HAKKA HİZMET YOLUNDA, İYİLER BİRBİRLERİYLE İTTİFAK ETMELİDİR
Gerçek bir Müslüman izlediği televizyonda, okuduğu gazete veya kitaplarda hamiyet-i İslamiyesini harekete geçirecek çok önemli bilgilerle karşılaşır. Cinayetler, katliamlar, savaşlar, mazlumların haklarının ellerinden alınması ve savunmasız bırakılmaları, incitici ve alaycı tavırlara maruz kalmaları, kibirli, bencil ve hain kişiler tarafından ezilmeleri, horlanmaları iman sahibi her insanın vicdanını derinden rahatsız eder. Tek isteği bu sorunların hepsine tek tek çözüm getirmek ve herkesin barış, güvenlik ve huzur içerisinde yaşadığı, kimsenin kimseye zarar vermediği, birbiri ile kardeşçe geçindiği bir ortam oluşturmak ister.
Elbette ki şiddetle arzulanan böyle bir ortamın kendiliğinden oluşması mümkün değildir. İnsanın oturduğu yerden böyle bir ortamın oluşmasını istemesi ve kendisinin hiçbir girişimde bulunmaması çok büyük bir vicdansızlık olur. Bu istek ve arzuyu taşıyan kişilerin birlik ve beraberlik içerisinde, fedakarlık ve özveri ile harekete geçmesi ve ciddi bir çaba içerisinde olması gerekir. İnsanı harekete geçirecek tek şey ise Kuran ahlakıdır. Zira ancak salt Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu dileyen kimseler sınırsız fedakarlıkta bulunabilir, tüm vakitlerini ve imkanlarını bu uğurda vakfedebilirler. Aksi takdirde atılan iftiralar, yapılan hakaretler, haksız müdahaleler, zorlama ve engeller karşısında yılgınlık gösterebilir, korkuya kapılabilir ve bir anda emellerinden vazgeçebilir.
Yeryüzünde yaşanan kötülüklerin önüne geçilebilmesi için öncelikle iyilerin kendi aralarında tek bir vücut olmaları gerekir. Birbiri ile çekişmesi, birinin diğerine haset etmesi, kin ve nefret duyması, karşı tarafa tevazu ile yaklaşmaması ve ille de kendi kararının tek doğru olduğunu zannetmesi güçlerinin kırılmasına sebep olur. Bu ise ancak kötüleri sevindirir ve yine onların lehine olur. Oysa bir Müslüman karşısındakine sözün en güzelini söylemek ve güzel huy göstermek ile sorumludur. Aynı amaca hizmet eden, her birinin Müslüman olduğu bir toplulukta bozgunculuk ve kavga çıkartmak, huysuz, kibirli ve bencil bir karakter göstermek mümine yakışmaz. Bu durum ulaşılmak istenen hedefi kökten baltalamaktan başka bir işe yaramaz. Nitekim şimdiye dek çekişmiş, birbirini ezmeye çalışmış hiçbir topluluk yükselememiş, gelişme ve güç gösterememiştir. Ne zaman ki aralarında tevazu ve güzel ahlak hakim olmuşsa, gerçek başarı ve zafer ancak o zaman elde edilebilmiştir. Kuran'da müminler bu tehlikeye karşı şu şekilde uyarılmaktadır;
"Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi, 46)
Bununla birlikte çekişip tartışmak inkarcıların vasfıdır. Hatta inkarcıların cehennemde dahi bu ahlaklarını devam ettirdiklerini Kuran'da görürüz. Oysa Allah Müslümanların birbirlerine veli olmalarını öğütlemektedir. Veli ise, dost, yardımcı ve destekçi demektir. Eğer tüm inananlar aklını, emeğini, enerjisini, şevkini, güç ve imkanlarını tartışmaya, çekişmeye, sürtüşmeye ve kavgaya ayırmak yerine Allah yolunda birleştirirse, hayır ve hasenat dolu işlere, dünya üzerindeki sorunlara çözüm getirebilmeye yönelirse başarı ve güç elde edilir. Çünkü birlik ve beraberlik içerisinde, İslam yolunda ve hayır işlerinde koşanlara Allah katından bir bereket nasip eder.
Bediüzzaman Said Nursi "Hakka hizmet etmek, büyük ve ağır bir defineyi taşımak ve muhafaza etmek gibidir" demiştir. Dolayısıyla Kuran ahlakının hakim olması için herkesin fedakarane yardımı ve desteği olmalıdır. Bediüzzaman'ın "büyük ve ağır define" olarak tarif ettiği bu kıymetli hizmette samimiyet, şevk ve heyecanla yardıma koşan mümin kardeşlerini kıskanmak yada onları kendisine rakip olarak görmek halis mümine yakışmaz. Kıskanmak, sürtüşmek şöyle dursun, onun bu gayreti ile iftihar etmesi ve elinden geldiğince ona yardım etmesi gerekir. Kuran'a uyan ve Kuran ahlakını yaşayan bir mümin böyle bir ahlak göstermekten haya etmeli ve diğer mümin ve muttaki kardeşlerini desteklemeli ve yardımcı olmalıdır. Enfal suresi 73. ayetinde; "...Eğer siz bunu yapmazsanız, birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olur." demektedir.
Kendi aralarındaki küçük sorunları dağ gibi yapıp bunlarla uğraşmak yerine zulmü durdurmak için çalışmalı ve iyilik dünyanın dört bir köşesinde hakim olana dek gayret göstermelidir. Kötüler nasıl kendi aralarında birlik oluşturuyorsa, iman ve vicdan sahibi kişilerin de "Benim katkımdan ne olur" demeden bir an önce iyilerin safına katılması gerekir. Çünkü zulme karşı sessiz kalmak ve seyirci olmak, küfri ahlak ile uğraşmak yerine inananlarla uğraşmak zulmü desteklemek anlamına gelir ki bu da samimi bir Müslüman'a yakışmaz. Bediüzzaman Said Nursi'nin de ifade ettiği gibi; "Zulme rıza zulümdür; taraftar olsa zalim olur. Meyletse "Zulme an küçük bir meyil dahi göstermeyiniz" (Hud suresi, 113) ayetine mazhar olur"
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder