DİNİ YAŞAMANIN GETİRDİĞİ GÜZELLİKLER
Yaşamını tam anlamıyla Kuran ahlakına, emir ve tavsiyelere göre düzenleyen bir insanla dini yaşamayan bir insanın hayatı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Dini yaşayan bir insanın hayatı pek çok güzelliklerle ve kolaylıklarla doludur. Ancak dini tanımayan bir insana şeytan "dini yaşadığı takdirde pek çok güzellikten, zevkten mahrum olacağı" yönünde şüphe ve kuruntular verir. Böylece insanların dini yaşamasını engellemek, dinden uzak kalmalarını sağlamak ister. Ama elbette ki bu doğru değildir. Şayet dinin getirdiği güzellikler bilinirse, şeytanın da bu oyunu bozulmuş olur. Bu nedenle bu güzellikleri görebilmek ve göremeyenlere de açıklamak gerekir.
Herşeyden önce Allah insanlara vicdan gibi büyük bir nimet vermiştir. Vicdan ile Allah insanlara doğruyu ve yanlışı ayırt etme imkanı tanımıştır. Kuran ahlakı insanın yaratılışına uygun olduğu için, aksi durumda vicdanında büyük sıkıntılar hissedecek, gerçek huzur ve güveni asla yaşamayacaktır. İnsan her ne kadar vicdanının sesini bastırmaya, kendisini kandırmaya çalışsa da içten içe doğru yolun Kuran yolu olduğunu bilir. Bu nedenle dini yaşamadığı sürece aslında içten içe bir vicdan azabı çeker. Kimi zaman bunun farkında olur, kimi zaman ise düşünmemeye, aklına getirmemeye çalışır. Bu sıkıntı dini yaşamaya başlayıncaya kadar devam eder. İnsanların büyük bir bölümü bu sıkıntının adını bir türlü koyamaz, yaşamlarındaki bu olumsuzluğun, eksikliğin ve boşluğun neden kaynaklandığını anlayamazlar. Oysa bunun sebebi yaratılışlarına aykırı hareket ediyor olmalarıdır.
Müminler ise tam tersine vicdanlarına uygun ve Allah'ın razı olacağı şekilde davrandıkları için daima huzurlu ve güven içindedirler. Dinden uzak bir yaşam süren insanların sıkıntılarını, olumsuzluklarını hiç bilmezler. İmanın, tevekkülün, sabrın, sadakatin, itidalin, samimiyetin zevkini ve konforunu yaşarlar. Bu güveni ve huzuru onların kalplerine koyan Allah'tır. Kuran'da bu gerçek şöyle ifade edilir:
"Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur..." (Fetih Suresi, 4)
Dini yaşamanın getirdiği nimetlerin başında hiç şüphesiz Allah'ın rızasını ve sonsuz cennetini kazanmak gelmektedir. Allah kendi emir ve tavsiyelerine uyulduğu, Kuran'da koymuş olduğu sınırlara riayet edildiği takdirde insanlara içinde sonsuza dek kalmak üzere cennet nimetlerini vaat etmektedir. Allah'ın vaadinden dönmeyeceği ise Kuran'da da belirtilen kat'i bir gerçektir. Şu halde dini yaşayan bir insan, hayatının her anında cennete girme umudu ve neşesiyle yaşar. Her geçen an, her geçen gün onu cennete yaklaştırdığı için bu sevinci daha da artar. Diğer insanların sıkıntılı ve karamsar ruh halleri dindar insanda kesinlikle olmaz. Bu bakımdan cennet neşesi dinin getirdiği güzelliklerden biridir. Cennetin kendisi ise en büyük nimetlerdendir. Bu gerçeğe Kuran'da da dikkat çekilmiştir:
"Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır." (Nisa Suresi, 13-14)
Dinin insana kazandırdığı güzelliklerden biri de "tevekkül"dür. Mümin başına nasıl bir olay gelirse gelsin, daima bunu hayır ve güzellik olarak değerlendirir. Söz konusu olay zahiren ters ya da olumsuz gibi gözükse, fiziksel ya da maddi bir kayba neden olsa dahi mümin yine de tevekküllü olur. Sözgelimi aniden bir yakınını kaybetse ya da sakatlansa, büyük bir maddi kayba uğrasa, yaptığı tüm planlar bozulsa dahi durum değişmez. Çünkü iman sahibi bir insan bilir ki yeryüzündeki hiçbir olay Allah'ın izni olmaksızın gerçekleşmez, O'nun izni olmaksızın bir yaprak dahi düşmez. Ve iman eden insan yine bilir ki Allah mümin kulları için daima hayır diler. Mümin için Allah'tan gelen herşeyde bir güzellik, bir hayır ve bir bereket vardır. Dolayısıyla iman eden bir insanın yaşamı boyunca hüzne kapıldığı, karamsarlaştığı, endişelendiği, korktuğu an olmaz. İşte bu durum imanın güzelliğini kavrayamamış ve inkarda direnen bir insan için anlaşılması imkansız bir durumdur. Çünkü bu ahlaktaki bir insanın yaşamının her anı bu güzellikler içinde geçer. Bu da o kişinin fiziksel olarak yıpranmamasına, yaşlanmamasına, sağlığını korumasına, manevi olarak da dinç ve huzurlu olmasına vesile olur. Tevekkülsüzlük, iman etmeyen bir kişi için çok büyük bir azaptır. Çünkü iman etmediği sürece bir insanın bu konforu ve rahatlığı yaşaması mümkün değildir.
Dini yaşamayan insanların en büyük tutkusu dünya hayatıdır. Bilindiği gibi Allah dünya hayatında insanlara verdiği ya da onlardan eksilttiği nimetlerle onları denemektedir. Zaten dünya insanlar için bir sınav yeridir. Dünyadaki tüm güzellikler, nimetler geçicidir ve hepsi yok olmaya mahkumdur. Asıl hayat sonsuz ahiret hayatıdır. Örneğin gençlik ve sağlık bir insan çok büyük nimetlerdir, ancak tüm insanlar yaşlanmaya, ölmeye mahkumdurlar. Güzel bitkiler, çiçekler, meyveler ve sebzeler de kısa bir zaman içinde solar, tadlarını kaybeder, çürür ve zamanla yok olurlar. En güzel kıyafetler, evler, arabalar, eşyalar eskimeye, yıpranmaya ve zamanla demode olmaya mecburdur. Ama şayet bir insan tek yaşamın dünyada olduğunu düşünüyor, ölümle birlikte yok olacağına inanıyor ve sonsuz ahiret hayatının varlığına inanmıyorsa bu kişi hayatının her anında hüsrana uğramaya mahkumdur. Çünkü her bir nimetin elinden çıktığını gördükçe üzülecek, karamsarlığa kapılacak ve sıkıntılı ruh halinden çıkamayacaktır. Buna karşılık iman eden bir kişi dünyada karşısına çıkan bütün güzelliklerin kendisini denemek için Allah tarafından yaratıldığını bilir ve bunlara gerektiği kadar değer verir. Çok büyük nimetler içinde olması onu şımarık bir tavır içine sürüklemediği gibi, nimetlerin elinden çıkmasıyla da üzüntü duymaz. Ancak bu sırrı anlamak da yalnızca iman edenlere mahsus bir nimettir.
Dini yaşamanın insana kazandırdığı hayır ve güzellikler saymakla bitmez. Yukarıda kısaca saydıklarım ilk anda akla gelen güzelliklerden sadece birkaçıdır. Bu nedenle iman edenler sahip oldukları bu ayrıcalıkları ve güzellikleri düşünüp şevklenmeli, Rablerine şükretmelidirler. Bunlar yalnızca müminlere özgü nimetlerdir ve iman etmek dışında hiçbir yolla elde edilemezler.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder