CENNETİ DERİN DERİN DÜŞÜNMENİN ÖNEMİ
İnsanların bir kısmı kendilerine sorulduğunda Allah'ın varlığına inandıklarını söylerler, ancak Allah rızasına uygun bir şekilde yaşamayı kabul etmezler. Kuran ahlakını yaşamaktan, Allah'ın kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmekten kaçmak isterler. Bu insanlara sabır, tevazu, fedakarlık, çalışkanlık, irade kullanmak zor gelir. Dünyayı hep kolay yönleriyle, eğlenceyle, oyalanmayla geçirmek isterler.
Halbuki dünya bir oyun ve oyalanma yeri değildir. İnsan dünyaya çok büyük bir sorumluluk üstlenerek gelir. Bu sorumluluk ise kul olma sorumluluğudur. Bu nedenle dünyadaki vaktin çok iyi değerlendirilmesi ve insanın olabildiğince nefsini eğitmesi herkesin kendi ahireti açısından çok önemlidir. Esas güzellik, eğlence ve huzur yeri ise cennettir. Dünyada kısa bir süre sabırla, rızayla, hoşnutlukla bir kısım zorlukları göze alan insanlar, ahirette sonsuza kadar sevinç ve sayısız nimet içinde yaşarlar.
Buna rağmen pek çok insan ahireti gereği gibi düşünmediğinden bir türlü dünyadan tam anlamıyla kopamaz. Dünya nimetlerinin eksik ve kusurlu olduğunu bilmesine ve tüm insanların dünyaya ait herşeyi ölümle birlikte terk edip geride bıraktığına yüzlerce defa şahit olduğu halde, büyak bir tutkuyla dünyaya bağlanır. Belki de birkaç on senelik zevk için, sonusuza kadar sürecek olan cennet hayatına arkasını döner.
Halbuki insan ahireti ve ölümü düşünmemekle kendi nefsine büyük bir ihanette bulunmuş olur. Çünkü insanın ahiretin varlığını ve dünyanın geçiciliğini bildiği halde, dünyaya sonsuza kadar sürecekmiş gibi bağlanması, kendisini bilerek ve isteyerek azabın içine atması anlamına gelir. Bu nedenle insan nefsine uyarken, bir yandan da nefsini cehenneme sürüklediğini ve kendisine karşı hainlik yaptığını unutmamalıdır.
Dünyaya bağlılığın en büyük sebebi insanların ahireti hiç düşünmemesidir. Çünkü ahireti düşünmek dünyanın gerçek yüzünü ortaya çıkarır. Cennetle dünya kıyas edildiğinde, insan dünyadan soğur ve cenneti arzu eder. Bu nedenle insanın samimi bir vicdan ve akıl saibi olmasında ve dünyayı gerçek yüzüyle görmesinde cenneti derin derin düşünmesinin önemi çok büyüktür.
Nitekim Said Nursi'nin katıksız olarak ahirete yönelmesinin altında yatan en büyük sebeplerden birisi de cenneti ve cehennemi çok detaylı olarak tefekkür etmiş ve dünyanın gerçek yüzünü görmüş olmasıdır. Üstad'ın bu hikmetli tefekkürlerinden biri şu şekildedir:
"Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuzikinci Söz'ün başında denildiği gibi: Dünyanın bin sene mesut hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat güzelliğini görmeye mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelal'in daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Bağlı ve tutkun ve ihtiyaç içinde olduğunuz mecazî sevilenlerde ve bütün dünyadaki varlıklarda hüsün ve cemal, onun cilve-i cemalinin ve hüsn-ü esmasının bir nevi gölgesi ve bütün Cennet, bütün letaifiyle bir cilve-i rahmeti ve bütün özlemler ve sevgiler ve cezbedenler ve cazibeler, bir lem'a-i muhabbeti olan bir Ölümsüz Varlık'ın, bir Ölümsüz Sevgili'nin daire-i huzuruna gidiyorsunuz ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennet'e çağrılıyorsunuz. Öyle ise kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.
Hem şu kelime şöyle müjde veriyor, diyor ki: Ey insan! Fenaya, ademe, hiçliğe, zulümata, isyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğiniz kuruntusuna kapılıp düşünmeyiniz! Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahib ve Mâlik-i Hakikî'nin tarafına gidiyorsunuz ve Sultan-ı Ezelî'nin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz." (Mektubat, sf.228)
Görüldüğü gibi Üstad cenneti çok iyi tanıyan ve çok detaylı tefekkür etmiş bir insandır. Bu nedenle dünyanın hiçbir nimetine karşı zaafı ve hırsı olmamıştır. Her zaman cennete özlem duymuş ve hatta bir çok sözünde dünyanın kısalığına karşı kalbinde sevinç duyduğunu ve ölümü şükürle karşıladığını açıklamıştır.
Bizim yapmamız gereken de Bediüzzaman'ın yaptığı gibi cenneti detaylarıyla tefekkür etmektir. Örneğin cennette hiçbir zaman hastalık, yorgunluk ve sıkıntı olmadığını; insanların arasında sonsuza kadar en ufak bir tartışma, sürtüşme, fikir ayrılığı, soğukluk yaşanmayacağını alaycılık, aşağılama, kötü bakma, kötü konuşma gibi ahlak bozukluklarının bir kere bile görülmeyeceğini; insanın kulağını tırmalayan, kalbinde burkuntu meydana getirecek, hoşuna gitmeyen tek bir söz bile sonsuza kadar duymacağını, açlık, susuzluk, fakirlik, kıtlık, muhtaç olma gibi zorlukların sonsuza kadar ortadan kalkacağını, insanı korkutan, tedirgin eden, kalbine tereddüt veren tek bir olaya ve tek bir insana dahi ebediyen rastlanmayacağını, insanın arzu ettiği herşeyi elde edebileceğini, cildin kırışması, bedenin yaşlanması, saçın beyazlaması, yaşın ilerlemesi, gözün bozulması, midenin ağrıması gibi kusurların tamamen ortadan kalkacağını tek tek düşünmesi gerekir. İşte o zaman cennet gerektiği gibi tefekkür edilmiş olur. Bunun neticesinde de o zaman insan dünyanın ne kadar eksik ve kusurlu yaratıldığını, neden dünyaya kesinlikle bağlanmaması gerektiğini daha iyi anlama imkanı elde eder.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder