ÖĞÜTLE HATIRLATMAK AKIL VE VİCDAN GEREKTİRİR
İnsanların büyük bir çoğunluğu genellikle küçük yaşlarda edindikleri karakterlerine son derece sadık ve bağlı olurlar. Temel karakter özelliklerini hemen hemen hiç bir şart altında terketmezler. Bu nedenle cahiliye toplumu herkesi olduğu gibi kabul etme yanlısıdır. Örneğin inatçı bir insan bu özelliğiyle kabul görür ve bu onun karakterinin değişmez bir unsuru olarak kabul edilir. Öfkeli, bencil ya da hırslı bir insan da bu özellikleriyle kabullenilir ve ana karakterini ölünceye kadar muhafaza edeceği düşünülür.
Halbuki insanlar için hiç bir karakter özelliği, "değişmez veya sabit" değildir. İnsanlar irade ve vicdanlarını kullanarak her türlü özeliklerini değiştirme imkanına sahip olarak yaratılmışlardır. Nitekim bunun en güzel delillerinden bir tanesi Risale-i Nurların insanlar üzerinde meydana getirdiği değişimlerdir. Üstad'ın Risalelerde yaptığı samimi açıklamalar bu güne kadar yüzbinlerce insanın karakterinde köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Korkak insanlara cesareti, bencil insanlara fedakarlığı öğretmiş, inatları sabra ve öfkeyi merhamete çevirmiştir.
Bir insanın yıllarca bütün gücüyle sahiplendiği bir karakter özelliğini, okuduğu bir eserin değiştirebilmesi aslında son derece mucizevi bir durumdur. Bu durum, sözkonusu eserin sahibinin diğer insanların sahip olmadığı bir ilme, samimiyete ve akla sahip olduğuna işarettir.
Nitekim Üstad'a Allah katından verilen bu ilim, onun samimiyetinin, vicdanının ve imanının bir karşılığıdır. Bediüzzaman insan fıtratını çok iyi tanıyan, nefsin nasıl yönlendirileceğini, vicdanın, aklın, yeteneklerin, kültürün insanlara hayır getirecek şekilde nasıl kullanılacağını çok iyi bilen bir İslam büyüğüdür.
Bu nedenle annesinin, babasının, arkadaş çevresinin yıllarca değiştiremediği bir insanı, bir paragraflık bir açıklamasıyla değiştirebilmekte, bir ömür boyu dinsiz yaşayan bir insanın kalbinde İslama karşı bir sıcaklık oluşturabilmektedir. Üstad'ın üslubundaki bu etkileyicilik Kur'an ayetlerinde "anlatım çarpıcılığı" olarak belirtilmektedir.
Ancak Üstad'dan bu yana, insanlar üzerinde bu derece güçlü bir etki meydana getirebilen ve onları güzel ahlaka çekebilen insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Bunun sebebini Bediüzzamanın kendi açıklamalarından öğrenelim.
"İşte tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatları şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" Yani, fıtratını değiştir gibi zahiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz." Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur."
Görüldüğü gibi Üstad bu açıklamasında etki edecek olan nasihatın nasıl olması gerektiğini ifade etmektedir. Karşısındaki insanın ruh halini, fıtratını, vevseve yapabileceği, çözümsüz kalabileceği sorunları, aklının, bilgisinin, tecrübesinin yetersiz kalacağı konuları hesaba katmadan öğüt vermek elbetteki akılcı olmaz.
Halbuki Üstad bir tavsiyede bulunurken, insan fıtratını hesaba katar, nefsin o kişiye oynayabileceği oyunları tarif eder, vesvese yapabileceği konuları önceden tespit edip açıklar ve karşısındaki kişiye hatasını nasıl düzeltebileceğinin yollarını gösterir. Böylece insana düzelmenin yollarını tümüyle açar, iradesini güçlendirir ve bu yolda yürümesi için ona destek olur. Üstad'ın samimi imanından kaynaklanan bu yüksek akıl Risale-i Nur'un her satırında açıkça görülür.
Örneğin Üstad hiç bir zaman insanları sadece imana davet ederek bırakmamış, onlara iman etmenin yollarını açıklamıştır. Dinsiz bir insana sadece " Allah var, Allah'a iman et" demek yeterli değildir. Müminin üzerine düşen sorumluluk, Üstad'ın yaptığı gibi bu insana Allah'ın varlığının delillerini göstermek, Allah'ın gücünü anlayabileceği, Allah'ın aklını kavrayabileceği bilgiler vermek, Allah'ın sıfatlarını anlatarak Yaratıcısını daha iyi tanımasına vesile olmaktır. Nitekim Hz.Musa da Firavunu imana davet ederken sadece Allah'a iman etmesini söylemekle kalmamış, ona Allah'ın varlığının, gücünün ve aklının delillerini göstermiş, Allah karşısındaki acizliğini tarif etmiş ve imanı kalbine bu şekilde yerleştirmeye çalışmıştır.
Bu nedenle Üstad'ın yukarıdaki sözünde müminlere verdiği tavsiye çok büyük önem taşımaktadır. İnsanları dinsizlikten imana çevirmek maksadıyla yola çıkan samimi müminlerin, verdikleri tavsiyelerde son derece vicdanlı ve akılcı davranması ve yaptığı işin ciddiyetinin farkında olması gerekir.
"Hararetli muhabbet" insana Allah'a yaklaşması için verilmiştir.
Üstad bir sözünde, 4 fıtri temel üzerinde durmuş ve bunların insanlara Allah rızası için kullanmak üzere verildiğini bildirmiştir. Üstad'ın bu sözü şöyledir:
"İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inadlı taleb ve hâkeza şedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı, şiddetli bir surette fâni umûr-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere, bâki elmas fiatlarını vermek demektir. "
Üstad'ın da belirttiği gibi insan nefsinde şiddetli bir sevme ve sevilme isteği vardır. Bu his insanlara Allah tarafından verilmiş olan büyük bir nimettir. Ancak insanların bir çoğu bu duyguyu Allah'tan başka varlıklara yönelterek Allah'a şirk koşar. Allah'ı unutarak bütün sevgisini insanlara yönelten ve sevilmeyi de bu insanlardan bekleyen bir kişi, fıtratına uygun davranmadığı için her zaman acı çeker. Çünkü Allah kendisine şirk koşan bir insanın kalbine rahatlık ve mutluluk vermez. Bir insanın güzelliğini seven bu güzelliğin gitmesiyle birlikte acı çekmeye başlar. Bir insanın genç ve enerji dolu olmasını seven, bu kişinin yaşlanmasıyla birlikte acı çekmeye başlar. Bir insanın sevgisini kazanmayı hırs edinen, bu kişinin kendisine olan sevgisi azaldıkça acı çekmeye başlar. Bu nedenle Allah rızası için kullanılmayan bir sevgi, insanı hem dünyada hem de ahirette büyük bir ızdıraba sürükler.
Halbuki sevgi ancak Allah'a yöneltildiğinde yerini bulmuş olur. Unutmamak gerekir ki insanın tek dostu, tek velisi, tek yardımcısı, tek koruyucusu Allah'tır. Sevilmeye layık olan ve sevginin gerçek sahibi de Allah'tır. Eğer bir insan sevilecekse Allah'ın tecellisi olarak sevilir. Ki insanlar arasındaki gerçek sevgi de ancak bu bakış açısıyla elde edilebilir. Nitekim bir insana yöneltilebilecek en şiddetli ve en temiz sevgi Allah'a niyetle kalpte oluşan sevgidir. Dolayısıyla gerçek sevgi Rabbimize yöneltildiğinde amacını bulmuş olur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder