DERİN DÜŞÜNMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Her insan, olayları sadece görünen yönleriyle değil, ardında gizli hikmetleriyle kavrayabilmek için derin düşünmelidir. Ancak insanların büyük bir bölümü derin düşünmez, bir olayla karşılaştıklarında sadece ilk anda gördükleriyle yetinirler. Bu nedenle de çoğu zaman pek çok şeyin üzerinden hiç düşünmeden, umursuzca geçip giderler. Zaman zaman herhangi bir konu üzerinde düşünmeye karar verdiklerinde ise dikkatlerini kolay kolay toparlayamazlar. Bu nedenle pek çok insan bir konu düşünürken, bir anda kendini başka bir konuyu düşünürken bulur. Örneğin güzel ahlak üzerinde düşünmeye çalışırken, kendini bir anda yarın işe giderken ne giyeyeceğini düşünürken bulur. Düşüncenin bu şekilde dağılması ise insanın herhangi bir konu üzerinde derinleşmesini engeller. Bununla birlikte üzerinde düşünülen konu hakkında tam ve doğru bilgi sahibi olmamak da sınırlı ve yüzeysel düşünmeye neden olabilir.
İnsanların derin düşünmesini engelleyen en önemli faktör ise kişinin her gördüğünü alışkanlıkla değerlendirmesi, çevresinde gelişen olaylara ülfetle bakmasıdır. Dünyaya geldiği andan itibaren devamlı olarak aynı şeyleri görüp, aynı şeylerle muhatap olmak insanı ülfetli düşünmeye iten en büyük nedendir. Eğer insan çevresinde gördüğü şeylerdeki hikmetleri ve saklı güzellikleri kavramaya çalışmazsa, Allah'ın herbiri birbirinden muhteşem yaratış delillerini de takdir edemez. Hatta bir müddet sonra bunların hepsini olağan karşılamaya başlar. Örneğin en yakınında olan muhteşem sanatı, kendi bedeni üzerindeki kusursuz tasarımı göremez. Gözle görülmeyen bir hücre iken belli bir intizam içerisinde gelişip, kusursuz bir bedene sahip oluşunu, hayatı boyunca kalbinin bir an olsun aksaklık çıkarmadan atışını, çevresindeki herşeyi hiçbir buğulanma, karlanma olmadan mükemmel netlikte görüşünü, etrafındaki tüm sesleri en ileri teknolojinin sahip olduğu ses düzenlerinden bile daha net duyuşunu yaşamın devam etmesi için gerekli ve sıradan özellikler olarak görür. Oysa insan vücudunda bir saniyede milyonlarca birbirinden karmaşık işlem gerçekleşmekte ve gözle görülmesi mümkün olmayan mikroskobik varlıklar insanın yaşamını devam ettirebilmesi için büyük bir düzen ve uyum içinde çalışmaktadırlar. Ama insan "ben" dediği, sahiplendiği, kendisine ait olduğunu düşündüğü, ancak oluşumunda hiçbir emeğinin geçmediği ve hiçbir seçme hakkının olmadığı bedeninin nasıl meydana geldiğini, tüm bu mükemmel mekanizmaların kim tarafından düzenlendiğini, niçin ve nasıl bu derece kusurusuz çalışabildiğini çoğu zaman hiç düşünmez.
Diğer taraftan gördükleri ve karşılaştıkları üzerine derin düşünmeyi alışkanlık haline getirmiş olan bir insan ise rastladığı herşeyde büyük hikmetler ve güzellikler görür. Buzdolabını her açışında gördüğü rengarenk ve birbirinden lezzetli meyve ve sebzeleri, salona her girdiğinde gördüğü çiçeğin renklerindeki uyumu ve mükemmel kokusunu, camdan her bakışında gördüğü kuşların sahip oldukları kusursuz renkleri, kapının önünde geçen yavru bir kedinin kendisine uyandırdığı şefkat hissini olağan ve sıradan, günlük olaylar olarak değerlendirmez. Şüphesiz kapkara topraktan birbirinden farklı renk ve lezzet, binbir fayda içeren çeşit çeşit ürünler çıkaranın, küçük bir saksının içerisinden muhteşem renk ve kokuya sahip birbirinden güzel bitkiler var edenin, etrafında gördüğü veya hiç adını bile bilmediği hayvanlarda üstün bir tasarım ve kabiliyet yaratanın üstün ve güç sahibi bir Yaratıcı olduğunu bilir. İnsanın bu konular üzerinde düşünmesi için çok kapsamlı bilgi sahibi olmasına da gerek yoktur. Sadece çevresindeki canlılara, gökyüzüne ve hatta kendi vücuduna bakması, üzerinde derin derin düşünmesi yeterli olacaktır. Nitekim Kaf Suresi'nin 6-8. ayetlerinde Allah bu konuya şu şekilde dikkat çekmiştir:
Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiç bir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir.
Aslında insan gün içinde, öğüt alıp düşüneceği, Allah'ın sanatını görebileceği, O'nun yaratışının delillerini kavrayabileceği ve yüceliğini, büyüklüğünü anlayarak, şanını yüceltebileceği çok fazla fırsatla karşılaşır. Düşünmeyen insan önüne çıkan bu fırsatları günlük yaşamın akışı içinde gelişen olaylar olarak değerlendirir ve bunların önemini kavrayamaz. Düşünen insan da her olayı Rabbine yakınlaşmak için bir fırsat bilir.
Örneğin bir kaza ya da ölüm haberi insanların Rablerine yönelmeleri, ölümün yakınlığını düşünüp, kendi içlerinde bazı kararlar almaları için çok önemli fırsatlardır. Bir insanın ölüm üzerinde düşünmesi için mutlaka çok yakın bir akrabasının ölmesi ya da bizzat kendisinin kaza geçirmesi gerekmez. Bir gazete haberinden, televizyondan ya da tevafuken bir ölüm haberine rastlaması o kişinin bu konu hakkında düşünmesi için yeterlidir. Her insanın duyduğu her söz, gördüğü her olay, okuduğu her haber Allah tarafından belli bir hikmete bağlı olarak yaratılmaktadır. Dolayısıyla derin düşünen bir insan daima gördüğü ve duyduğu şeylerden hikmetli sonuç çıkarmasını bilir. Hiçbir olayın tesadüfen meydana gelmeyeceğini bilir, gaflete düşmez. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi de "Kulaktaki zar, imanın nuru ile ışıklandığı zaman, kainattan gelen manevi sesleri işitir. Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları anlayıp kavrar. Fakat o kulak küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, manevi, yüksek seslerden mahrum kalır" diyerek duyulan görülen herşeyi derin bir kavrayışla kavramanın öenmi üzerinde durmuştur. Gerçekten de insan iman gözüyle görüp, iman kulağıyla işittiği zaman yaşadığı her an onun için çok büyük hikmetlerle doludur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder