ALLAH KATINDAKİ ÜSTÜNLÜK HİÇBİR DÜNYEVİ KISTAS İLE ÖLÇÜLEMEZ
Allah'ı birleyen, ahiret gününe iman eden bu nedenle tüm hayatını Allah'ın emirlerine göre düzenleyen insanlar yani müminler her anlarını, Allah'ın rızasını ve kendilerine vaat ettiği sonsuz cenneti kazanmak için hayır peşinde koşarak geçirirler. Bütün amelleri, zikirleri ve tefekkürleri hep bu amaca yöneliktir. Hayatları boyunca hiç taviz vermeden gösterdikleri güzel ahlak, yaptıkları salih ameller için dünyada bir karşılık da beklemezler. Yaptıklarının karşılığını sadece ahirette almayı umarlar. İşte bu meziyet, müminlerin ihlaslarının kaynağıdır. Yalnızca Allah'tan karşılık bekledikleri için hiç kimseden takdir beklemedikleri gibi kınamalar ya da engellemeler karşısında da yılmazlar.
Müminler; Cenab-ı Allah'ın "… Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat Suresi, 13) ayetiyle bildirdiği gerçekten haberdar kimseler olarak, üstünlüğü yalnızca Allah katında ararlar. Her durumda güzel ahlak gösterirler. Hiçbir zaman yanlış anlaşıldıklarını, haksızlığa uğradıklarını düşünerek ya da yaşadıkları olayları şanssızlık olarak nitelendirerek hüzne kapılmazlar.
Her biri değerli birer mücevher niteliğinde olan risalelerinde Bediüzzaman "sadece Allah'ı razı etmenin" önemini sık sık vurgulamaktadır. İhlasıyla, Allah'a olan bağlılığı ve sevgisiyle tüm müslümanlara örnek olan Bediüzzaman Said-i Nursi insanların kanaatlerinin aslında hiç önemli olmadığına Lemalar'da şöyle dikkat çekmektedir:
Amelinizde rıza-yi İlahi olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse , bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir. Onları da razı eder. (Lemalar, sf. 154)
Bediüzzaman'ın hikmetli sözleriyle bildirdiği gibi sadece Allah rızasını gözetmenin önemini kavramış olan inananlar için her türlü yol açılır ve işleri kolaylaşır. Bunu bilen müminler için dünyada karşılaştıkları zahiri olumsuzluklar da hiçbir önem taşımaz. Aksine tüm yaşadıklarını Allah'ın kendilerine cenneti kazanmaları için gösterdiği bir yol, bir fırsat olarak görürler. Bunları; sabırlarını, tevekküllerini, tevazularını, saygılı tavırlarını kısacası güzel ahlaklarını gösterebilecekleri kıymetli anlar olarak değerlendirir ve öyle tepki verirler.
Müminlerin samimi imanları ve üstün ahlakları çoğu zaman bazı kimseler tarafından takdir edilmeyebilir. Hatta yaptıkları iyiliklerin, hayır hizmetlerinin tam tersi ithamlarla nitelendirildiği durumlarla da karşılaşabilirler. Onları küçük düşürmeye yönelik davranışlara maruz kalabilirler. Olumsuzluk gibi görünen bu gibi olayların tümü müminlerin sabretmeleri, tevekkül etmeleri, güzel ahlaklarından taviz vermeyerek, samimiyet ve sadakatlerini, en önemlisi de ihlaslarını göstermeleri bakımından çok değerli fırsatlardır.
Allah katında üstünlük sadece takvaya göredir; ne mal, ne güzellik, ne itibar, ne de bir başka dünyevi kıstas ile ölçülemez. Bu sebeple her kim kendi yaşadığı ve değer verdiği cahiliye kıstaslarıyla böyle bir değerlendirme yapmaya kalkışırsa şüphesiz yanılgıya düşecektir. Asıl yurt ahiret yurdudur. Dolayısıyla diğer insanların dünyadaki kanaatlerinin de hiçbir geçerliliği yoktur. Asıl olan kişinin Allah'ın rızasını kazanıp kazanamamış olmasıdır.
İman etmeyenler içinse kendi ölçülerine göre olumsuz olarak değerlendirdikleri her olay birer üzüntü kaynağıdır. Yaşayacakları tek hayatın dünyada olduğunu düşünen, ölümden sonra başka bir yaşamın varlığına inanmayan kimseler için bu durum olağandır. Çünkü herşeyi sadece o anki duruma göre değerlendiren kişilerin olaylardaki hikmet ve hayır yönünü düşünerek ders alması, musibet gibi görünen şeylerde bile güzellik olduğunu düşünmesi imkansızdır.
Görüldüğü gibi iman etmeyenler musibetler karşısında büyük bir yanılgıya düşerken, müminler yaptıklarının karşılığını Allah katında bulmayı bekledikleri için olayların gerçek yüzünü hemen anlayabilmekte ve tevekküllü davranabilmektedirler. Bediüzzaman müminlerle iman etmeyen kimseler arasındaki bu derin anlayış farkından kaynaklanan ruh halini şöyle tarif eder:
Her kim hayat-ı faniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, manen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bakiyeye ciddi müteveccih ise, saadet-i dareyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder. (Sözler, sf. 15)
Nitekim Cenab-ı Allah adetullahı gereği müminler için çeşitli zorlu imtihanlar hazırlamıştır. Bunlar; iftira, alay, baskı, zulüm, sürgün gibi çoğu insanın -özellikle aynı anda geldiğinde- oldukça zorlanacağı hatta tahammül edemeyeceği imtihanlardır. Ancak Kuran'da haber verilen ve Bediüzzaman'ın da bize açıkladığı bu sırdan haberdar olan salih müminler bundan hiç etkilenmezler. Fena ve sıkıntılı olan bu gibi durumlarda şükreder ve sabrederler. Çünkü başta da belirttiğim gibi müminler zorluk ya da baskılar karşısında yılmak, hüzne kapılmak bir yana tam tersine bu anları hidayetlerinin ve yakinlerinin artmasına birer vesile olarak görürler.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder