BEDİÜZZAMAN'DAN HASTALARA MANEVİ REÇETE-2
İnsanlar korkup kaçındıkları, büyük bir felaket ve bela olarak gördükleri hastalıklara eğer Bediüzzamanın bakış açısıyla bakmayı başarırlarsa, o zaman bu belanın kendileri için bir rahmete ve güzelliğe dönüştüğünü göreceklerdir. Hastalığın ardında saklı olan güzellikleri fark edecek ve hastalığın getirdiği sıkıntıların manevi zevkini yaşayabileceklerdir. Ancak bunun için Bediüzzaman'ın bu konudaki tefekkürlerini öğrenmek, tavsiyelerini yerine getirmek gerekir.
Üstad Risalelerde hastalığı bir çok yönüyle açıklamış ve onlarca hikmetini saymıştır. Saydığı bu hikmetlerden biri de hastalığın gençleri ıslah etme özelliğidir.
Bilindiği gibi gençlik yıllarının dünya hayatında çok ayrı bir yeri vardır. İnsanların büyük bir bölümünün ahlaken en azgın, en pervasız, en umursuz oldukları yıllar gençlik yıllarıdır. Çünkü cahiliye toplumunda gençlik yılları için bir sürü yanlış inanç ortaya atılmıştır. Bunların en zararlı olanlarından biri, gençliğin insana dokunulmazlık getirdiği inancıdır. Bu düşünceye göre gençler, hayata henüz yeni atılmış olmaları nedeniyle her türlü özgürlüğe sahip olmalıdırlar. Bu onların haklarıdır. Dünya hayatını tanımaları, herşeyi yaşayarak öğrenmeleri, hata yaparak tecrübe kazanmaları gerektiğine inanılır. Bu inançta olan insanlar, gençlere hiç bir konuda karışmamak gerektiğini ileri sürerler. Ancak en önemlisi de, gençken işlenen günahların ahirette pek öneminin olmayacağı inancıdır. Gençken zina yapmanın, kumar oynamanın, yalan söylemenin, adam dövmenin veya bunun gibi haram olan fiillerin küçük birer gençlik hatası olduğu ve her gencin bu yoldan geçmesi gerektiği düşünülür. Bu inançla yetiştikleri için gençlerin büyük bir bölümü de, Kuran ahlakını yaşamak için belli bir yaşa gelmek gerektiğine ve bunu yaşlanınca telafi edebileceklerine inanırlar.
Cahiliye ahlakının bu batıl inancına göre gençlerin kendilerini eğitmeleri ve ahlaken olgun bir hale gelmeleri için, önlerinde çok uzun bir yol vardır. Özellikle ahireti düşünmek, ölümü tefekkür etmek, dinine yönelmek için insanın belirli bir yaşa gelmesi gerektiği iddia edilir. Genellikle anne-babalar, liseye üniversiteye giden çocukları için "böyle şeyleri düşünmek için daha çok genç" ifadesini kullanır ve onlara asıl yaşamları olan ahiret konusunda hiçbir şey öğretmezler ve Allah'ı düşünmeye teşvik etmezler.
Halbuki insanlar, Allah'ı varlığını anlayabilecek bir şuura ve dini yaşayabilecek bir akla sahip oldukları yaştan itibaren Rablerine karşı sorumlulukları başlamış demektir. İnsanın genç olması, Kur'an'ı yaşama sorumluluğunu üzerinden kaldırmaz. Ayrıca hiçbir insanın uzun yıllar yaşayacağına dair bir garantisi yoktur. Ölüm insanı hiç beklemediği bir anda, beklemediği bir yaşta aniden yakalayabilir. Çok genç bir insan birdenbire ölüm gerçeğiyle karşılaşabilir. O zaman dinini öğrenmeyi ve Allah'a iman etmeyi yaşlılığa erteleyen bir insan, ahirete sadece işlediği günahlarla ve haramlarla gidecek ve cehennemle karşı karşıya kalacaktır.
İşte bu nedenle de gençlerin bir çoğu çevrelerinden aldıkları telkinler sonucu, bu gerçekleri oturup ciddi bir şekilde düşünmezler. Ancak belirli haller onları bu gerçeklerle mecburen yüzyüze bırakır. Bu hallerden biri hastalık halidir. Hastalık insanlara gençliğe aldanmaması gerektiğini ve ölümün kapının önünde beklediğini hatırlatan çok hayırlı ve önemli bir vesiledir. Nitekim Üstad geçlerin yakalandıkları hastalıkların onlar açısından hikmetlerini ve rahmetini şu şekilde anlatır.
"Ey maraza mübtela hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatım gelmiştir ki; hastalık bazılara bir ihsan-ı İlahîdir, bir hediye-i Rahmanîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsız olduğum halde, bazı genç zâtlar, hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki; hangi hastalıklı genci gördüm, sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dâhilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlahî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki: "Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim, hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra Hâlık-ı Rahîm inşâallah sana şifa verir."
Üstad'ın da belirtiği gibi hayatı çok uzun zanneden ve ölümün kendisine geleceğini aklına dahi getirmeyen bir genç, ağır bir hastalığa yakalandığında korku bütün kalbini sarar. Belki de hayatında ilk defa yaşamın kısalığını ve gençliğin çarçabuk geçip gideceğini düşünür. Yine hayatında ilk defa Allah'ın varlığını, yaşantısı üzerindeki kontrolünü, kaderi ve O'nun dinini düşünür. Nitekim sonu ölümle neticelenebilecek bir hastalığa yakalanan ve genç yaşta elden ayaktan düşen bir insanın eskisi gibi umursuz, hayata karşı pervasız, ahiretten gafil olmasına imkan yoktur. O düşünmek istemese bile hastalığı ona sürekli öleceğini, ahirete gideceğini ve Allah'ın huzuruna çıkacağını hatırlatır. Hastalığı, bir tebliğci, bir uyarıcı görevi görerek, onu sürekli güzel ahlaka davet eder. Nitekim Bediüzzaman'ın da söylediği gibi genellikle sağlıklı olan bir gencin gafilliğiyle, hasta bir gencin akli ve ahlaki olgunluğu arasında çok fark olur.
Üstad da hasta gençlere seslenerek bu farkı hatırlatmış, onlara hastalıklarından şikayet etmeyip, aksine getirdiği rahmet gereği şükretmelerini şu sözleriyle açıklamıştır:
"Senin bir kısım emsalin sıhhat belasıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zahirî keyfi ile, hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harab eder. Sen hastalık gözüyle, her halde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık, bir sıhhattır. Bir kısım emsalindeki sıhhat, bir hastalıktır."
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder