"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-15-
ÜSTAD'IN MÜSLÜMANLARA OLAN DÜŞKÜNLÜĞÜ
İman eden insanlar arasında yüzde yüz güvene, sevgiye, saygıya dayalı bir dostluk ve kardeşlik olması gerekir. Çünkü inananların hedefi, ahlakı, peygamberi, kitabı, düşünce yapısı birdir. Aynı amaca hizmet ettikleri için aralarında kusursuz bir işbirliği ve birliktelik olması gerekir. Allah müminleri ayetlerde, seçkin, onurlu, yumuşak huylu, yüzlerinden tanınan, vecih, temiz kullar olarak ifade eder. Bir çok peygamber için ayetlerde "ne güzel kuldu" ifadesi yer almaktadır. Allah'ın takva sahibi elçilerini kendisine dost edindiği de belirtilmektedir. Tüm bu ayetler Rabbimizin takva ve güzel ahlaklı kullarına verdiği değere işaret etmektedir. Bu nedenle müminlere karşı saygı, sevgi, düşkünlük, ilgi, merhamet İslam ahlakının önemli bir özelliğidir.
Müminlerin birbirlerine olan yakınlıkları, dostlukları ve arkadaşlıkları bu bakış açısına göre şekillenir. Bu nedenle aralarında, cahiliye toplumunda görülmeyen bir bağlılık vardır. Allah'a inanan bir insan mutlaka vicdanıyla hareket edeceğinden ve herhangi bir yanlış tavırdan sakınacağından müminler birbirlerine sınırsız bir güven duyarlar. Birbirlerine canlarını mallarını, ailelerini emanet ederler. Savaşta birbirlerini korur, düşmanlarına karşı kendilerini diğer müminlere siper eder ve onların nefislerini kendi nefislerine tercih ederler. Bir mümin için inanan insanların güvenliği, sağlığı, rahatı, neşesi her zaman kendisininkinden önde gelir. Ayrıca müminlerin birlikteliği sadece dünyaya değil, sonsuz ahiret hayatına yöneliktir. Bu nedenle inananlar birbirlerini ahiretleri için de kollarlar. Allah rızasına uygun olmayan tavırlarda bulunmalarını engeller, birbirlerini uyarır, tavsiyelerde bulunur, cennet için hazırlamaya gayret ederler.
Cahiliye toplumunda hiç bilinmeyen bu dostluk anlayışını daha iyi anlayabilmek için, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerine gönderdiği mektupları ve onlara verdiği tavsiyeleri incelenebilir. Çünkü Üstad müminlere çok düşkün bir insandı. Onları hem dost, hem kardeş, hem de talebe olarak kabul ettiğini söylüyordu. Samimi olarak iman edenlerin Said Nursi'nin hayatında çok önemli bir yer teşkil ettiğini; yalnız kaldığı ve baskıların dayanılmaz hale geldiği her anda dava arkadaşlarını düşünerek ve onların varlığını akılda tutarak şevklendiğini sık sık ifade etmesinden de anlayabiliriz. Ayrıca Üstad bir yandan hayatını korumaya, bir yandan Risaleleri yazmaya, bir yandan hastalıklarına karşı mücadele etmeye ve yazdığı nüshaları bastırmaya çalıştığı çok zor koşullar altında dahi, dava arkadaşlarını kollamaya devam etmiş ve onların her türlü sorunuyla yakından ilgilenmiştir.
Aşağıdaki mektubu talabelerine olan bu düşkünlüğünü gösteren örneklerden bir tanesidir.
Aziz sıddık çalışkan kardeşim,
Senin gördüğün vazife-i Kur'âniyenin hepsi mübarektir. Cenâb-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütur vermesin, şevkinizi arttırsın. Uhuvvet için bir düstur beyan edeceğim. O düsturu cidden nazara almalısınız. Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizackârâne ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider…tesanüd bozulsa cemâatın tadı kaçar.
Bilirsiniz ki; üç elif ayrı ayrı yazılsa, kıymeti üçtür; tesanüd-ü adedî ile yazılsa, yüz onbir kıymetinde olduğu gibi, sizin gibi üç-dört hâdim-i Hak, ayrı ayrı ve taksîmül-a'mâl olmamak cihetiyle hareket etseler; kuvvetleri üç-dört adam kadardır. Eğer hakikî bir uhuvvetle, birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefâni sırrıyla hareket etseler; o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler. Sizler, koca Isparta'yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz… Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur. Birbirini kıskanmak değil, belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur; çünki vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatın, Kur'ân ve îmanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar; kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder. Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız. Tenkid edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl meziyetinizle iftihar ediyorum; o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum; kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de üstadınızın nazariyle birbirinize bakmalısınız.. âdeta her biriniz, ötekinin faziletlerine nâşir olunuz. (Tarihçe-i Hayat, 208)
Görüldüğü gibi sağlıksız ve tehlikeli koşullar altında yaşayan kendisi olduğu halde, her zaman etrafındaki müminleri şevklendiren, onlara moral veren, tevekkül etmelerini söyleyen ve tesanütlerini kuvvetlendiren Bediüzzaman olmuştur. Bediüzzaman'ın talebelerine yazdığı her mektupta onlara olan düşkünlüğünü görmek mümkündür. Bu mektupların her satırı dikkatle düşünülmüş, moral ve şevk vermek için en hikmetli şekilde yazılmıştır. Nitekim o dönemki baskı ortamında Nur talebelerinin birlikteliğine ve sarsılmaz dostluğuna Üstad'ın bu öğütleri ve dersleri zemin teşkil etmiştir. Aşağıda örneğini gördüğümüz mektup, Said Nursi'nin talebelerinin imanını güçlendirmek ve onları şevklendirmek için nasıl gayret ettiğini bize göstermektedir. Nitekim Tarihçe-i Hayatın 281. sayfasında onun müminleri şevklendirmek için gösterdiği gayret şu şekilde anlatılmaktadır:
"Bediüzzaman Said Nursî, yirmi yedi sene zarfında, Nur Talebelerine hitaben ilmî, îmanî, İslâmî mevzularda ve hizmet-i îmaniyeye dâir bazı mektuplar yazmıştır. Nur Talebeleri de, çok müştak oldukları bu mektubları el yazılariyle çoğaltarak neşretmişlerdir. Din düşmanlarının, postahanelerden Nur Risalelerini ve mektuplarını göndermeyi yasak edecek dereceye varan şiddetli tazyikatları zamanında bu mektupları ve Nur risalelerini, Nur Talebeleri köyden köye, kasabadan kasabaya, vilâyetten vilâyete götürmüşlerdir. Hatta kendi aralarında "Nur Postacıları" meydana getirmişlerdir. Bütün ruhu canlariyle gönüllü olan bu Nur Postacıları, bu hizmetin en kudsî bir vazife olduğuna inanmışlardır. Gayet ehemmiyetli ve hakikatlı olduğu kadar gayet güzel olan ve Risale-i Nurun "Lâhika Mektupları" ismini alan bu mektuplar, Nur Talebelerinin ruhî bir çok ihtiyaçlarını tatmin etmiştir. Hem Risale-i Nur Talebelerine Kur'an ve îman hizmetinde birer rehber hükmüne geçmiş; hem İslâmiyet düşmanlarının bütün bütün yalan ve uydurma propagandalarına aldanmamak ve intibah vermek hususunda uyandırıcı bir tesir husule getirmiştir. Ve bu suretle de, dinsizliğin o muvakkat şa'şaalı saltanatı devrinde -çok kimselerin ümidsizliğe ve atalete düşürüldüğü o karanlık günlerde- kalblere inşirah ve sürur vermiş.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder