DUA ASIL YURDA GİDEN BİR YOLDUR
Bediüzzaman Said Nursi; "Bu dünya ebedi kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenab-ı Hakkın ebedi ve sermedi olan "Darüsselam" menziline davetlisi olan mahlukatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur." (Mesnevi-i Nuriye, s.39) sözleriyle dünya hayatının geçici bir yurt olduğunu ve sadece ahiret yolunda bir basamak olduğunu vurgulamaktadır.
İman edenler işte bu gerçeğin yani dünyanın asıl yurt olan ahiret için bir hazırlık yeri olduğunu bilirler ve buna göre hareket ederler. Bu sebeple dünyada kaldıkları sürenin kısalığı ya da uzunluğu, bu sırada ne gibi ortamlarda bulundukları ya da sıkıntı ya da büyük bir rahatlık içinde olmaları gibi konular iman eden kimseler için ikinci dereceden öneme sahip konulardır. Onlar için asıl önemli olan yaptıklarının Allah katından umdukları karşılığıdır.
İman etmeyenler içinse dünya, sonunun ne zaman geleceği belli olmayan, sadece günlerini, saatlerini geçirdikleri bir yerdir. Bu insanların dünyada geçirdikleri sürenin sonucunda ise bir beklentileri yoktur; tek amaçları dünyevi mutluluklar, çıkarlar elde etmektir. Dolayısıyla dünyadan ayrılacakları, ahirete geçecekleri zaman için bir hazırlık yapmazlar. Oysa bu son derece büyük ve hayati bir aldanmadır. Çünkü Allah ayetlerde ölümün varlığını, dünya hayatının sadece bir oyun ve oyalanmadan ibaret olan geçici bir yurt olduğunu, bu nedenle dünyanın ihtişamlı süslerine kanmamak gerektiğini bildirmektedir. İşte bu gerçeklerden haberdar olmayan ya da haberdar olduğu halde umursamayan kimseler büyük bir kayba uğrayacaklardır.
Nasıl ki bir toplantıya yetişmeye çalışan bir işadamı yolda gördüğü bir mağazanın vitrinine bakarak oyalanmaz ya da yavaş yavaş yürüyerek vakit kaybetmez. Üniversite sınavının yapıldığı yere yetişmeye çalışan bir öğrencinin de herhangi bir yerde oyalanması, yolda gördüğü kişilerle durup uzun uzun sohbet etmesi söz konusu değildir. Hasta taşıyan bir aracın şoförünün yolda çay içmek için durması da mümkün değildir. İşte dünya hayatı da böylesine acele hareket edilmesi, ahiret hayatına hazırlık yapmak için çıkan her fırsatın değerlendirilip, gereksiz oyalanmalardan kaçınılması gereken bir imtihan yeridir. Bediüzzaman Said Nursi, dünya hayatına gereği kadar değer vermenin önemini şöyle ifade etmektedir:
"Dünya bir misafirhanedir. İnsan onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lazım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir. En ehem ve elzem işler, takdim edilecektir." (Sözler, s.277)
Üstad'ın da bildirdiği bu sırdan haberdar olan kişiler dünyada karşılaştıkları olaylarla denendiklerini bilirler ve herşeye gereği kadar önem verirler. Yalnız burada denenme denildiğinde akla yalnızca felaket, hastalık ya da başarısızlık gibi olaylar gelmemelidir. Bunların yanısıra insanın sahip olduğu mallar, güzellik, mevki ya da şöhrette oluşan artma da bir denemedir. Bu nedenle zorluklara sabretmenin yanısıra nimetler karşısında şımarmamak ve güzel ahlaklı olmaktan taviz vermemek de asıl yurda giden yolda insanın kazanç sağlayacağı davranışlardandır.
Sonsuzluğun yanında son derece kısa olan dünya hayatının hakkının verilebilmesi için her anın çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Geçen her saniye kişi kendisini sorgulamalı, her an neyi neden yaptığını unutmamalıdır. Bediüzzaman Said Nursi de "Her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni alemin kapısıdır. Herkesin, her günde, şu alemden mahsus bir alemi var. Hem o alemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tabiidir." (Sözler, s.283) sözleriyle her yeni günün insan için bir fırsat olduğunu vurgulamıştır.
Allah'ın ve ahiretin varlığına iman eden kimseler dünyada yaşadıkları hayatın ne anlama geldiğinden ve kendilerine yüklenen büyük sorumluluktan haberdardırlar. Dünyada yaptıkları işler; sonsuzlukta nasıl bir durumda, ne gibi bir konumda olacaklarını, nasıl bir karşılık alacaklarını belirleyecektir. Bu nedenle iman edenler son derece titiz bir şekilde Allah'ın emirlerini yerine getirmeye çalışırlar. Bunun karşılığı olarak da Allah onları hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla yaşatır. Üstad ayetlerde bildirilen bu sırrı şu hikmetli sözleriyle açıklamıştır:
"Eğer insan, enaniyetine istinad edip hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek derd-i maişet (geçim sıkıntısı) içinde muvakkat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde boğulur, gider. Ona verilen bütün cihazat ve alat ve letaif, ondan şikayet ederek haşirde onun aleyhinde şehadet edeceklerdir ve davacı olacaklardır.
Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zat-ı Kerim'in izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarfetse, öyle geniş bir daire içinde uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder. Sonra ala-yı illiyyine (en yüksek mertebeye) kadar gidebilir." (Sözler, s.338)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder