İYİLİKLER DE, KÖTÜLÜKLER DE ÖLÜM İLE BİRLİKTE YOK OLMAZ
Kıyamet saatinin ve ahiretteki hesap gününün varlığından gafil olan pek çok insan, yaşamı boyunca dünyanın yaratılış amacı üzerinde dikkatle düşünmekten şiddetle kaçınır. Bu nedenle de dünya hayatının varlığını sadece yüzeysel olarak değerlendirir ve sürekli kendini aldatır. Onlar için dünya hayatı yalnızca bir oyun ve eğlence konusu, tutkulu bir oyalanma, bir süs, aralarında bir övünme süresi, mal ve çocuklarda bir çoğalma tutkusudur. (Hadid Suresi, 20)
Bu nedenle ömürleri boyunca dünya üzerinde ne isterlerse yapabileceklerini, hiçbir sınır yada kural tanımadan zamanlarını geçirebileceklerini düşünürler. Dünyayı ve kendilerini bir yaratan olduğunu ve dünya üzerinde geçirdikleri her anın, yaptıkları her işin mutlaka hesabını bir gün vereceklerini akıllarına getirmezler. Kuran'da belirtildiği gibi, "Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır." (Rum Suresi, 7)
Allah'ın ayette de belirttiği gibi insanların büyük çoğunluğu ahiretten yana gafildirler. Bu gaflet onların son derece çarpık ve sapkın inanışlar geliştirmelerine neden olur. Ahiretin varlığına inanmayan veya bugünün yaklaşarak gelmekte olduğunu unutan insanlar ölümü bir çeşit "kurtuluş" olarak algılarlar. Bu insanlar ölümü sadece hayatlarının son bulduğu bir an olarak değil, aynı zamanda yaptıkları iyi yada kötü herşeyin de son noktası olarak düşünürler. Diğer bir deyişle ölümle birlikte dünyada yaptıkları işlerin hepsini bir daha hiç kimseye hesabını vermeyecek şekilde geride bırakacaklarına inanırlar. Sorumsuzca yaşadıkları hayatın, işledikleri kötülüklerin, söyledikleri yalanların, yaptıkları adaletsizliklerin, bencilliklerinin, vefasızlıklarının bir daha hiç karşılarına çıkmayacağını sanırlar. Allah'ın onları ilk defa yoktan yarattığı gibi, çürüyüp toprak olduktan sonra, bir kez daha inşa edip dünyada sürdükleri yaşamın hesabını soracağına hiç ihtimal vermezler. Bu insanlar bütün gerçeğin sadece yaşamakta oldukları bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia edip "ölürüz ve yaşarız, bizler diriltilecekler değiliz" diyenlerdir. (Müminun Suresi, 37)
Nitekim yaşamları boyunca inkarı imana tercih etmelerinin, Allah'ın ayetlerini inkar konusunda çirkin bir cesaret içinde olmalarının, Allah'ın gönderdiği dine ait hiçbir şeyi kabule yanaşmamalarının temelinde de bu inançları yatmaktadır. Ölümü herşeyi silip atan bir son olarak düşünen insanlar için nefislerinin kendilerine emrettiği kötülükten sakınmalarını gerektirecek hiçbir unsur yoktur. Eğer ölüm insanın yapıp ettiklerini geride bırakacağı ve işlediği herşeyden onu sonsuza dek kurtaracak bir sonsa, o zaman insanların sınır tanımaksızın fitnenin, fesadın içine girmesini, herşeyden çok kendi heva ve hevesini düşünmesini, nefsinin istediği her türlü hainliği, zalimliği ve kötülüğü yapmasını ne engelleyebilir?
Oysa Allah'ın dünya için takdir etmiş olduğu beden zamanla çürüyüp giderken, Allah'ın kendi ruhundan üflediği ruh hiçbir zaman yok olmaz. Dünyada yapılanların hesabının verileceği ve sonrasında sonsuz yaşamın başlayacağı ahirette, her insan tüm yapıp ettikleriyle hesap verir. Allah'a iman etmediği, fitneye kucak açtığı, fesadın yaygınlaştırılmasına yardımcı olduğu, harama eğilim gösterdiği ve işlediği her türlü iyi yada kötü iş için Allah'a hesap verir. Dünya hayatı boyunca kendisine yapılan tüm uyarılardan ve bu uyarılara verdiği cevaplardan sorumlu tutulur. Dünyadayken "Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" (Secde Suresi, 10) diyenler, ölümle birlikte herşeyin sona ermediğini, bilakis asıl hayatın başladığını büyük bir şaşkınlıkla fark ederler. Bu günüyle karşılaşmayı ummayanlar büyük bir aldanış içinde olduklarını anlarlar, çünkü bugün artık herkes için görüş gücü keskindir. Bediüzzaman Said Nursi de, "Eyvah! Aldandık. Şu dünya hayatını sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu geçici hayat, bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgar gibi uçar, gider" sözleriyle yaratılışın amacını ölümle birlikte fark edip, artık geri dönüşü olmayanların pişmanlıklarını dile getirmiştir.
Öte yandan dünya hayatı boyunca bu günüyle karşılaşacağına iman eden, salih ameller işleyip Allah'ın rızasından ayrılmayan inananlar ise yaptıkları herşeyin karşılığını hazır olarak sonsuz cennet mekanında bulurlar. Allah'ı razı etmek için işledikleri her salih ameli, yaptıkları fedakarlıkları, gösterdikleri sabır ve güzel ahlakı ve ahiret için hazırladıkları büyük küçük her azığı yanlarında bulurlar. Dünya hayatı boyunca sabırlarını, itidallerini, insaniyetlerini, merhametlerini, tevazularını, adaletlerini ve güzel ahlaklarını ne kadar titizlikle korumuşlarsa, alacakları karşılık da o kadar büyük olur. İmam-ı Gazali'nin de belirttiği gibi bugün müslümanlar ölümle birlikte "ne iyiliklerin ne de kötülüklerin yok olmadığını" aksine bunların ruhta tamamıyla muhafaza edildiğini görmüşlerdir:
"Sen sakın ilim ve imanın ölümle senden ayrılacaklarını sanma. Ölüm ilim yerini asla yıkamaz. Ölüm bir yokluk değil ki, sen yok olduğun zaman fesatlarının yok olacağını sanasın. Bilakis ölümün manası ruhun bedenden, tekrar ona iade edinceye kadar ilişkisini kesmektedir. Ruh bedenden ayrıldığı zaman ölümden evvel ilim ve cehd'den ne gibi sıfatlara sahib idi ise aynı sıfatları muhafaza eder."
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder