ALLAH ZÜLCELALDİR VE HERŞEYE HAKİM OLANDIR
Rabbimizin Zülcelal ismi O'nun sonsuz büyüklüğünü, Kadir ismi ise O'nun istediğini anda istediğini yapmaya güç yetiren olduğunu ifade eder. O yarattığı herşeyi Kendi kontrolü altına alan, onları koruyup, kollayan, yaşatan ve dilediği vakit de ölümlerine izin veren sonsuz bir gücün sahibidir.
Dünya üzerinde meydana gelen olayların tümü Allah'ın dilediği şekilde gerçekleşir. Herşeyin üzerinde O'nun mutlak hakimiyeti vardır. Dünyanın yörüngesi etrafında büyük bir düzen içinde dönmesinden, gece ile gündüzün hiçbir aksaklık olmadan oluşmasına, belli bir toprak parçası üzerine düşen yağmur suyunun miktarından, bir ağaçtan düşen toplam yaprak sayısının ne kadar olduğuna kadar; aklımıza gelebilecek herşeyde bu hakimiyet söz konusudur. Ancak Allah'ın üzerindeki kontrolü açısından; insanın da bir yapraktan ya da bir yağmur damlasından hiçbir farkı yoktur. Çünkü nasıl ki bir yaprak ne dalda kalacağı, ne de düşeceği anı kontrol edemiyorsa, bir insan da hiçbir zaman hayatını kendi kontrolü altında tutamaz. Allah'ın kendisi için belirlemiş olduğu kaderin dışına asla çıkamaz. Çünkü Allah insanın kaderini dilediği şekilde yaratır ve biçimlendirir. İnsan ise Allah'ın kendisi için belirlediği kaderi yaşamak ve bu kaderden razı olmak durumundadır. Bu yüce takdir üzerinde, başka hiçbir gücün müdahalesi olamaz. Örneğin ölümcül bir hastalığa yakalanan insana doktorlar on günlük bir ömür biçseler dahi, bu sürenin gerçekte ne kadar olduğu sadece Allah katında bilinir. O, bu süreyi dilediği şekilde uzatıp kısaltabilir. Çünkü Allah dilediğini yapmaya kadirdir.
Yeryüzündeki toprakları bir çöl gibi kupkuru hale getiren, daha sonra emriyle gökten yeryüzüne su indiren, ve kupkuru toprakları yeniden canlı, bereketli ve sulak bir hale getiren herşeye Kadir olan Allah'tır. Aynı şekilde nasıl toprağa ölümünden sonra hayat veriyorsa, ahiret günü geldiğinde de tüm ölüleri, kemiklerini dahi bir araya getirmek suretiyle yeniden dirilteceğini de bildirir. Kuran'ın Fussilet Suresi'nde Allah'ın "yere ölümünden sonra yeniden hayat vermeye" kadir olduğu bildirilir. Onun izni olmaksızın tek bir tohum suyla buluşup patlayamaz, tek bir karınca yuvasından çıkamaz ve tek bir kadın gebe kalamaz. Uçuşan tek bir toz zerresi dahi O'nun kontrolündedir. Allah dilerse binlerce yıl yeryüzünü kurak, ıssız, ve yaşanması imkansız bir halde tutar. Dilerse görülmemiş bir bereket ve bolluk ile tüm dünyayı yeşertir, bereketlendirir. Suyunu bollaştırır, etkinini zenginleştirir, ürününü artırır. Çünkü O dilediğini dilediği gibi yapmaya güç getirir.
Allah'ın bu sonsuz kadrine rağmen, insanoğlunun hala tümüyle gafil bir hayat sürmesi ise son derece şaşırtıcıdır. Ancak bu gaflet gerçekte kişiye hem dünyada hem de ahirette çok büyük bir kayıp getirmektedir. Çünkü Allah'ın Kadir sıfatını bilmeyen bir insan, kendi hayatını kendisinin yönlendirdiğini ve tek kontrol sahibinin kendisinin sahibi olduğunu zanneder. Bu çarpık düşüncenin sonucunda da tevekkülsüz, sabırsız, kolaylıkla ye'se düşen, panik olan bir insan halini alır. Bir insanın bu büyük yükü kaldırması ise kesinlikle mümkün değildir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de eserlerinde insanın gücünü aşan böyle bir sorumluluğun altına girmesinin büyük bir yanlış olacağının üzerinde durmuştur:
"Hem der: Ey insan! Sen kendi sahibin değilsin. Sen, kudreti sonsuz bir Kadir, rahmeti sınırsız bir Rahim olan celal sahibi Zatın kulusun. Öyleyse sen kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme. Çünkü hayatı veren O'dur, idare eden de O'dur. Hem dünya sahipsiz değil ki. Sen kendi kafana dünya yükünü yükleterek onu tehdit eden tehlikeleri düşünüp merak etme. Çünkü onun sahibi her işi hikmetle yapan ve her şeyi bilendir. Sen de misafirsin; lüzumsuz olarak karışma, karıştırma."
Gerçekten de insanların çoğunluğu, Allah'a kul olarak bulundukları dünya üzerinde Allah'ın kadrini ve celal sahibi olmasını Bediüzzamanın da belirttiği gibi gereğince takdir edemezler. Başlarına gelen olayların mutlak kontrolünün Allah'ta olduğunu kavramazlar. Bunun sonucunda ise kendi hayatlarını, sırtlarına vurdukları yük dolu bir küfe gibi ölene kadar taşımak zorunda kalırlar. Oysa onlar o ağırlığı taşımakla yükümlü tutulmamışlardır ve bu yükü tek başlarına taşıyabilmeleri de mümkün değildir. Çünkü onlar taşısalar da taşımasalar da, yük de kendileri de gidecekleri yere kaderlerinde belirtilmiş olan süre sonunda mutlaka ulaşacaklardır. Yani dünya üzerinde sahiplenmeye çalıştıkları herşey, kendileri gibi ancak Allah'ın taktir ettiği kader süresince varlıklarını sürdüreceklerdir. Onlar anlamak isteseler de istemeseler de Allah'ın kusursuz kaderi işlemektedir.
Aslında Allah'ın Kadir ve Celal isimlerinin insanlara sağladığı kolaylık, onların kavradıklarından çok daha fazladır. Çünkü vicdanını tam olarak kullanan bir insan, Allah'a iman ettikten sonra karşısına çıkan zorlukları ve sıkıntıları tevekkülle karşılar. O'nun büyüklüğüne, her şeyi yapmaya kadir olan sonsuz gücüne sığınır. Kendi acizliğini görür, gördükçe de Rabbine olan yakınlığını daha da arttırır. Bu yöneliş onun kendi aklı yerine Allah'ın aklına, kendi gücü yerine O'nun gücüne sığınmasına vesile olur. Bu ise Allah'ın, O'nun kadrini hakkıyla takdir eden kullarına sunduğu son derece büyük bir konfordur. Bediüzzaman Celal sahibi ve herşeyi yapmaya kadir olan Allah'ın, kullarına sunmakta olduğu bu konforu şu şekilde ifade etmiştir:
"Hem mümine der: istediğini yapma iraden küçük ise, kendi Sahibinin sınırsız iradesine işini bırak. Gücün az ise kudreti herşeye Yetenin kudretine dayan. Hayatın az ise ebedi hayatı düşün. Ömrün kısa ise, sonsuz bir ömrün var; merak etme. Düşünme yeteneğin sönük ise, Kuran'ın güneşi altına gir, imanın nuru ile bak ki, ateş böceği olan aklın yerine, her bir Kuran ayeti, birer yıldız misali sana ışık verir. Hem sınırsız isteklerin, acıların varsa, sonsuz bir sevap ve sınırsız bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, gayelerin varsa, onları düşünüp ızdırap çekme. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır."
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder