BİR İŞE BAŞLAMADAN ÖNCE "İNŞALLAH" DEMEK…
Evrende bulunan tek bir atom tanesinden galaksilere, Amazon ormanlarında yere düşen tek bir yapraktan Japonya'nın bir köyündeki bir insanın hangi saniye içerisinde nasıl bir harekette bulunacağına kadar her şey Allah'ın mutlak iradesine ve kudretine bağlıdır. Yer, gök ve ikisi arasındaki hiçbir şey Allah'tan habersiz gerçekleşmez. İnsanın düşünceleri, tüm fiilleri ve hislerinin hepsi Allah'ın bilgisi dahilindedir. Enam Suresi'nin 59. ayetinde belirtildiği gibi "Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır."
Mümin dünyaya ilk gözünü açtığı andan eceli gelinceye kadar geçen her anda, söylediği her sözün, yaptığı her hareketin Allah tarafından bilindiğine ve Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şeye güç yetiremeceğine inanır. Bu nedenle de başına zorluk ya da sıkıntı da dahil ne gelirse gelsin hepsinin Allah'tan bir güzellik olduğunu bilir. Böyle bir kişinin "basiret" denilen manevi gözü açıktır. Çünkü kadere iman insanın üzerindeki gaflet perdelerini yırtar ve hakikatleri görmesini sağlar. Böylece hiçbir olay karşısında Kuran dışında bir ahlak göstermez, ümitsizliğe ya da ye'se düşmez. Nasıl bir olay ile karşılaşırsa karşılaşsın imanın kuvveti ve nuru ile her zorluğu aşar. Her şeyi hayra yorar ve her olayın neticesini yalnızca Allah'tan bekler. Her şeyin yaratıcısı, mutlak güç ve kudret sahibi, her şeye gücü yeten Allah'a güvenip dayanır, sadece O'nu dost ve vekil edinir.
İnsan kader gerçeğine iman etse de iman etmese de dünyada ve ahirette, Allah'ın takdiri dışında hiçbir olay gerçekleşmez. Çünkü Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Zamanı ve mekanı yaratan, bütün olayları bir an olarak var eden ve tüm hadiseleri önceden bilendir. Kuran'da da bildirildiği üzere, daha önceden olmuş ve olacak tüm olaylar, en ufak ayrıntısına kadar tüm detayları ile Allah'ın bilgisindedir. Dolayısıyla kainatta var olan, bildiğimiz ve bilmediğimiz her kanun Allah'ın koyduğu ve olmasını dilediği şekilde işlemektedir. Her şey O'nun mutlak iradesine ve kanunlarına tabidir. Örneğin eğer bulunduğumuz yerde ayakta durabiliyorsak veya elimizdeki gazeteyi tutabiliyorsak bu Allah'ın dilediği kanunlar vesilesi ile olur. Günlük hayatımızı südürebilmemiz için dünyanın uzayda hareket hızından yerçekimi kanununa, hücrelerdeki mucizevi sistemden, beynimizdeki sinirlere giden emir sinyallerine kadar birçok bilimsel kanun hareketlerimizin oluşmasına dayanak olur. Ancak bunların herbiri Allah'ın yarattığı sebeplerdir. Müminler kuvvetli imanları ile bu sebeplerin olayların oluşmasında sadece dünyevi vesileler olduğunu idrak edebilmekte ve Allah'ın mutlak iradesini görebilmektedir. Bu nedenle insan ayakları ile yürür, ama yürüten Allah'tır. Yunus Suresi 22. ayetinde nsanı karada ve denizde gezdirenin Allah olduğu bildirilir. İnsanı yediren, içiren Allah'tır. Yani hiçbir şey, sebeplere bağlı değildir. İnsan kısa dünya hayatı boyunca tüm yapıp ettikleriyle denenmektedir.
Önemli olan tüm bu yapıp ettiklerinin aslında Allah'ın bir denemesi olduğunu bilmesi ve bir kader izleyicisi olduğunu fark etmesidir. Çünkü hiçbir insan yarın nasıl uyanacağını, sağlığının ne durumda olacağını, yaşayıp yaşamayacağını bilemez. Herşey Allah'ın ilim, hikmet ve iradesi ile gerçekleşir. Bu yüzden insanın her an Allah'a dua içerisinde olması ve bir işe kalkıştığı zaman da mutlaka "İNŞALLAH", yani "Allah dilerse" demesi gerekir. Çünkü hiçbir olay kişinin istemesi ile gerçekleşmez. Ancak Allah izin verirse o olay gerçekleşir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin de belirttiği gibi "Cenab-ı Hak, ism-i Hakim iktizasıyla; bu dünya darü'l- hikmet olmak hasebiyle, esbab perdesi altında icraat yapıyor." Yani bizim sebepler olarak nitelendirdiğimiz şeyler, gerçekte Allah'ın dilemesiyle gerçekleşen olaylardan başka birşey değildir. Nitekim Allah Kehf Suresi 23 ve 24. ayetinde müminlere bir olaya kalkıştıkları zaman "inşallah" demelerini şöyle öğütlemektedir:
"Hiç bir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. "Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir."
İnsanın "inşallah" kelimesini ağız alışkanlığı ile değil, bu kelimenin ruhunu ve mantığını tam olarak kavrayarak kullanması da son derece önemlidir. Çünkü insanların büyük bir bölümü bu önemli kelimeyi çok sık kullanmalarına rağmen, gerçek manası üzerinde düşünmezler. İnşallah kelimesi onlar için çok derin bir mana ifade etmez, hatta çoğu zaman olumsuzbir mana ifade eder. Bu kelimeyi kullanan kişinin, azmettiği olayı başarmak için çok fazla çaba harcamayacağına inanılır. Oysa iman eden bir kişi gerçek manasını kavrayarak inşallah derken, aynı zamanda tevekkülünü, kadere boyun eğiciliğini de göstermekte, kendi iradesi ile hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğini bilmektedir. her anının Rabbinin dilemesiyle gerçekleştiğini bilmenin huzuru ve rahatlığı içinde neşe içindedir ve bu kişinin ümisizliğe düşmesi mümkün değildir. Çünkü bu kişi hiç kopmayacak bir kulpa tutunmuştur. Allah bu gerçeği Bakara Suresi'nin 256. ayetinde "…Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir" şeklinde bildirir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder