ALLAH'I GEREĞİ GİBİ TANIYAN HER DURUMDA BAHTİYARDIR
Allah'ın varlığından, birliğinden ve sınırsız gücünden haberdar olan kişiler her zaman, ne şart altında olursa olsun bahtiyar demektir. Herşeyi yaratan Allah'tır. Allah her olayı bir kader dahilinde yaratır. Şer gibi görünen tüm olaylar da, hayır gibi görünen olaylar da Allah'tandır ve müslüman için bunların tümü hayırdır. Bu nedenle salih bir mümin herşeyi sabır ve tevekkülle karşılar. Bu sırra vakıf olan kişilerin hayatlarında zorluk yoktur, sıkıntı, hüzün ya da kargaşa da yoktur. Bu, hiç kuşkusuz ki her insanın sahip olmak isteyeceği manevi bir rahatlıktır.
Salih bir mümin bütün mal varlığını kaybetse de inkarcılar gibi ye'se düşmez, Allah'a tevekkül eder, O'na yönelip döner ve bu olayda kendisi için mutlaka bir hayır olduğunu bilir. Çok çalıştığı bir sınavda başarılı olamasa da, şiddetli bir hastalığa yakalansa da, inkarcılar tarafından incitici sözler de işitse, haksız yere eziyet de görse kısacası şartlar ne olursa olsun bu güzel ahlakı değişmez. Her zaman Allah'tan razı bir şekilde güzel bir sabır ve tevekkül gösterir.
Burada hemen bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Salih müminlerin zor koşullarda gösterdikleri sabrı, inkar edenlerin tahammül kavramlarından tamamen ayrı tutmak gerekir. Çünkü sabreden müminlerde imanlarından kaynaklanan sınırsız bir neşe vardır. Müminler neşe içinde sabrederler. Tahammül eden kişiler ise sürekli şikayetlerini dile getirirler ve tevekkülsüz davranışlar içinde olurlar. İçinde bulundukları ruh hali yüzlerine, seslerine, kullandıkları kelimelere kadar yansır.
Yaşamı boyunca sürekli zorluk içinde yaşamış, maddi ve manevi yönden büyük sıkıntılara uğratılmış Bediüzzaman Said Nursi; "O'nu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır…" şeklindeki hikmetli sözleriyle Allah'a iman eden ve etmeyen kimseler arasındaki farkı vurgulamaktadır.
Salih bir Müslüman ömrü boyunca Allah'ın kadrini hakkıyla takdir etmek için çaba harcar. Düşüncelerini ve tefekkürünü bu yönde yoğunlaştırır. Çünkü ancak, bu üstün kavrayışa sahip olanlar ebedi kurtuluşa ermeyi umabilirler. Yukarıda bahsettiğim gibi güzel ahlakı yaşayabilmek için Allah'ı gereği gibi tanımak, O'nun sınırsız gücünü gereği gibi takdir edebilmek gerekir. Bu da ancak Allah'ın sıfatlarından haberdar olmakla, O'nun yarattığı iman hakikatlerini bilmekle gerçekleşebilecek bir yakindir.
Allah'ın varlığı apaçıktır. Annenizin karnında sizi tek bir hücre halindeyken geliştiren Allah'tır. Nefes aldığınız havayı yaratan, havanın içindeki gazların oranlarını belirleyen, aldığınız oksijeni vücudunuz için enerjiye çeviren sistemi vücudunuza yerleştiren, gökyüzünü korunaklı kılan, suyu içilebilir kılan, dünyaya güneşin fayda sağlayacak ışınlarının ulaşmasını sağlayan diğerlerini engelleyen, görmenizi sağlayan, bildiğiniz ya da bilmediğiniz tüm hayvanları ve bitkileri yaratan Allah'tır. Allah'ın sanatı tüm evreni kaplamaktadır.
Kıymetli eserlerinde her zaman Rabbimiz'in şanını yücelten Bediüzzaman Said-i Nursi Allah'ın varlığının apaçık bir gerçek olduğunu şöyle tarif etmektedir:
"Herşeyde bir vahdet var. Vahdet ise, bir Vahide delalet ve işaret eder. Evet vahid bir eser, bilbedahe vahid bir Sani'den sudur eder. Bir, elbette birden gelir. Herşeyde bir birlik bulunduğundan, elbette bir tek Zatın eseri ve san'atı olduğunu gösterir.
Evet, bu kainat bin birlikler içinde sarılı bir gül goncası gibidir. Belki, esma ve ef'al-i umumiye-i İlahiye'nin adedince vahdetleri giymiş bir tek insan-ı ekberdir. Belki, enva-ı mahlukat sayısınca dallarına vahdetler, birlikler asılmış bir şecere-i tuba-i hilkattir.
Evet, kainatın idaresi bir ve tedbiri bir ve saltanatı bir ve sikkesi bir, bir bir bir, ta binbir bir birler kadar…
Hem bu kainatı çeviren isimler ve fiiller bir iken, her biri kainatı veya ekserini ihata eder. Yani, içinde işleyen hikmeti bir ve inayeti bir ve tanzimatı bir ve iaşesi bir ve muhtaçlarının imdadlarına koşan rahmet bir ve rahmetin bir şerbetçisi olan yağmur bir ve hakeza bir bir bir, ta binler bir birler…
Hem bu kainatın sobası olan güneş bir, lambası olan kamer bir, aşçısı olan ateş bir, levazımat deposu ve hazineli direği olan dağ bir, sakacı ve sucusu bir ve bağları sulayan süngeri bir ve hakeza… Bir bir bir, ta binbir birler kadar.
İşte alemin bu kadar birlikleri ve vahdetleri güneş gibi zahir bir tek Vahid-i Ehade işaret ve delalet eden bir hüccet-i bahiredir."
(Şualar, s.24, El-Huccetü'z-Zehra, s.9)
Akıl sahibi, az da olsa düşünen herkes apaçık ortada olan bu gerçeği görecek ve vicdanına başvurarak Rabbine teslim olacaktır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder