AMELLERİNİZİ ALLAH İÇİN HALİS KILINIZ
İhlaslı bir kişi katıksız olarak Allah'ın rızasını gözetir. Dolayısıyla ihlasta insan rızasına, nefsani duygulara yer olmaz. İhlas azmi doğurur, azim de yapılan bir işin değerini çok daha kıymetli kılar. Bediüzzaman Said Nursi'nin de ifade ettiği gibi "Bazan bir adamın ihlası yirmi adam kadar fayda verir." Bir insanın şevki ve azmi yapılan işin kıymetini defalarca katlayıp, olduğundan çok daha iyi bir sonuçla neticelendirebilir. Bununla birlikte hakiki ihlas hiç bir kötülüğe taraftar olmamayı gerektirir. Bu sebeple müslümanların başarısı, taraftarlarının çokluğu ile değil, Allah'ın rızası ve ihlas ile kazanılır. Çoğu insan sonsuz hayattan habersiz, kendilerine ahirette hiç bir fayda kazandırmayacak, dünyaya yönelik bir çok konuda azim gösterirler. Oysa bunların kendilerine hiç bir faydası yoktur. Örneğin yaşı çok ilerlemiş olmasına rağmen, hala ahiret hayatını düşünmeyen bir insanın dünya işlerine yönelik çabası insanı hayrete düşürür.
Mümin ise asıl gerçek olan ahiret yurdunu unutmaksızın yalnız Allah'ın rızasını gözeten bir yaşam sürer. Elbette mümin temeli sağlam olan, sonunda mutlaka kazançlı çıkacağı bir yaşam üzerindedir. Halis bir niyetle, sürekli salih davranışlarda bulunur. Bunu yaparken de hiç bir işte küçük büyük ayrımına girmez, Allah'ın rızasını umarak hayır gördüğü her salih davranışa sarılır. Çünkü Said Nursi'nin belirttiği gibi, "İhlas ve rıza-yı İlahi yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-yı İlahi ve mayesi ihlastır; o küçük değildir, büyüktür."
Bir insan ihlasla sarıldığı işin kıymetini kat kat artırabilir. İki insanın örneğini düşünelim. Birisi infak etme amacıyla milyarlar verebilirken bir diğerinin ise maddi koşulları ve imkanları ancak ihtiyaç içinde gördüğü bir kimseye yalnızca tek bir ekmek vermeye yetecek kadar olsun. Ancak bunu Allah'ın bağışlamasına, kendisi arındırmasına bir yol saydığı, bu hayrı gönülden Allah'ın kat kat arttırmasını dileyerek, ahireti için bir güzellik dileğiyle verdiği için Allah bu insanın verdiği tek bir ekmekten o kişi için kat kat arttırılmış ecir, ahireti için, ihlasına karşılık güzel bir mekan sunabilir. Çünkü mühim olan infakta bulunulan miktar değil, Allah'ın rızasını en fazlasıyla gözeterek, ihlası tam yaşamaktır. Bu Allah'ın adaletidir. Fabrikası olup, milyarlar verebilen bir insanın da, elinden yalnızca ufacık bir yardım gelen kişinin infakını da Allah eşit derecede, hatta kişinin ihlasına bağlı olarak çok daha fazlasıyla mükafatlandırabilir. Bunun sebebi kişilerin kalbindeki ihlasın önemidir. Allah bir ayetinde, yapılan işin değil, ancak takvanın Allah'a ulaşacağını bildirmiştir:
"Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver." (Hac Suresi, 37)
Önemli olan yapılan her işin temiz bir kalple ihlasla yapılmasıdır. Kişinin Allah'a olan kulluğunu gönülden göstermesi, sadakatini, Allah'a olan vefasını, bağlılığını yaptığı amelleri içtenlikle yaparak ifade etmesidir. Peygamberimiz bir hadisinde, "Amellerinizi Allah için halis kılınız. Zira Allah'ı teala kendisi için ihlasla yapılan ameli kabul eder." (Ramüz el hadis, Hz dahhak ibni kays r.a s 20 ) diye buyurmuştur.
İhlası engelleyen en büyük tehlikelerden biri ise insanın yaptığı işi nefsine uyup, başkalarına gösteriş olsun diye yapmasıdır. İnsanın tutum ve davranışlarında zerre dahi ihlastan uzak bir niyet varsa insanın tüm emeği, tüm beklentisi ve çabası boşa çıkabilir. Allah muhakkak kişinin selim bir kalple yaptığı işe yönelmesini, yalnız katıksız olarak kendi rızasının gözetilmesini ister. Kişinin niyetine çevresine gösteriş yapma gibi ihlas ve samimiyetten uzak düşünceler karışırsa o insan belki gerçekte kendisini güzel iş yapmakta sanarken, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmiş bir kimse olabilir. (Kehf Suresi,104)
Bir insan hayır yapma niyetiyle koyulduğu bir işe %1 insan rızasını, nefsani bir arzuyu karıştırırsa Allah bunu ondan kabul etmeyebilir. Allah kullarının katıksız ihlas sahibi kişiler olmalarını ister. İhlasın tek sırrı yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu aramaya bağlıdır. Kişinin kalbini yalnız Allah'a bağlaması, karşılığını O'ndan başka hiç kimseden beklememesi ve yaptıklarını şartlı yapmamasıdır. Bir işin şart koşulmadan yapılması ihlasın en büyük delillerinden biridir. Bir kimse yaptığı her işin karşılığını dünya hayatında hemen göremeyebilir. Bu Allah'ın onu denemesindendir. Samimiyetinin ve ihlasının imtihana tabi tutulmasındandır. Eğer bu kişi, Allah'a bağlılığında, yaptıklarında hiç bir karşılık beklemeden, yalnız O'nun rızasını kazanma amacını gözetiyorsa, bu onun büyük bir hayrı elde etmesi anlamına gelir. Eğer bir kişi sabretmez, yaptığı işin karşılığını hemen alamadığını düşünerek, ihlasından ödün verirse bu onun yaptıklarını şartlı yaptığı anlamına gelir. Bu da elbette samimi ve dürüst bir tavır değildir. Bediüzzaman'ın bahsettiği gibi en safi ubudiyet (kulluk) ihlastır:
'Bu dünyada hususen uhrevi hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-ı istinad(güvenme), en kısa bir tarik-i hakikat (hakikat yolu), en makbul bir dua-yı manevi, en kerametli bir vesile-i makasıd (maksat,gaye), en yüksek bir haslet (karakter, huy), en safi bir ubudiyet (kulluk) ihlastır.'
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder