İNANÇLARININ GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK
Üzerinden aylar, hatta yıllar geçmesine rağmen nedense tesettür konusu ülkemizin gündeminden bir türlü düşmüyor. Pekçok tesettürlü hanım başörtülü olmaları nedeniyle eğitimlerine devam edemiyor, mesleki görevlerini yerine getiremiyor, sosyal faaliyetlerden uzak kalmak durumunda kalıyor ve toplumun bazı kesimleri tarafından tepkiyle karşılanıyor. Yine aynı kesimler tarafından tesettürlü hanımların pekçok görevden elini çekmesi isteniyor, eğitimleri, mesleki kariyerleri yok sayılıyor. Ve bu hanımlar bir seçim yapmak durumunda bırakılıyorlar.
Tesettürlü hanımlara bu zorlukların çıkarılmasının nedeni araştırıldığında ise ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor. Bazı kesimler başörtünün siyasi bir simge olarak kullanıldığını, politik bir gösteri olduğunu öne sürüp, bazı gerçekleri nedense görmezden geliyorlar. Hiçbir açıklamayı kabul etmiyor, samimi bir hareketi kendi taraflı anlayışlarıyla değerlendirmekte inat ediyorlar.
Oysa başörtüsünü siyasi bir simge olarak görmek tarafsız bir yaklaşım olmaktan çok uzaktır. Bazı hanımların tesettürü tercih etmelerinin nedeni araştırılırken, bu konuya bir inanç olarak ve Müslüman kadınlar açısından bakmak gerekir. Başörtüsü bazı insanların sandığının tam aksine iman eden hanımların Allah korkularının, Allah'ın emir ve tavsiyelerine olan titizliklerinin, Allah'a olan samimi bağlılıklarının ve imanlarının bir ifadesidir. Müslümanın tesettür konusuna bakış açısı ancak bu kelimelerle ifade edilebilir. Bu sadece tesettür konusu için değil, aynı zamanda Rabbimizin tüm tavsiyeleri için de geçerlidir. İman edenler Allah'ın güzel ahlakla ilgili olan tavsiyelerini uygularken de, diğer ibadetlerini yerine getirirken de aynı titizliği gösterirler ve bundan çok büyük bir zevk ve gurur duyarlar. Çünkü tüm bu güzel ahlak özelliklerinin biraraya gelmesiyle Allah'ı razı edeceklerini ve aynı zamanda da örnek bir Müslüman modeli oluşturacaklarını bilirler.
Allah "Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur." (Ahzab Suresi, 59) ayetiyle iman eden kadınlara tesettürü farz kılmıştır. Müslüman kadınların tesettür konusunda titiz davranmalarının nedeni de Allah'ın bu farzıdır. Bu, iffetin, imanın, samimiyetin kısaca takvanın bir ifadesidir. Arkasında ne siyasi ne de politik hiçbir neden bulunmamaktadır. Tek neden imandır.
Tesettür konusunda öncelikle vurgulanması gereken bir diğer nokta ise her insanın inanç ve ibadet özgürlüğüdür. Bu Kuran ahlakının da bir gereğidir, çünkü İslam inanç ve ibadet özgürlüğünü tavsiye etmektedir. Her insan istediği inanca sahip olmakta, istediği şekilde ibadet etmekte özgürdür. Hiçkimsenin diğer bir insan üzerinde baskı, zorlama yapma hakkı yoktur. Ancak güzel sözle tavsiyede bulunur, karşısındaki insana öğüt verir. Fakat bu tavsiyeleri değerlendirip, uygulamak tamamen karşısındaki kişinin kendi vicdani kanaatine bağlıdır. Bu tavsiyelerin ve söylenen sözlerin etki etmesi de yine Allah'ın dilemesiyle gerçekleşecektir. Allah dilediği kuluna imanı yazar, dilemediğine ise hidayet vermez. Bu nedenle hiçkimse bir diğer kişiyi yargılayamaz, üzerinde baskı oluşturamaz, zorlayamaz, yaptıklarından dolayı ona maddi ya da manevi saldırıda bulunamaz. Allah pekçok ayette müslümanın görevinin sadece öğüt verip hatırlatma olduğunu bildirmiştir. Gaşiye Suresi'nde şu şekilde bildirilir:
Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin. (Gaşiye, 21-22)
Ayette de bildirildiği gibi iman edenler "zor ve baskı" kullanmaktan men edilmişlerdir. Allah "Sizin dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun Suresi, 6) ayeti ile iman edenlere inanç ve ibadet özgürlüğünü temel alan bir ahlakı öğütlemiştir. Bu nedenle de Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda bu tip sıkıntıların yaşanması kesinlikle mümkün değildir.
İman edenlerin bu hoşgörülü ve karşılıklı saygıyı hedef alan ahlakında olduğu gibi, aynı şekilde dini kuralları uygulamayan kişilerin de uyanların özgürlüklerine saygı göstermeleri son derece önemlidir. Bir kişi ibadette bulunmaya zorlanamayacağı gibi, ibadet eden bir kişinin de bundan alıkonması kesinlikle uygun değildir. Bu bir toplumun barış ve huzuru için gerekli, olası gerginlikleri ve çatışmaları önlemesi açısından da elzemdir. Karşılıklı saygı üzerine kurulu bu tarz bir anlayışa sahip bir ülke müreffeh bir yapıya kavuşur ve geleceğe de güvenle bakar.
Bu nedenle bir kez daha hatırlatmakta yarar var ki; toplumumuzu oluşturan tüm fertlerin üzerine çok önemli bir sorumluluk düşmektedir. Olayları tırmandırmak ve sözde kutuplaşmalara neden olmak yerine, sakin ve dingin bir bakış açısıyla, her zaman barışı, huzuru hedefleyerek, bir orta yolu bulmak mümkündür. Bu yol ise sevgiyi, saygıyı, barışı, huzuru, güveni, hoşgörüyü ve uzlaşıyı temel almaktan, aksi yöndeki girişimleri fark edebilmekten geçmektedir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder