ALLAH'A İMAN EDENLERİ ENANİYETTEN ŞİDDETLE SAKINDIRIR - 1
Kalbi imanla tatmin bulan bir insanın ilk terk edeceği tavırlardan biri enaniyettir. Çünkü iman; Allah (c.c.)'a karşı tam teslim olmak ve boyun eğmektir. O'nun emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirmek ve her durum ve şartta da bu tavrı sürdürmektir. Bunun aksi bir ahlak ancak inkar edenlerin yaşadığı kibir ve enaniyeti getirecektir. İhlaslı ve samimi bir mümin ise Cenab-ı Allah'a ve müminlere karşı asla böyle bir ahlakı ruhunda yaşatmaz.
Allah (c.c.)'a karşı büyüklenmenin insana neler kaybettirdiğini, tevazunun ise neler kazandırdığını insanın samimi olarak tefekkür etmesi gerekir. Çünkü cahiliye bu ayrımı tam olarak düşünmediği için enaniyette ısrarla devam etmekte bir sakınca görmez. Kendi hayatı içinde şuursuzca oyalanır durur. Arkasından ölüm ve hesap anı geldiğinde, ancak o zaman gerçeğin farkına varır. Kendisinin kibir yapıp Allah (c.c.)'a isyan ederek ne kadar büyük bir delalet içine düştüğünü, geriye dönüşün de imkansız olduğunu anlar. Fakat bu andan sonra artık ne pişmanlıklar, ne de söylenen mazeretlerin hiç bir önemi yoktur. Ebedi kalacağı cehennem azap vermek için kendisini çağırmaktadır. İşte böyle bir son, dünya hayatında Allah (c.c.)'a karşı büyüklenenler için hazırlanmış bir sondur. Kuşkusuz bunun öncesinde inkar edenler için bir dünya azabı da vardır. Bu hayat onlar için adeta cehennemin bir benzeri olarak sunulacak, yaşam onlar için zorlaşacak ve rahatlık çok az yaşadıkları bir duygu olacaktır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri enaniyetin ne kadar büyük bir bela olduğunu şu sözünde çok hikmetli açıklamaktadır:
"İnsanda en tehlikeli damar enaniyettir. Ve en zaif damarı da odur. Onu okşamakla çok fena şeyleri yaptırabilirler." (Mektubat, sf. 468)
Enaniyetli, gururlu ve isyankar bir insanın hayatı ve ruh hali şu maddelerle özetlenebilir:
o Kibirli bir insan kendisini dünyanın merkezi olarak görür. Her olayın kendi etrafında döndüğünü zanneder. Yine kendi aklınca son derece önemli bir insandır. Halbuki hiç farkında olmadığı bir gerçek vardır. O, yaratılan milyarlarca insandan sadece bir tanesidir. Ve onlardan hiç bir farkı da yoktur. Allah (c.c.) katında kulun tek farkı takvasından kaynaklanır. İman etmeyenler ve takva sahibi olmayanlar ise bunun farkında olmamanın gafleti içindedirler. Üstelik bir de bu durumda iken enaniyet yapmaktadırlar. Allah onların durumunu şöyle bildirmiştir:
"Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardir." (Rum Suresi 7)
Büyüklenen insanlar, ruhen hiç bir zaman huzurlu ve mutlu olamazlar. Allah (c.c.) onların kalplerini kötü ahlakları nedeniyle sıktıkça sıkar. İçlerinde sürekli bir huzursuzluk vardır. Allah bu belayı onlara özel olarak vermektedir. Çünkü Allah (c.c.)'a karşı enaniyet çok büyük bir suçtur ve büyük bir cezayı da gerektirir. Rahman olan Allah da onlara dünya hayatında huzur vermeyerek böyle bir karşılık sunar.
Cenab-ı Allah enaniyet yapanları ayetlerinden uzaklaştıracağını bildirmektedir:
"Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır." (Araf Suresi 146)
Allah (c.c.)'ın ayetlerinden uzaklaşan bir insanın akletme ve düşünme vasıfları yok olmuş demektir. Dinden uzak oldukları için akılsızdırlar. Allah (c.c.)'a ibadet etmek için yaratılmış bir kul bunu farkedemeyip dünya hayatına dalarsa, bunun içinde boğulur gider.
Bediüzzaman Said Nursi de bir sözünde enaniyetin insanın üzerindeki bu etkisine değinmiştir:
"Eğer insan enaniyetine istinad edip hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek derd-i maişet içinde muvakkat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde boğulur gider. Ona verilen bütün cihazat ve alat ve letaif ondan şikayet ederek haşirde onun aleyhinde şehadet edeceklerdir ve davacı olacaklardır. Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zat-ı Kerimin izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder. Sonra ala-yı illiyine kadar gidilebilir."
Enaniyetli insan sürekli olarak kendi itibarını kurtarma peşindedir. Her hareketi ve her konuşması bu nedenle planlı ve çok seçicidir. Bir hata yapmaktan çok fazla korkar. Çünkü hata onun küçük düşmesi ve gururunun zedelenmesi demektir. Diğer kişiler bu durumda onun kendisini tanıttığı gibi bir insan değil de, sıradan bir insan olduğunu anlayabilirler. Bu nedenle de sürekli yapmacık bir tavır içinde olmalı, kendince itibarını da korumalıdır. Ne var ki enaniyetli insanlar daima en çok korktukları olaylarla muhatap olurlar. Sürekli başlarına onları küçük düşürecek olaylar gelir. Çünkü Allah (c.c.) Kendisine karşı büyüklenen ve kibirlenenleri sevmez. Ve onlara en çok çekindikleri musibetleri isabet ettirir. Ya enaniyet yaptıkları mallarını, ya güzelliklerini, ya makamlarını, ya da değer verdikleri dünyevi bir şeylerini ellerinden alarak onları küçük düşürür. Bu Allah (c.c.)'ın enaniyet yapanlara verdiği bir karşılıktır. Zira onlar daima hor ve aşağılık kılınmaya layık bir topluluktur. Bu şekilde de Allah (c.c.) onların kendi tuzaklarını başlarına geçirir. Kibir yapanları tam tersine aşağılık kılarak cezalandırır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder