EY İMAN EDENLER... - 5
Rahman olan Allah kullarını kendisine yakınlaşmaya çağırır:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz." (Maide Suresi 35)
Müminin hayattaki tek dostu, tek vekili ve tek sırdaşı Rabbidir. Her duasına icabet eden, zor durumunda sıkıntısını açıp gideren, gizlisini ve açığını bilen sadece Rahman olan Allah'tır. Ve hiç şüphesiz müminin dünyadaki en büyük hedefi Allah(c.c.)'a yakın bir kul olmaktır. Allah(c.c.)'ın Hz. İbrahim'i dost edinmesi tüm müslümanların kalben çok özendiği bir makamdır. Tek başına bir ümmet kılınan Hz. İbrahim Allah(c.c.)'a yakınlığı ve samimiyeti ile zikredilen bir peygamberdir. İman edenler için de çok güzel bir örnektir.
Mümin böyle bir yakınlığa ulaşmak için durmaksızın bir çaba içerisindedir. Nitekim Allah(c.c.) Kur'an'da iman eden kullarının Kendisi'ne yakınlaşmak için yollar aramalarını istemektedir. Bu yollardan biri elbette Rab'be samimi olarak dua etmek ve yönelmektir. Her amelde peygamberler gibi, Allah(c.c.)'a yönelmek ve O'nun rızasını gözetmek elbette Allah ile samimiyeti ve dostluğu kat kat pekişterecektir. Bunun yanında derin derin tefekkür etmek de müminin Allah(c.c.)'a yakınlaşması için bir vesile olacaktır. Elbette mümin ihlasla Allah'a yakınlaşmanın yollarını sürekli olarak aramalı ve bu yolları da uygulamalıdır.
İman Allah(c.c.) 'ın insana en büyük lütfudur. Elbette iman eden her kulun ne kadar büyük bir lütuf içinde olduğunu anlaması, Rabbine karşı derin bir minnet içinde olması ve kendi üzerine düşen görevi en iyisi ile yerine getirmesi gerekmektedir.
Allah(c.c.) iman edenlerin arasında bir çekişme olmasını kesinlikle yasaklar:
"Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi 46)
Müminlerin şevki, neşesi, gücü, kuveti ihlastan ve tesanütten gelir. Mümin Allah(c.c.)'ın kendisini mümin kulları ile desteklemesinden büyük bir şevk duyar. Ancak İman edenler arasında yaşanacak bir gerilim, ya da yapılan bir hırs aralarındaki ihlasın ve hizmet heyecanının belini kırar. Bu nedenle iman edenler hiç bir zaman aralarında cahiliye ahlakını yaşatmazlar. Ve dünyanın geçici metalarına kapılmazlar. Onlar ahiret yurdunu kazanmak için birbirleri ile yarışan bir topluluktur.
Nitekim Allah(c.c.) ayetinde çekişmenin yılgınlık vereceğini ve güçlerinde azalma meydana getireceğini belirtmektedir. Elbette küfre karşı Allah(c.c.)'ı ve dini temsil eden müminlerin böyle bir durumla karşı karşıya kalmaları hiç bir zaman düşünülemez. İman edenler arasında asla kopmayan ve sarsılmayan tesanüt bağları vardır. Ve her mümin kendi tarafından bu bağı sağlamlaştırmak ve asla zedelememekle görevlidir. Aksi taktirde yaptığı her olumsuz tavrın Allah(c.c.) katında bir sorumluluğu olacaktır.
Allah-u Teala iman edenlere, elçisi mücadeleye çağırdığı zaman geride kalanlardan olmamalarını bildirir:
"Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. "(Tevbe Suresi 38)
Mümin dünyaya Allah(c.c.)'a kulluk etmek ve O'nun dinini tebliğ etmek için gelmiştir. En büyük hedefi Rabbinin rızasını kazanmaktır. Bunun için de karşısına çıkan her olayda Allah(c.c.) 'ın rızasını gütmekle mükelleftir. Nitekim peygamber döneminde iman edenler son derece büyük ve zorlu bir mücadeleye girmişlerdir. Allah(c.c.)'ın dinini müşriklere karşı üstün kılmak ve zayıf bırakılarak zulmedilen halkı kurtarmak için canları pahasına savaşmak durumunda kalmışlardır. Bu öylesine sıcak bir savaştır ki, Allah(c.c.) tarafından peygambere vahiy indiği ve savaş emri geldiği anda tüm müminler elçi tarafından savaşa davet edilmişlerdir. İşte tam bu an, müminlerin kararlılıklarının ve samimiyetlerinin denendiği çok özel bir andır. Gerçek müminler böyle bir çağrıya gönülden icabet ederek Allah(c.c.)'a ne kadar bağlı olduklarını çok net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Ağır davrananlar ve peygambere katılmak istemeyenler ise kalplerinde hastalık olanlardır.
Onlar zorluk anında ahireti bırakıp dünya hayatını tercih edenlerdir. Cenab-ı Allah 'da iman eden salih kullarını böyle bir zayıflığa asla düşmemeleri için uyarmaktadır. Mümin her ne olursa olsun Allah(c.c.) yolundan asla dönmemeye niyet etmiştir. Allah(c.c.) yolunda ölmek onun kazanabileceği en büyük şereflerden biridir.
Allah(c.c.) iman edenlerin fasıktan gelen haberi mutlaka araştırmaları gerektiğini bildirir:
İman edenleri küfürden ayıran en önemli vasıflardan biri adaleti her zaman ayakta tutmalarıdır. Mümin karşısına çıkan her olayda Allah(c.c.) 'ın ve Kur'an 'ın emri ne şekilde ise öyle karar verir. Ve hak ile hükmeder.
Elbette müminler bir kişi ya da bir olay hakkında karar vermeden önce o olay ya da kişi ile ilgili ellerinde somut deliller olmasını isterler. Delil ya da şahit olmadan bir konu hakkında karar almak Kur'an'a ve vicdana uygun düşmeyecektir. Ne var ki Allah-u Teala iman eden kullarına fasıklardan kendilerine bir haber geldiğinde onu mutlaka araştırmaları gerektiğini buyurmuştur. Bunun nedeni iman etmeyenlerin yalana sıkça başvurmaları, adaletle değil, nefisleri ile hükmetmeleri ve getirdikleri haberle müminlere zarar vermak isteyebilecekleridir. İnkar edenler hiç bir zaman güvenilmeyecek insanlardır. Onların söyledikleri sözün doğruluğunu kesinleştirmek için kesinlikle araştırma yapmak, belgelere dayandırmak ve şahitlerin olup olmadığını soruşturmak gerekmektedir. Aksi taktirde verilen kararda adil olunamayıp, istemeden bir kişinin ya da grubun aleyhinde yanlış hüküm vermek gibi bir durumla karşılaşılabilir. Allah(c.c.) iman eden kullarının böyle bir duruma düşmelerini engellemek için şu ayeti kerime'yi indirmiştir:
"Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz."(Hucurat Suresi 6)
Allah(c.c.) müminlere sabırda birbirleri ile yarışmalarını öğütler:
"Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. "(Ali İmran Suresi 200)
Takvanın en güzel göstergelerinden biri "sabır"dır. Sabır adeta imanın direği gibidir. Çünkü diğer mümin alametlerinin yaşanması da sabrın yüksekliğine bağlıdır. Bir insan ne kadar sabırlı ise dini yaşamakta o kadar kararlı, güzel ahlakta da o kadar dirayetli olacaktır. Fakat sabırsız insan aynı zamanda iradesiz de olacağı için çok kısa bir sürede din için göstermesi gereken fedakarlıkları yerine getiremeyecektir. Bu sebeple Allah(c.c.) Kur'an 'ın bir çok ayetinde müminleri sabırlı olmaya çağırmaktadır
Kuşkusuz mümini küfürden üstün kılan vasıflarından en çok dikkat çekenlerinden biri sabırdır. Çünkü inkar edenler hiç bir şeye müminler gibi sabredemezler. Onların sabrı ancak sıkıntılı, sabırsız ve isyanla dolu bir bekleyiştir. Allah(c.c.) için sabretmek ve bunun ecrini almak gibi bir düşünceleri hiç bir zaman yoktur. Bu ancak iman eden müminlerin Allah korkusu ve tabi oldukları islam ahlakı neticesinde kazandıkları bir vasıftır. Kendi aralarında sabırda yarışarak da küfürden ne kadar üstün olduklarını göstermektedirler.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder