FEDAKAR BİR TAVRA HER İNSAN MUHABBET DUYAR
Müminin sevgisi, cahiliye insanlarının sevgisinden çok farklı olur. Çünkü sevginin oluşabilmesi için belirli şartların bir araya gelmesi gerekir. Bu şartların başında ise insanın sevilecek güzel ahlak özelliklerine sahip olması gelir.
Herkes, güzel ahlaklı bir insan ile bir arada bulunmaktan, sohbet etmekten, bir şeyler paylaşmaktan zevk alır. Güzel ahlakı elde etmenin tek yolu ise Kuran'a uymaktır. İnsan eğer fıtratına uygun davranarak, Kurani ahlak ve tavır içerisinde olursa, yüzlerce yönü ile sevilecek bir insan haline gelir. Üstelik bu kişi ile bir arada yaşanmasa da, birlikte olunmasa, bir şeyler paylaşılmasa da, gıyabında da doğal olarak sevgi, saygı ve hürmet duyulur. Örneğin hiç görmediğimiz halde Resulullah'a ve diğer peygamberlere, sahabelere, salih müminlere duyduğumuz sevgi ve saygı, onların Kuran'a dayalı olan güzel ahlaklarından kaynaklanır.
İşte insanların arasında sevgi oluşturan, Kuran da bildirilen güzel ahlak özelliklerinden biri de fedakarlıktır.
Fedakarlık, cahiliye toplumlarında çok nadir görülür ve fedakarlık gibi görünen bu davranışlar da genelde gizli bir çıkara veya amaca yöneliktir. Genelde insanların büyük bir bölümü, kendi yaşamını kurtarmaya bakar, bir başkasının sorunları ile ilgilenmez, bencil davranır. Çünkü kendilerini Yaratan Allah'a karşı kendilerini sorumlu hissetmez, Allah'tan korkup sakınmaz, O'na sevgi duymaz, dolayısıyla da O'nun rızasını kazanmaya çalışmazlar.
Allah'tan korkup sakınmayan, Allah'ın rızasını aramayan, din ahlakından uzak yaşayan insanlara göre dünya herkesin yaşam mücadelesi verdiği bir arenadır. Her insan hayatta kalabilmek, en iyi şartlarda yaşamını sürdürebilmek, en fazla faydayı elde edebilmek, en güçlü hale gelebilmek için yaşar. Bunun için de gerektiğinde kendisinden zayıf ve aciz gördükleri kişileri ezmeyi, sindirmeyi ve haklarını ellerinden almayı mübah görürler. Bu zihniyetin bir sonucu olarak da, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanların fedakarlık yapmaları, güçsüz gördükleri kişilere yardım eli uzatmaları, bir başkasının rahatını, sağlığını, neşesini, mutluluğunu, beslenmesini, güvenliğini düşünmeleri, hatta bunun için kendi rahatlarından ve çıkarlarından feragat ederek, diğer insanları kendilerinden üstün tutmaları saflık olarak görülür. Bu çıkarlarına ve rahatlarına düşkünlükleri nedeniyle de karşılıksız olarak, küçük yada büyük her hangi bir fedakarlıkta bulunmazlar. Bu bencilliğe dayalı zihniyet Kuran ahlakının yaşanmadığı her insanda az yada çok mutlaka vardır.
Bu ahlaklarının bir getirisi olarak da birbirlerine karşı gerçek bir sevgi asla duyamazlar. Çünkü hiçbir insan, bencil, kendi rahatını herkesten ve her şeyden üstün gören, yalnızca kendisi için yaşayan kimseleri sevemez. Bir insanda bencilliğin bir örneğini bile görseler hemen ondan soğur, onun basit ve tamahkar bir ahlaka sahip olduğunu anlar ve gerçek bir sevgi ve saygı duymazlar. Örneğin bir insanın yemeğin, sahip olduğu araç gerecin, vs. iyi olanlarını kendisine ayırıp, kötü olanlarını karşısındakine bırakması, insanın ruhunda hemen bir buğz meydana getirir, aralarındaki dostluk kırılır, çekişme meydana gelir, bu da o kişinin ruhunda sevgi oluşmasını engeller.
Ya da yakın bir dostu felç gibi zor bir hastalık geçirmiş olsa, cahiliye insanı, yaz tatilinden veya Avrupa seyahatinden feragat ederek arkadaşına bakmayı ya da harcamalarından kısıp bakım masraflarını üstlenmeyi tercih etmez. Hatta, insanlar böyle bir durumun oluşabileceğini anladıklarında, soğuk ve uzak davranmaya başlarlar. Nitekim cahiliye toplumlarında insanlar günlük yaşamlarında bencilliğin bu ve bunun gibi sayısız örneğine şahit olurlar, ancak görmezden gelirler. Bu nedenle de cahiliyede insanlar en yakın dostlarından bile yardım isteyemezler. Çünkü red cevabı ile veya yardım edilse bile minnet altında bırakan bir tavırla karşılaşacaklarına emin olurlar. Diğer yandan, aynı insanlar, yapacakları yardım karşılığında yüklü bir çıkar elde edecek olsalar, bunda hiç tereddüt etmezler. Ancak her iki taraf da bunun bir çıkar ilişkisi olduğunu bilir. İşte tüm bu riyakarlıkları, bencillikleri görmek insanların sevgiyi ve dostluğu gerçek manada yaşamalarına mani olur.
Kuran'da bildirilen fedakarlık ise, müminlerin arasında gerçek sevgi, bağlılık, düşkünlük ve dostluğun oluşması için uyulması gereken önemli bir güzel ahlak örneğidir. Allah, Kuran'da insanın ihtiyaç içerisinde olsa bile karşısındaki kişinin nefsini kendi nefsinden öncelikli görmesini emreder;
"Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Haşr Suresi, 9)
Din ahlakının hakim olduğu bir toplumda, her an bir fedakarlık örneği ile karşılaşılır. İnsanlar birbirlerinin rahatını, mutluluğunu, huzurlu bir ortamda yaşamasını, sağlıklı olmasını ve güvenliğini düşünmekle sorumludur. Her mümin başkalarının sorunları ile ilgilenir, onların maddi ve manevi sıkıntılarını, yaşadıkları zorlukları gidermek için çaba sarfeder. Cahiliye toplumunda bir insanın, başkalarının refah ve mutluluğu için kendisinden özveride bulunması mümkün değildir. Ancak, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak için nefislerini satın alan müminler için fedakarlık çok kolay ve zevkli bir ibadettir. (Bakara Suresi, 207) Bu nedenle mümin için her zaman diğer insanlar kendilerinden daha önceliklidir. Örneğin hiçbir karşılık beklemeksizin aç olsa dahi yemeğini karşısındakine yedirebilir (İnsan Suresi, 8-10), bir başkasının rahatı için uykusuz kalabilir, yorulabilir.
Bedaüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin de dikkat çektiği gibi; "İşlerin en hayırlısı zahmetli olanıdır. Azim hayırların müşkilatı çok oluyor. Müşkilat çoğaldıkça gayret sahipleri usanç ve gevşeklik değil, gayret ve sebatın fazlalaştırır." Bediüzzaman'ın söyledikleri fedakar tavırlar için de geçerlidir. Elbette ki böylesine bir fedakarlık anlayışında doğal olarak böyle bir kişiye karşı sıcak bir sevgi ve derin bir saygı duyulur. Çünkü Allah insan ruhunu güzel ahlaka karşı doğal bir sevgi oluşacak şekilde yaratmıştır. Kuran'da da bildirildiği gibi Allah iman edip salih amellerde bulunanlara bir sevgi kılar. (Meryem Suresi, 96)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder