirirse güzel bir tavır sergiler. Bu bakış açısının doğal bir sonucu olarak da kişinin kendi çıkarları uğruna yapmayacağı şey yoktur. Allah'tan korkmadığı ve herhangi bir karşılık alacağını düşünmediği için haddi aşmada hiçbir sınır tanımaz.
Ancak, Allah'tan korkan kişi O'nun sınırlarını korumaya karşı derin bir hassasiyet içinde olur. Allah'a karşı en ufak bir kusurda bulunmak istemez. Her an Allah'ın hoşnutluğunu arayarak güzel ahlak gösterir.
Dinsiz toplumların ahlaklarının da bozuk olduğu bilinen bir gerçektir. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Nitekim kavimlerini uyaran peygamberler, onları hep güzel ahlaka davet etmişlerdi. Bu kavimlerde ölçüyü ve tartıyı eksik tutanlar, eşçinseller, haksızlıkla başkasının malını kendi malına katmaya çalışanlar, zavallılara zulümde bulunanlar ve daha niceleri bulunmaktaydı. Bu insanların her biri ahlaksızlığı dünyada sahip olacakları bir menfaat için yapıyorlardı. Ancak tek beklediği karşılık Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti olan bir müslüman bunlardan hiçbirinin yanına asla yaklaşmaz. Allah'ın her an kendisini gördüğünü, işittiğini bilir. Hesap gününde utanmaktan şiddetle çekinir.
Korkup-sakınan bu müminler için Allah Kuran'da şöyle müjde verir:
"De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir." (Ali İmran Suresi, 15)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder