"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-12-
BEDİÜZZAMAN'IN İHLASI
Peygamberler ve salih müminler hayatları boyunca İnşirah Suresi'nin 8. ayetinde bildirilen "...yalnızca Rabbine rağbet et" emri gereği hareket ederler. Bu ise bir insanın tek dost ve yardımcı olarak Allah'ı görmesi, yalnızca O'nun rızasını araması demektir.
Böyle ihlaslı bir insan için Allah'ın kendisini beğenmesi, kendisinden hoşnut olması yegane amaçtır. Bu nedenle tüm hayatını Allah'ın belirlediği kıstaslara göre düzenler, O'nun emir ve yasaklarına göre hareket eder. Diğer insanların rızası, hoşnutluğu bu kişi için önemli değildir. Yalnızca Allah kendisinden razı olsun, gerekirse bütün dünya kendisine karşı olsun, bu kişi için bunun bir önemi yoktur. Önemli olan, tek dost ve velisi olan Allah'ın kendisinden hoşnut olmasıdır. Böyle bir insan kimin ne düşündüğünün, kimin ne söylediğinin, diğer insanların kendisini nasıl değerlendirdiklerinin kaygısını duymaz. Yalnızca Allah'ın ondan razı olması ve yalnızca Allah'ın onu sevmesi yeterlidir.
Allah'a rağbet eden bir insan yalnızca Allah'a güvenir, çünkü Allah'ın izni dışında tek bir yaprağın dahi düşmediğini bilir. Bundan dolayı herhangi bir olayda yardım istenecek tek mercinin Allah olduğunun farkındadır. O'nu veli edinmiştir, Allah'ın dışında dayanılacak, yardım istenecek başka hiç kimseye, hiçbir şeye ve hiçbir güce ihtiyaç duymaz. Bu, gerçek anlamda bir güvendir. Buna sahip olan bir insan hayatı boyunca başına gelen olaylarda tek bir an dahi olsa endişeye kapılmaz, üzülmez, sıkılmaz. Çünkü dünyada meydana gelen her olayın Allah'ın izniyle gerçekleştiğinin farkındadır.
Yalnızca Allah'a rağbet eden ihlaslı bir insanda, Allah'a karşı katıksız bir sevgi ve mutlak bir teslimiyet vardır. Böyle bir insan Allah'ın kendisi için yaratmış olduğu kaderden kalben razıdır. Bilir ki hayatı boyunca karşılaştığı her olay, küçük büyük herşey bir kitapta kayıtlıdır. Bu nedenle, karşılaştığı olayları bu gerçeğin bilincinde değerlendirir ve Rabbimizin yaratmış olduğu her ayrıntıda bir güzellik arar. Kaderdeki her olayın mutlaka bir hayır olmak üzere Allah tarafından yaratıldığına kesin olarak iman eder. Bu bilinçte olduğundan, onun için yaşadıkleri mutlaka güzeldir. Ne geçmişte yaşadıklarından, ne de halihazırda başına gelen olaylardan yakınma, rahatsızlık duyma, hoşnutsuz olma gibi bir hataya düşmez.
İşte Bediüzzaman, bahsettiğimiz bu ihlası yaşayan, hayatının her döneminde bu konuda örnek olduğu gibi eserleri ile de insanların samimiyete yönelmelerine vesile olan bir insandır. Onun samimiyeti kitaplarını okuyan herkesde çok büyük bir etki uyandırmaktadır. Bunun yanısıra hayatından aktarılan olaylar da insanlarda büyük bir heyecana ve şevke vesile olmaktadır. Örneğin Üstad'ın ihlasla göğüslediği zorluklar, yaptığı fedakarlıklar, ulaştığı başarılar Müslümanları doğal olarak ihlasa teşvik etmekte ve belki de pek çok insanın yeniden samimiyete niyet etmesine vesile olmaktadır. Bir talebesi Bediüzzaman'ı şu şekilde anlatmaktadır:
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Barla'da sekiz sene kadar kalmıştır. Ekseri zamanlarını kırlarda, bağ ve bahçelerde geçiriyordu. İki-üç saat kadar uzaklıktaki tenha dağlara veya bağlara çekilir, Nur Risalelerini te'lif eder; bir taraftan da te'lif ettiği risaleler Isparta ve havâlisinde el yazısiyle istinsah edilip kendisine gönderildiğinde bunları tashih ederdi. Bir gün içinde; hem tashihat yapar, hem gidip gelme dört-beş saat süren yerlere yaya olarak gider, hem aynı günün üç dört saatini te'lifata hasreder ve hem de, çok zaman yemeğini kendisi hazırlardı. O zamanlarda kırk yerde, risaleler, Risale-i Nura müştak ilk talebeler tarafından el yazısiyle çoğaltılıyordu. Üstad bu kitabları sırtına yüklenir; dağ, bağ veya kırlara kadar gider, orada tashihini yapar, evine gelirdi. Nefye mahkûm edilerek, zamanın en dehşetli zulmüne mâruz bırakılmış ve kimse ile görüşmesine müsaade edilmemişti. Fakat o, bu yokluk içinde tükenmez bir varlığa kavuşmuştu. Çünki o, Âlem-i İslâm ve insaniyeti tenvir ve irşad edecek Kur'andan gelen iman hakikatlarını te'lif ediyor ve aynı zamanda neşrediyordu. Bütün meşgalesini, te'lif etmekte olduğu eserlere hasretmişti. Bir gün gelecek bu eserler Anadolu'ya yayılacak, Âlem-i İslâm merkezlerine gidecek, ehl-i siyasetin nazar-ı dikkatini celbedecek ve o zaman, Âlem-i İslâmın asırlardır bayrakdarlığını yapmış bir millet içerisinde yerleştirilmek istenen dinsizlik, imansızlık ideolojilerini parçalayacak; son asırların dalâlet tâğutlarının şahs-ı manevîsinden ibaret olan ehl-i küfür, ehl-i sefahet ve ehl-i dalâlet cereyanlarının bu vatanı istilâsına sed çekecek, istikbal nesillerinin ebedî kurtuluş ve saadetini te'mine medar olacaktır.
İşte; o, tarihin en muazzam bir hadisesinin mebdeini izn-i İlâhî ve tasarruf-u Rabbanî ile hazırladığı için böyle çok mukaddes bir mânayı havi dâvanın hâmili bulunduğu itibariyle dünyanın en mes'udu, zamanın en bahtiyarı idi. Giyinişinde, gayesinde, idealinde zerre kadar değişiklik ve tezelzül olmamıştı. Bilâkis hâl-i âlemin i'tikadlarını düzeltecek, zulmeti izale edecek bir meş'ale-i hidayeti hâmil idi. Vazifesi ve hizmeti, bütün insanların iki cihana ait saadet ve refahını tazammun ettiği için bir cehd ve azim içinde bulunuyordu.
İşte Bediüzzaman'ın bu ihlaslı çabaları çok güzel bir sonuç vermiş ve Risaleler tüm dünyada çok büyük bir etki uyandırmıştır. Dinsizlikle, imansızlıkla yapılan mücadelede her zaman en ön planda olmuş, etkili ve samimi üslubuyla insanların kalplerinde yer etmiştir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder